1870’li yıllara kadar çeşitli bölgelerde birçok bina Almanya Parlamentosu olarak hizmet verdiyse de doğan ihtiyaçtan dolayı 1882 yılında bir mimarlık yarışması düzenlendi. 189 aday arasından Frankfurt kökenli bir mimar olan Paul Wallot yarışmayı kazandı. 1884 yılında başlanan inşaat 1894 yılında tamamlandı. Açıldığından beri hizmet veren Reichstag 1933 yılında Hollandalı bir komünist olan Marinus van der Lubbe'in gerçekleştirdiği bir kundaklama sonucu harap oldu. Bugün bile bu kundaklamanın gerçek olup olmadığı açıklığa kavuşturulamadı. Halen tartışılmakta olan başka bir varsayım nasyonal sosyalistlerin bu Reichstag yangınını bizzat gerçekleştirip suçu bir komünistin üzerine atmakla rakiplerini ve de özellikle Almanya Komünist Partisi'ni yasaklamak için istedikleri bahaneyi elde etmiş olmalarıdır. Nazilerin iktidarı boyunca parlamento bir kez daha toplanamadı. Ama NSDAP iktidarında bina savaş kararları, ülke politikalarını planlamak için yapılan oturumlar için ve nasyonal sosyalist propaganda amaçlı kullanıldı. II. Dünya Savaşı'nda harap olan binaya savaşın sonlarına doğru SSCB tarafından Zafer Sancağı çekildi. Soğuk Savaş döneminde Batı Berlin sınırları içinde kaldı. (Devamı...)
Venkata Raman ya da tam adıyla Chandrasekhara Venkata Raman (சந்திரசேகர வெங்கட ராமன்) (d. 7 Kasım 1888 - ö. 21 Kasım 1970), ülkesinde fizik biliminin gelişmesini sağlayan Hint fizikçi. Raman etkisi ve Raman saçılması olarak literatüre geçen, ışığın saydam bir malzemeden geçmesiyle bir kısmının bükülerek farklı dalga boyları oluşturması keşfiyle 1930 yılında Nobel Fizik Ödülü'nü kazanmıştır.
1983 yılında kendisi gibi bir fizikçi olan yeğeni, Subrahmanyan Chandrasekhar da Nobel Fizik Ödülü sahibi olmuştur.
Hindistan'ın ilk Nobel Ödülü kazanan ve dünyaca tanınan fizikçisi, Venkata Raman, 7 Kasım 1888'de Trichinopoly, Tamil Nadu, Güney Hindistan'da matematik ve fizik öğretim görevlisi “Chandrasekhara Ayyar” ile “Parvathi Ammal” çiftinin çocukları olarak dünyaya gelmiştir. 6 Mayıs 1907'de evlendiği “Lokasundari Ammal” ile “ Radhakrishnan” adını koydukları bir oğulları olmuştur. 21 Kasım 1970 tarihinde kalp yetmezliği nedeniyle hayata veda etmiştir. 1902 yılında “Cumhurbaşkanlığı Koleji”ne giren Raman, 1904'te fizik dalında birincilik ve altın madalya kazanır. 1907 yılında en yüksek puanla yüksek lisans eğitimine başlar. Fizik profesörü olan babasının etkisi altında yetişen Raman, bütün eğitimini Hindistan okullarında görmüştür ve 16 yaşında Madras Üniversitesi'nden mezun olmuştur. 19 yaşında yüksek lisansını tamamlayıp kamuda çalışmaya başlamıştır. (Devamı...)
Yonca (Medicago sativa), baklagiller (Fabaceae) familyasından uzun yıllar yaşayan, gerek yeşil ot gerekse kuru ot olarak değerlendirilebilen çok yıllık bir serin mevsim yem bitkisi türü.
Uluslararası terminolojide alfalfa (kelime kökeni Arapça البرسيم veya الحجازي, halk dilinde Şark yoncası veya Kaba yonca şeklinde de anılır. Yonca çok yıllık otsu bir bitkidir. Boyu 50–80 cm dir. Derin bir kök sistemi vardır. Uygun koşullarda 8-10 metre derine gider. Etkili kök derinliği 120–180 cm dir. Bu nedenle, anavatanı olan Ortadoğu bölgesinin şartları ile birebir özelliklere sahip olup, kuraklığa dayanıklıdır. Yonca önemli bir yem bitkisidir. Otlatılmaya da oldukça dayanıklıdır. Bu nedenle meraların ıslahında diğer bitkilerle karışıma giren ve meranın kalitesini arttıran bir bitkidir. Ahır besiciliğinde et ve özellikle süt verimini % 30'lara kadar artıran ve yem bitkileri içerisinde en çok besleyicilik değeri olan yoncada, içerisinde 10 kadar vitamin de vardır. Tetraploidgenetik yapıya sahip bir bitkidir. Genelde hasat edilerek hayvanlara yedirilir, daha ender olarak mera ortamında hayvanlara otlatılır. Köklerinde, diğer hayvan yemlerinde olduğu gibi, bitki bünyesindeki azot değerlerini artıran rhizobia gibi proteobakteriler bulunmaktadır. Bu bakteriler topraktaki azot miktarı ile sınırlı kalınmaksızın yüksek protein değerli bir besi kaynağı oluştururlar. Bu özellikleri nedeniyle etkin üretiminin bilimsel yöntemlerle geliştirilmesinde önemli ilerlemeler sağlanmış, üretiminde en yüksek verim düzeylerine ulaşılmıştır. Türkiye'de TÜİK verilerine göre 2004 yılında 320 bin hektar yonca ekilmiş ve 2 milyon 300 bin ton yeşil ot, 2 milyon ton kuru ot elde edilmiştir. Türkiye coğrafyası kökenli bir bitki olduğu ve ilk kez Tunç Çağı'nda Orta Asya bozkırlarından temin edilen atları besleme amacıyla bugünkü İran topraklarında tarımsal ortamda yetiştirildiği tahmin edilmektedir. Eski Yunan uygarlığı coğrafyasına Pers İmparatorluğu orduları ile birlikte at yemi olarak giriş yapmıştır. 17. yüzyıldan itibaren Avrupa'da düzenli olarak yetiştirilmeye başlanması Avrupa hayvancılığı açısından önemli bir ileri adım oluşturmuştur. 19. yüzyıldaAmerika kıtasının özellikle iki ucunda (ABD ve Şili) geniş ölçekli olarak yetiştirilmeye başlanmıştır. A.B.D.'de özellikle Wisconsin ve Kaliforniya eyaletlerinde yetiştirilmektedir. Kaliforniya'daki üretimin büyük bölümü özel sulama düzenlemesi (California Aqueduct) altyapısına sahip Mojave Çölü'nde yapılmaktadır. Günümüzde dünyanın neredeyse bütün bölgelerinde büyükbaş hayvan yemi olarak üretilmektedir. (Devamı...)
Habsburg Hanedanı'na bağlı Avusturya Arşidüklüğü'nün kontrolündeki Estergon, Padişah I. Süleyman'ın önderliğindeki Osmanlı kuvvetleri tarafından 1529 Eylül'ünde ele geçirilmişti. Ordunun İstanbul'a dönmesinin ardından Süleyman'a gönderdiği elçi aracılığıyla Macaristan Krallığı'nın kendisine verilmesini isteyen Avusturya Arşidükü Ferdinand, bu talebinin reddedilmesi üzerine birkaç yerleşim yerinin yanında Estergon'u da topraklarına kattı. Bu gelişmeler sonrasında Macaristan üzerine bir kez daha sefere çıkan Süleyman liderliğindeki Osmanlı ordusu bazı yerleri ele geçirse de Estergon Avusturya'nın elinde kaldı. Haziran 1533'te imzalanan İstanbul Antlaşması ile birlikte Avusturya'nın Macaristan üzerindeki hak iddiası sona erse de, Süleyman'ın atadığı Macaristan Kralı I. János'un Temmuz 1540'ta ölmesinden yaklaşık üç ay sonra Ferdinand Budin'i kuşattı. Şehir Avusturya güçleri tarafından ele geçirilse de başında Süleyman'ın bulunduğu Osmanlı güçleri 1541 Ağustos'unda şehri geri aldı. Süleyman'ın İstanbul'a dönmesinin ardından Ferdinand'ın bir kez daha Macaristan topraklarına saldırması sebebiyle bölgeye bir sefer daha düzenlenme kararı alındı.
Aralık 1542'de Edirne'ye hareket eden Süleyman, kışı burada geçirmesinin ardından 1543 Nisan'ında Macaristan seferine çıktı. Valpo (günümüzdeki adı Valpovo), Szászvár, Anyavár (günümüzdeki adı Sióagárd), Máré, Peçuy (günümüzdeki adı Pécs) ve Siklós'un Osmanlı güçleri tarafından ele geçirilmesinin ardından 26 Temmuz 1543 tarihinde Estergon kuşatıldı. 8 Ağustos günü iç kalenin Osmanlı kuvvetleri tarafından alınmasıyla kuşatma sona erdi. Sonrasında İstolni Belgrad'ın da Osmanlı egemenliğine girmesinin ardından sefer sonlandırıldı ve ordu 16 Kasım 1543'te İstanbul'a döndü. (Devamı...)
Niagara ŞelalesiKuzey Amerika'nın doğusunda, ABD ile Kanada sınırı arasında, Niagara Nehri'nin üzerinde bulunur. 3 büyük şelaleden oluşur. Horseshoe (Atnalı Şelalesi) bunların en büyükleridir. American Falls ve Bridal Veils Fall diğer iki küçük şelalelerdir.
Niagara Şelalesi'nden yarım dakikada 168.000 m³ su akar. Kuzey Amerika'nın en büyük şelalesi olan Niagara, 10.000 yıl önce Kuzey Kutbu'ndan gelen buz kütlelerinin yol açtığı çöküntülerdir. Şelalenin çevresi Niagara Şelaleleri Parkıdır ve kardeş şehirler olan Niagara Falls-Ontario ve Niagara Falls - New York tarafından doğal koruma altındadır. Niagara isminin yerli dilindeki "Onguiaahra" (düz) kelimesinden geldiği sanılmaktadır. Ayrıca üç büyük şelaleden oluşur ve 51 metre uzunluğundadır. Nehir çevresindeki Nikola Tesla tarafından yapılan birkaç hidroelektrik santrali, hem ABD hem Kanada için elektrik üretmektedir. Şelale çevresinde yapılabilecek aktiviteler, Niagara Parkından büyük şelaleyi ve havaya uçan suların oluşturduğu gökkuşağını izlemek, şelalenin altına kadar ilerleyen bot gezilerine katılmak, ortası sınır kabul edilen Rainbow köprüsünden diğer ülkeye geçmek veya gümrüksüz mağazalardan alışveriş yapmaktır. Niagara Şelalesi 1932 yılında tamamen donarak buz olmuştur. Şelalenin Kanada tarafı Amerika tarafına nazaran daha gelişmiştir. Şelale bot turlarıyla ünlüdür. (Devamı...)
İmparatorluğun son yıllarında Devlet Konseyi'nde (Reichsrat) Sosyal Demokrat milletvekili olarak yer aldı. I. Dünya Savaşı'ndan sonra Avusturya Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla oluşturulan geçici meclise başkanlık etti (1918-19). Yaklaşık bir hafta sonra geçici devlet başkanı oldu. Ardından Kurucu Meclis (Mayıs 1919-Ekim 1920) ve Ulusal Konsey (Nationalrat) başkanlığı yaptı. Ekim-Kasım 1920'de vekaleten cumhurbaşkanlığı görevini yürüttü. 1923'te Viyana belediye başkanı seçildikten sonra sosyal hizmetleri hızla yaygınlaştırmaya yönelik bir program uyguladı. Şubat 1934'teki sosyalist ayaklanmadan sonra görevden uzaklaştırıldı ve kısa bir süre hapsedildi. Temmuz 1944'te Nazilerce tutuklandı, Ravensbrück ve Plauen toplama kamplarında kaldı. Mart 1945'te özgürlüğüne kavuştuktan sonra Avusturya Sosyalist Partisi'nin onursal başkanlığına getirildi. (Devamı...)
Osmanlı'da ulaşım ve haberleşmeOsmanlı Devleti üç kıtaya yayılan topraklarında ulaşım ve haberleşmeye azami önemi vermek zorundaydı. İmparatorluk topraklarının güneyi çöller, merkezi dağlar, batısı ve doğusu da düşman saldırılar ile tehdit edilmekteydi. Çevresindeki devletlere nazaran coğrafyası ulaşım ve haberleşme açısından en zor devlet Osmanlı idi. Bu geniş coğrafyada ulaşım hizmetlerinin aksamaması için lonca teşkilatı ve kati kurallar oluşturulmuştu. Makineleşmeye kadar imparatorluk topraklarındaki ulaşım ve haberleşme devletin sakındığı bir konu idi. Demiryolu ve telgraf ile coğrafi koşullar bir nebze hafifletilmiş ve merkezi idare güçlenmiştir.Ulaşım aracı sanayi emperyalizmine kadar deve ve yelkenli gemidir. Ulaşım teknolojisinin ilkelliği nedeniyle büyük şehirler 19. yüzyıl ortalarına kadar zaruri maddelerin temininde devamlı sıkıntı çektiler. Bu konuda değişmeler tarımda, ulaşımda başlayan yavaş çağdaşlaşma ile paralel gitti. Gelişmiş taşıma araçları(araba gibi) kullanılmadığından inşaatta da hafif ve niteliksiz gereçler kullanılmıştır. 16. yüzyılda İstanbul'a gelen Alman seyyah Schweigger: "Evleri ağaç ve kerpiçtendir. Buna rağmen bizdeki binalar kadar pahalıya mal oluyor." demiştir. Osmanlı coğrafyasının genişliği ve bakım için gerekli emtianın sağlanamaması atlı ulaşımdansa, devenin tercih edilmesine neden olmuştur. 19. yüzyıla dek de ulaşım ve haberleşme organik güce dayanmıştır.(Devamı...)
Ngũgĩ wa Thiong'o (d. 5 Ocak 1938) İngilizce ve son zamanlarda Gikuyu dilinde eserler veren Kenyalı yazar. Yazarın çalışmaları arasında romanlar, oyunlar, kısa öyküler, denemeler, eleştiriler ve çocuk öyküleri yer almaktadır. Sanatçı, Gikuyu dilindeki Mutiiri adlı gazetenin kurucusu ve editörüdür. Bunun yanında Kenya'da kaldığı hapishaneden 1977'de çıktıktan sonra sürgüne yollandı. Gittiği Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Yale Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Daha sonraları ise New York Üniversitesi'nde de aynı görevde bulundu. Öyle ki bir süre sonra bu üniversitede karşılaştırmalı edebiyat ve performans çalışmaları dalında profesörlük düzeyine yükseldi.
Ngũgĩ, Kĩkũyũ kökenli olup Kenya'nın Kamirithu adlı yerleşiminde dünyaya geldi. James Ngugi adıyla vaftiz edildi. Ailesi Mau Mau ayaklanmasında yakalandı ve bir süre sonra üvey erkek kardeşini kaybetti. Annesi de işkenceye maruz kaldı. 1963 yılında Uganda'nın başkenti Kampala'da yer alan Makerere Üniversitesi'nde İngilizce alanında B.A. derecesi elde etti. Eğitimi sırasında, oyunlarından biri olan The Black Hermit, 1962'de Kampala'da sahneye kondu. (Devamı...)
Yuhanna İnciliYuhanna İncili, Yeni Ahit'in ilk dört bölümünü meydan getiren kanonikincillerden sonuncusudur. Kelime anlamı olarak "sevgili" veya "sevilen" demektir.
Vaftizci Yahya'nın dini faaliyetlerinden, İsa'nın göğe yükselişine kadar olan zaman aralığını kapsar. Yuhanna İncili, İsa'nın kilisesinin oluşumunu anlatır. Cennetteki krallığından insanlığa yol göstermeye devam edeceği vurgulanır. Bu anlamda, diğer inciller gibi belirli bir kesimi değil, tüm insanlığı hedeflediği düşünülebilir. "Dünya" kelimesi birçok yerde tekrarlanır. Diğer İncillerde vurgulanan İsa'nın insani veya dünyevi faaliyetlerinden ziyade doktrinlerine geniş yer ayırır. Bu açıdan bakıldığında Yuhanna incili gerek tasvir gerekse teolojik olarak Sinoptik İncillerden bağımsız ve farklıdır. Yuhanna İncili, 27 kitaptan oluşan Yeni Ahit'in en felsefi, mistik ve sembolik bölümüdür, bazı araştırmacılarca Hint ve Yunan gizem kültlerinden etkilendiği iddia edilir. İsa'nın tanrısallığına ve özüne vurgu yapılır, İsa'nın başlangıçtaki "logos" olduğu söylenir. Devamı...
Otto Fredrik Gideon Sundback İsveç'te doğdu. Çok zengin bir çiftçinin oğluydu. İsveç'te eğitimini tamamladıktan sonra Almanya'ya gitti. 1903 yılında mühendislik sınavına girdi. 1905 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ne göç etti. 1905 yılında Pittsburgh'da Westinghouse elektrik şirketinde çalışmaya başladı. 1906'da New Jersey'deki Universal Fastener şirketine geçti. Daha sonra aynı şirkette baş tasarımcılığa terfi etti. 1909'da Elvira Aronson ile evlendi. Sundback 1906 ile 1914 yılları arasında Talon isimli bir firmada çalışırken fermuar ile ilgili birçok gelişmeye imza attı. Elias Howe, Max Wolff, ve Whitcomb Judson gibi kendinden önceki mühendislerin bu alandaki çalışmalarını ilerletti. Sundback fermuarın gelişimine büyük katkılarda bulundu. Ayrıca fermuar üreten bir makine de yaptı. 1951 yılında mühendislik alanındaki başarılarından ötürü İsveç Kraliyet Akademisi tarafından altın madalya ile ödüllendirildi. 1954 yılında geçirdiği bir kalp krizi neticesinde yaşamını yitirdi. 2006 yılında ABD'li National Inventors Hall of Fame vakfı tarafından fermuar ile ilgili yaptığı çalışmalarından dolayı onurlandırıldı. (Devamı...)
Doğrulama yanlılığı ya da teyit yanlılığı, kişilerin kendi inançlarını, düşüncelerini ve varsayımlarını destekleyen ya da teyit eden bilgileri kayırma, dikkate alma ve öne çıkarma eğilimidir. Bu yanlılığa sahip kişiler inançlarına, düşüncelerine ve varsayımlarına ters düşen, karşı duran, onlarla çelişen bilgileri ihmal etme, yok sayma eğilimi gösterir. Bilişsel eğilimin bir çeşidi ve tümevarımın sistematik hatasıdır. İnsanlar bilgiyi seçici olarak topladıklarında veya anımsadıklarında ya da belirli bir eğilime göre bu bilgiyi yorumladıklarında doğrulama yanlılığına gösterirler. Etkisi, duygusallıkla yaklaşılan konularla, iyice yerleşmiş ve değişmesi zor inanışlarla ilgili olduğu takdirde çok daha güçlüdür. İnsanlar aynı zamanda müphem ve belirsiz kanıtları da kendi görüşlerini destekleyici yönde yorumlamaya eğilimlidir. Yanlı araştırma, yorumlama ve bellek karşı tarafların aynı kanıtlara ulaşması durumunda bile anlaşmazlığın daha keskinleşmesi olan tutum kutuplaşmasını, doğru olmadığının kanıtları gösterilmesine rağmen inançlarda ısrar, ilk olarak edinilen bilgiye daha fazla güvenme olan irrasyonel öncüllük etkisi ve iki olay ya da durum arasında bir bağlantı olduğuna dair yanlış algılama olan yanılsama korelasyonunu açıklamak için kullanılır. (Devamı...)
1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından siyasi bağımsızlığını kazanan Azerbaycan Cumhuriyeti, merkezi planlı ekonomisindenserbest piyasa ekonomisinegeçiş sürecini yaşadı. Ekonomide yaşanan dönüşümde ülkede siyasi bağımsızlığın ardından siyasi istikrarın sağlanması, coğrafi konumu ve şartlarının yanı sıra önemli enerji kaynağı rezervlerine sahip olması büyük rol oynadı.
Siyasi bağımsızlığın kazanılmasının ardından eski Sovyetler Birliği'ndeki işletmelerle ekonomik bağlantıların koparılmasının ve ülkenin diğer Sovyet cumhuriyetlerdeki pazar payını kaybetmesinin yanı sıra Sovyetler Birliği döneminde merkezden sağlanan sübvansiyonların da kesilmesiyle birlikte üretimde düşüşler yaşandı. Ekonomik yapının eski merkezi planlamaya göre örgütlenilmesi nedeniyle birçok fabrika ve tesis üretimini durdurdu veya düşük kapasite ile üretimine devam etti. (Devamı...)
MG 08 (Maschinengewehr 08), Hiram Stevens Maxim'in tasarladığı Maxim mitralyözü (ağır makineli tüfek) temel alınarak üretirilen ve 1908'de resmî olarak Alman İmparatorluk Ordusu'nda kullanılmaya başlanan Alman yapımı su soğutmalı ağır makineli tüfek. I. Dünya Savaşı sırasında Alman İmparatorluğu'nun standart makineli tüfek. Tasarladığı DWM dışında Spandau Silahhanesi ve Erfurt Silahhanesi'nde de üretildi. Spandau Silahhanesi'nin adından Spandau makineli tüfeği olarak da bilinir.
1914'te MG 08/14, 1915'te 14 kg hafifleştirilmiş MG 08/15 ve uçaklarda kullanılmak üzere lMG 08 /15 (Fokker E.III ve Fokker Dr.I), LMG 08/15 (Fokker Dr.VII), 1916'da MG 08/16, 1917'de MG 08/17 ve 1918'de Stoßtrupp tarafından kullanılması için 15 kg daha hafifleştirilmiş hava soğutmalı MG 08/18 modelleri üretildiler. II. Dünya Savaşı'nda MG 34 makineli tüfek yerini aldıysa da geri hizmet birliklerinde kullanılmaya devam etti. MG 42 makineli tüfeğin üretimi başladıktan sonra Heer'de kullanılmaz oldu ancak Waffen-SS'nin bazı birliklerinde kullanıldı. Savaşın son döneminde yaşanan silah eksikliğinden dolayı tekrar depodan getirilerek kullanıdı. (Devamı...)
Hâdî veya Mûsâ el-Hâdî veya Tam Adı: Ebû Muhammed "el-Hâdî" Mûsâ bin Muhammed el-Mehdî bin el-Mansûr (Arapça: أبو عبد الله موسى بن المهدي الهادي) (ö. 14 Eylül, 786) dördüncü Abbasiler halifesidir. Babası Mehdi öldüğünde, 785'te, Abbasi Halifesi olmuş ve iki yıl, 785-786, halifelik yapmıştır. Kısa halifelik döneminde idare ettiği imparatorluğun çeşitli bölgelerinde askerî mücadeleler yapılması gerekmiştir.
Hilafeti sırasında halka açık olmasıyla ün yapmıştır. Bağdad'daki sarayını kendine devlet idaresini şikayet etmek veya başka bir devlet desteği elde etmek isteyen her türlü halktan kişiler için açık tutmuştu. Bu nedenle Abbasilerin Emevilere nazaran daha açık ve progresif bir devlet idare şekli uygulama politikasına gerçek katkılar yapmıştır. Halife olmadan Musa adıyla bilinen Hadi ile sonradan halife olacak Harun Reşid kardeştiler ve anneleri Hayruzan Yemen asıllı bir cariye idi. Babaları Mehdi miladi 775da (Hicri 159da) halifeliğe geçer geçmez bu cariyeyi kölelikten azadetmiş ve onunla evlenmiştir. Annesi küçük kardeşi Harun Reşid'i babasının varisi olmasını istemekle beraber, halife Mehdi birinci oğlu olan Hadi'yi varis olarak seçmişti. Bu nedenle Hadi ile Harun Reşid arası pek iyi değildi. Mehdi 785de öldüğü zaman Harun Reşid Bağdad'da bulunmaktaydı ve Hadi ise Tabaristan'da isyan eden eyalet valisinin birliklerini kovalamakla meşguldu. Harun Reşid halifelik mühürünü ve diğer alametlerini hemen Tabaristan'a, ağabeyi ve yeni halife Hsdi'ye gönderme emri vermişti. Fakat Bağdad'da bulunan askerler iki yıllık maaşlarına eşit bir tahta çıkma bahşişi verilmeden Hadi'ye halife olarak biat etmeyeceklerini bildirdiler. Hadi'nin annesi Hayruzan küçük oğlu Harun Reşid'i ve vezir Yahya Bermaki'yi bu sorunu çözmeye çağırdı. Yahya Bermaki, Hadi'nin kardeşini kıskandığını bildiği için, Harun'u hiç işe karıştırmadan kendi başına askerlerin liderleri ile müzakerelere girişti ve 1,5 yıllık maaş tahta geçme bahşişi verilmesi üzerine anlaşıldı. Hadi, Yahya'nın gösterdiği bu başarıdan dolayı ondan çok hoşnut kaldığını belirtti. Halife olduktan hemen sonra Hadi hemen isyanlarla uğraşmaya başladı. Ali yanlıları Mekke ve Medine'de ve Hariciler de Irak'ta isyana başladılar. (Devamı...)
Balıkçıl türlerinin sınıflandırılması zorlukla ilerletilen bir konudur ve hâlâ Ardea ile Egretta cinsleri içine hangi türlerin alınacağı konusunda açık bir görüşbirliği oluşmamıştır. Familya içinde cinslerin birbirleriyle olan bağlantıları da tam olarak çözülememiştir. Ancak daha önceden tek başına monotipik bir familya olan Cochlearidae'yi oluşturan kayık gagalı balıkçıl artık balıkçılgiller familyasının bir üyesi olarak görülmektedir. Balıkçılgiller familyasında yer alan kuş türleri, leylekgiller, aynakgiller ve turnagiller familyalarında sınıflandırılan kuş türlerine benzerlik gösterseler de bunlardan uçarken boyunlarını uzatmak yerine geriye çekmek özellikleri ile ayrılırlar. Familya üyeleri çoğunlukla sulak alanlarda yaşayan, balık, kurbağa ya da diğer sucul canlılarla beslenen kuşlardır. Karasal formları dışında suya uyum sağlamışlardır. Bu kuşların çoğu ağaçlara gruplar halinde yuvalarlar, bunlar dışındakiler ise sazlıkları tercih ederler. Balıkçılgiller kozmopolit dağılım gösteren geniş bir alana yayılmış bir familyadır. Antarktika dışında tüm kıtalarda bulunurlar. Arktik'in en soğuk bölgeleri, çok yüksek dağlar ve çöller dışında her türlü yaşam alanında yaşarlar. Hemen hemen tüm türlerin su ile bağlantısı vardır ve göllerin, ırmakların, bataklıkların ve denizlerin kıyısında beslenen, yüzemeyen sukuşlarıdır. Asıl olarak alçak rakımlı bölgelerde bulunsalar da bazı türler dağlık bölgelerde de bulunur. Türlerin çoğunluğu ise dönenceler arasında bulunan bölgede yaşar. (Devamı...)
Leonel Sánchez ya da tam adıyla Leonel Guillermo Sánchez Lineros (d. 25 Nisan 1936, [Santiago, Şili]]), Şilili eski millî futbolcudur.
1953 ile 1973 yılları arasında 20 yılı aşkın bir süre sol kanatta bulundu. 20 yılının 17'sini 1959 ile 1969 yılları arasında 6 ulusal şampiyonluk yaşayan Universidad de Chile'de Ballet Azul'un (Mavi Balet) simgesi oldu. 85 maç ile Şili millî futbol takımında en çok maça çıkan oyuncu unvanını korumasıyla birlikte 1955 ile 1968 yılları arasında 27 gol atmıştır. Bu gollerin dördü 1962 FIFA Dünya Kupası'ndan olup diğer 5 oyuncu ile en skorer oyuncu olmuştur. Bu Dünya Kupası'nda İtalyan futbolcu Maria David'e çelme takıp tartışmalar çıkmıştı. Sánchez Avrupa'dan Milan gibi sayısız takımdan teklif almış olmasına karşın Universidad de Chile'de kalmıştır. 1969'ta konan bir sözleşme kuralından sonra Universidad de Chile hayranların idolünü satmak zorunda kalmıştı. Kariyerini Şili takımlarında bir oraya bir buraya giderek tamamladı. (Devamı...)
Demokrasi dünyadaki tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir tür yönetim biçimidir. Yunancadimokratiaⓘ (δῆμος, yani dimos, halk zümresi, ahali + κράτος, yani kratos, iktidar) sözcüğünden türemiştir. Türkçeye, Fransızcadémocratie sözcüğünden geçmiştir. Genellikle devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmesine rağmen, üniversiteler, işçi ve işveren organizasyonları ve bazı diğer sivil kurum ve kuruluşlar da demokrasi ile yönetilebilir.
Ana yurdu Eski Yunan'daki filozoflar Aristo ve Eflatun tarafından eleştirilmiş, halk içinde "ayak takımının yönetimi" gibi aşağılayıcı kavramlarla nitelendirilmiştir. Fakat demokrasi diğer yönetim şekillerinin arasından sıyrılarak günümüzde en yaygın kullanılan devlet sistemi haline gelmiştir. Artık siyasetbilimciler hangi sistemin daha iyi işlediğinden çok hangi demokrasinin daha iyi işlediği tartışmalarına girmişler ve liberal, komünist, sosyalist, muhafazakâr, anarşist ve faşist düşünürler kendi sistemlerinin erdemlerini ön plana çıkarmaya çalışmışlardır. Bu sebeple demokrasinin çok sayıda değişik tanımı ortaya çıkmıştır. Demokrasinin tanımı tartışması günümüzde hâlâ devam eden bir tartışmadır. Bunun sebepleri arasında ülkelerdeki bazı kurumların görüşlerini haklı çıkartmak adına demokrasi tanımını kullanmaları, demokratik olmayan devletlerin kendilerini demokratik olarak tanıtma çabaları ve aslında genel bir kavram olan demokrasinin tek başına kullanılması (Anayasal demokrasi, sosyal demokrasi, liberal demokrasi vb.) gibi sebepler gösterilebilir. Demokrasiye farklı atıflar: (Devamı...)
Émile Zola ya da tam adıyla Émile François Zola (2 Nisan 1840 – 29 Eylül 1902), Fransa'da natüralizm akımının öncüsü olan ünlü bir yazardır. Zola'nın edebiyat dışındaki şöhreti ise, Dreyfus Davasında takındığı aydın tavrından kaynaklanmaktadır. 1897 yılında Fransız ordusunda Yahudi olması nedeniyle askeri yargının duyarsızlığına kurban giden yüzbaşı Dreyfus’u hükümetin bütün baskılarına rağmen savunan ve Fransa devlet başkanına hitaben “İtham Ediyorum” makalesini yayınlayan Zola, baskılardan dolayı Fransa'yı terkedip bir süre Londra'da yaşamak zorunda kaldı. Çabaları sonucunda Dreyfus Davası'nın yeniden görülüp adaletin yerini bulması sonucu yurduna döndü. Émile Zola, 1902 sonbaharında, kaldığı otelin yatak odasında duman zehirlenmesinden öldü.
“Nana”, “Germinal” ve “Meyhane” en tanınmış romanlarıdır. Tüm romanlarında,doğal ve gerçekçi bir tarzla, hayatın zorluklarından bahsedilir. Örneğin Nana adlı romanda yokluktan dolayı batağa sürüklenen bir genç kızın dramı, büyük bir gerçekçilik ve dramla anlatılır. Natüralizm'in öncülerinden olan Emile Zola’nın romanı olan Thérèse Raquin de natüralizm örneğidir. Romanın baş karakteri olan Thérèse fizyolojik özellikleriyle ele alınmıştır. Romanda Thérèse yaşadığı çevrenin bir ürünü olarak görülmektedir. Yaşadığı çevre gibi ezilmiş bir yapıya sahiptir. Thérèse’in bu yapısı fizyolojik özellikleriyle kitapta şöyle anlatılmaktadır” Basık bir alnın altında dar,uzun ve çelik gibi bir burnu vardı.” Burada basık bir alın derken çevresinden gelen baskılardan ezilmiş olduğu ve çelik gibi bir burun derken de Thérèse’in güçlü kişiliği anlatılmaya çalışılmıştır. Romanda Thérèse çevresinden aldığı baskılar nedeniyle bütün duygularını içine atmıştır. Fakat bir süre sonra içgüdüsel dürtülerine dayanamayarak bütün duygularını açığa vurmuştur. Romanda Thérèse’in duygularını açığa vurması zorla beraber olduğu Camille'yi aldatıp Laurent’le beraber olmasıyla anlatılmaktadır. O zamana kadar Thérèse gerçek kişiliğini hep saklamış, karakterini baskı altına almıştır. Laurent'le olan konuşmalarında da bunu ikiyüzlü olduğunu söyleyerek dile getirmiştir. Thérèse'in şehvetli kişiliğini Afrikalı annesinden aldığı söylenmektedir. Bu da natüralizmin soya çekim özelliğine bir örnektir. Fakat Natüralizm’de de olduğu gibi romanda Thérèse yaptıklarından suçlanmamaktadır; çünkü yaptıkları onun yazgısı olarak görülmektedir. (Devamı...)
Supermarine Spitfire (Süpermarin Sipitfayr), İngilizKraliyet Hava Kuvvetlerine ait ilk yekpare metal tasarımlı ve tek pilotlu avcı uçağı. 1938'de hizmete girdi ve bütün II. Dünya Savaşı boyunca Kraliyet Hava Kuvvetlerine hizmet etti. 1950'lere kadar Kraliyet Hava Kuvvetleri tarafından kullanıldı. Baş tasarımcısı R.J. Mitchell'dır.
Spitfire'lar Rolls-Royce Merlin motoruna sahiptiler. İnce ve yuvarlağımsı kanatları sayesinde çok keskin dönüşler yapabiliyor ve çok hızlı gidebiliyorlardı. İki kademeli (kapalı, tam) kanatçıklara (İng: Flap, Alm: Klap) sahiptiler. En büyük rakibi BF-109'lar tarafından hız, tırmanma ve dayanıklılık açısından alt edilse de çok iyi tasarımı sayesinde yapabildiği keskin dönüşlerle çoğu kez onları alt etmişlerdir. Ayrıca Spitfire'ların uçak gemilerinden kalkması için tasarlanmış Seafire modeli de vardır. II. Dünya Savaşı'nın meşhur uçakları arasında Spitfire çok iyi vazife gören tek kişilik avcı uçağı olarak daima hatırlanacaktır. Özellikle 1940 yılında İngiltere Adası ve Manş Denizi üzerinde meydana gelen İngiltere hava savaşlarındaki (Battle of Britain) çarpışmalarda İngiliz pilotları Spitfire'ın değişik tipleri ile üstün Alman Hava Kuvvetleri'nin (Luftwaffe) Messerschmitt Me (Bf) 109, Me 110 ve Focke-WulfFw 190 avcı uçaklarına karşı büyük başarılar kazanmışlardır. Savaştan önce yarış uçağı olarak R. J. Mitchell isimli mühendis tarafından planları çizilerek yapılan Spitfire'ın öncüsü, 1936 yılında avcı uçağı olarak deneme uçuşlarına başlamış, 1938 yılında İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne (RAF) katılmıştır. Bütün 2'nci Dünya Savaşı uçaklarının muhtemelen en tanınanı olan Spitfire üretim hayatına Mk.I olarak başlamıştır. Britanya Savaşı'na hükmeden Hurricane ile birlikte her iki uçak da Alman Hava Kuvvetleri'nde görev yapan rakiplerine karşı daima üstün gelmiştir. Bununla beraber, Alman teknolojisi kendi uçaklarını geliştirdikçe, yeni düşman uçakları ile baş etmek için Spitfire'ı geliştirmek acil bir ihtiyaç haline gelmiştir. (Devamı...)
Mercedes, 9 Temmuz 1935'te Arjantin Tucuman'da dünyaya geldi. 15 yaşında profesyonel olarak şarkı söylemeye başlayan sanatçı ilk albümünü 1959'da çıkarttı. 1960'ların ortalarına doğru Latin Amerika müziğini rock ve politik müzikle harmanlayan Nueva canción tarzında yaptığı müziklerle tüm dünyada tanınmaya başlandı. 1976'da Jorge Vileda komutanlığında yapılan askeri darbenin ardından ülkesi Arjantin zor günler yaşamaya başladı. Politik tavrından ve müziğinden ödün vermeyen Sosa 1979'da La Plata'da verdiği konser sırasında sahnede gözaltına alındı. Bu olaydan sonra Arjantin'de şarkı söylemesi yasaklandı ve sanatçı sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı. Sosa, ülkesine ancak 1982'de dönebildi. Bu tarihten itibaren müzik çalışmalarına devam eden sanatçı 30'u aşkın albüme imza attı. Tüm dünyada konserler verdi. Sağlığı bozulana kadar müzik çalışmalarına ve politik mücadelesine devam etti. İlk albümleri olan La Zafra (1962) ve Canciones con Fundamento (1965) dikkatleri çok çekmemiş olsa da ülkesindeki en önemli festivallerden biri olan Cosquin Festivali'ne katılarak bildiğimiz ününe kavuşmuştu. İlk diktatörlük döneminde “La Negra” albümündeki tüm şarkılar yasaklanmıştı, ama o 1979 yılına kadar ülkesinde kaldı. Ve 1979 yılında çıktığı bir konserde tutuklandı. Bundan kısa bir süre sonra Avrupa'ya yerleşti ve 1982 yılına kadar orada yaşadı. Arjantin'e geri dönüşüyle birlikte diktatörlük karşısında kültürel ifadenin yolunu açan Buenos Aires Opera ve Tiyatrosu'nda çeşitli konserler verdi. Müzik tarihindeki ünü, sosyal adanmışlığı ve insan hakları için verdiği mücadele ile 2002'de Arjantin'de Sarmiento Ödülü’ne layık görüldü. Victor Heredia ve Leon Gieco ile müzikal-sanatsal bir proje olan Arjantin Şarkı Söylemek İstiyor projesine başladıysa da hastalığı nedeniyle yarım bırakmak zorunda kaldı. “Amerika'nın Sesi”ne tam da bu yıl Şarkıcı 1 ve Şarkıcı 2 adlı konseptsel bir çalışma ile katkı koymuştu. (Devamı...)
Kırk Dokuz Saat Zeplin İle Havadagazeteci ve siyasetçiYunus Nadi'nin 1930 yılında yayımlanan gezi kitabıdır. 1924'ten beri yayımlanmakta olan Cumhuriyet gazetesinin kurucusu ve başyazarı olan Yunus Nadi Abalıoğlu'nun, o tarihlerde Batı dünyasında, özellikle de Almanya'da popüler olmuş bir hava taşıma aracı olan ve mucidi Kont Ferdinand von Zeppelin'e izafeten Zeplin adı verilen motorlu devasa balonlardan en ünlüsü olan Almanya bandıralı Graf Zeppelin'le 1929 yılında Avrupa üzerinde yaptığı 49 saatlik uzun seyahatindeki izlenimlerini naklettiği bu kitapta yazılanlar daha önce 1929'da Cumhuriyet gazetesinde bölümler halinde tefrika edilmişti. Yazılar gazeteye telgrafla ulaştırılmıştı. Devamı...
James Joyce, 1882 yılında Dublin’de doğdu. Cizvit okullarında eğitim gördü; Dublin'deki University College'de felsefe ve modern diller okudu. 1900’de, henüz üniversite öğrencisiyken Ibsen’in bir oyunu üzerine kaleme aldığı uzunca yazı Fortnightly Review dergisinde yayımlandı. O sıralar, daha sonra Chamber Music (Oda müziği) adlı kitapta toplanacak olan lirik şiirlerini yazmaya başladı. 1902’de Dublin’den ayrılıp Paris’e gitti; ama ertesi yıl ölüm döşeğindeki annesini ziyaret için tekrar İrlanda’ya döndü. 1904’ten sonra Nora Barnacle’la yaşamaya başladı. 1905’ten 1915’e kadar Trieste’de yaşadılar. Devamı...
Kış Masalı (İngilizce özgün adı: The Winter's Tale) ünlü İngiliz oyun yazarı William Shakespeare tarafından yazılmış bir tiyatro eseridir. 1611'de ilk defa Shakespeare'in Saray (Court) Tiyatrosu'nda temsil edilmiştir. 1623'te ilk defa William Shakespeare'in eserlerinin tümünün basıldığı Birinci Folyo edisyonunda ilk defa basılı olarak görülür. Oyun ilk defa temsil edildiği zaman komedi olarak tanımlanmakla beraber, bazı modern editörler bu oyunu romans janrı içinde sınıflamaktadırlar. Diğer kritikler ise bu oyunu bir problem oyun olarak görmektedirler; çünkü oyunun başındaki üç perde çok güçlü psikolojikdramla dolu olmakta; fakat son iki perdede komedi unsuru başa çıkmakta ve oyun mutlu sonla bitmektedir. Bu oyun İngilizce konuşulan ülke sahnelerinde tam metni ile pek oynanmamış ve ancak çeşitli uyarlamaları ve kısımları popüler olarak ayrı temsil edilmiştir. (Devamı...)
Harold 6 Ocak 1066 tarihinden aynı yıl 14 Ekim günü yapılan Hastings Muharebesi'ne kadar başta kalmıştır. Muharebede, sonraları I. William olarak tahta çıkacak olan Normandiya Dükü William komutasındaki Normanlara yenilmiştir. Harold savaş meydanında hayatını kaybeden üç İngiltere kralının ilkidir. Harold, Wessex bölgesi Earlü olarak görev yapan Godwine ve eşi Gytha Thorkelsdóttir'in oğludur. Kız kardeşinin kralla evlenmesinden dolayı Harold 1045 yılında Doğu Anglia Earlü olur. (Devamı...)
Taraflar arasında yaşanan çeşitli çatışmalar sonrasında, 1545'in Kasım ayında, 18 ay kadar sürecek olan bir ateşkes antlaşması yapıldı. Bu antlaşmanın süresinin dolması sonrasında, Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'a gönderilen Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu elçisinin de devreye girmesiyle Avusturya Arşidüklüğü ile, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun da dahil edildiği beş yıl geçerli olacağı belirtilen bir antlaşma daha imzalandı.
İki devlet arasındaki ilk yazılı antlaşma olma niteliği taşıyan bu belgeyle birlikte Avusturya Arşidükü I. Ferdinand ile Kutsal Roma Cermen İmparatoru V. Karl, Osmanlı İmparatorluğu'nun Macaristan üzerindeki hâkimiyetini tanıdı ve Habsburg Hanedanı'nın elinde bulundurduğu Macaristan toprakları için Osmanlı İmparatorluğu'na yıllık 30.000 duka vergi vermeyi kabul etti. Ayrıca antlaşmaya göre iki taraf da birbirine saldırmayacaktı. Ancak 1551'de Avusturya kuvvetlerinin, Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı Erdel'e saldırmasıyla birlikte antlaşma ihlal edildi.
(Devamı...)
Brigitte Kieffer (d. 26 Şubat 1958), opioidreseptörleri üzerine çalışmalarıyla tanınan Fransız moleküler sinirbilimci. Uzmanlık alanları arasında moleküler psikiyatri, bağımlılık, ruh hâli bozuklukları, acı ve gelişim bozuklukları yer alır. Kieffer opioid reseptörleri konusundaki araştırmalarıyla acı, akıl hastalıkları ve uyuşturucu bağımlılığının altında yatan beyin mekanizmaları üzerine yeni bulgular elde etti. Araştırmaları morfin ve eroin gibi maddelerin ağrı kesici ve bağımlılık yapıcı özelliklerinin nasıl oluştuğunu gösterdi. 300'den fazla kişilik ekibiyle araştırma yapmaya devam etmektedir.
Fransa'da Strasbourg Üniversitesinde eğitim gören Kieffer bu üniversitede profesör oldu. Üniversitedeki işini bırakıp Fransa Ulusal Sağlık ve Tıp Araştırmaları Enstitüsünün (INSERM) araştırma müdürü oldu. (Devamı...)
Filateli veya pulculuk, posta pullarını konu edinen uğraş alanına verilen isim. Posta pulları ile ilgili ilk gün zarfı, özel gün damgası, antiye, posta tarihi ve benzeri maddeler ile de ilgilenir.
Filateli ile uğraşanlara filatelist denir. Çoğunlukla pul koleksiyonculuğu ile karıştırılır, oysa pul koleksiyonculuğu posta pulları ve posta pulları ile ilgili maddelerin biriktirilmesinden ibaretken, filateli, pulları bir inceleme konusu olarak değerlendirir. Koleksiyonculuk Filateli alanının bir parçası değildir, yani filatelik çalışma yapmak için çalışma konusu malzemeleri toplamak gerekli değildir. Elbette filatelistler arasında aynı zamanda koleksiyoncu olanlar çoğunluktadır. Pullar incelenirken pul maşası ile tutularak zamkın zarar görmemesi sağlanır, ve parmaklardaki yağlardan korunmuş olur. Güçlü bir büyüteç ise pulun kâğıt ve baskısındaki detayların daha iyi görülmesini sağlar. Ayrıca odontometre ile pulların dantel ölçülerinin ölçülmeside gerekebilir. Türk filatelisinde sıklıkla dönemler halinde çalışmalar yapılabilmektedir. (Devamı...)
Léo Delibes ya da tam adıyla Clément Philibert Léo Delibes (d. 21 Şubat, 1836, Saint-Germain-du-Val köyü, La Fleche, Sarthe, Fransa – 16 Ocak 1891, Paris), özellikle opera, operet ve bale eserleri yaratıcısı olarak tanınan bir Fransızbesteci.
Léo Delibes Fransa'nın Pays de la Loire bölgesinde şimdi "La Fleche" şehrinin bir mahallesi olan Saint-Germain-du-Val adlı bir köyde doğmuştur. Babası bir postacı idi ve Delibes küçük yaşta iken öldü. Annesi çok yetenekli bir amatör müzisyen idi ve büyük babası bir opera şarkıcısı idi. Delibes annesi ve dayısı tarafından yetiştirildi. 1847'de Paris'e gidip Paris Konservatuvarı'nda eğitimine başladı ve Adolphe Adam tarafından verilen kompozisyon derslerini almaya başladı. Bir yıl sonra şan dersleri takibe başladı ise de şarkıcılıktan daha çok bir orgcu olarak yetişti. Konservatuvara devam ederken geçimini sağlamak için "Theatre Lyrique"de provalara piyano eşlik sağlama ve koro lideri işlerinde çalıştı. 1864'te Paris Operası'nda ikinci koro lideri oldu. 1865-1871 döneminde "Saint-Pierre-de-Chaillot" kilisesinde orgculuk yaptı. Delibes bir seri operet hazırlamıştır ve bunlardan ilki 1865'te Folies-Nouvelles'de galası yapılan "Deux sous de charbon, ou Le suicide de Bigorneau (İki Şu Değerine Kömür veya Bigorneau'nun İntiharı)" olmuştur. III. Napolyon için Algers (Cezayir) temalı ve aynı adlı bir törensel kantata ile o zamanki Fransız devlet başkanının ilgisini çekti. 1866'da kareografisini Leon Minkus'un yaptığı, hazırladığı "La Source (Kaynak)" adlı bale çok popüler oldu. 1870'te hazırlamış olduğu bir mekanik oyuncağın bir köylü gencini yaşayan sevgilisinden ayırması temasını işleyen Coppelia adlı bale eseri ile sanatının zirvesine eriştiği kabul edilir. Delibes bundan sonra 1876'da "Sylvia" adlı bir diğer bale eseri de hazırlamıştır. (Devamı...)
Filistin kelimesinin kökeni YunancaPhilistia sözcüğüdür ve Filistinlerin yurdu anlamına gelir. Antik Filistinliler (İng: Philistine) MÖ 12. yüzyılda güney sahilinde, Tel Aviv-Yafa ve Gazze arasındaki küçük bir bölgeyi ele geçirmişler ve ilk kez Antik Yunan yazarlar bu bölge için Philistia ismini kullanmışlardır. Filistin adı, 2. yüzyılda Romalılar tarafından Suriye Eyaleti'nin güneyini tarif etmek amacıyla Suriye Filistini şeklinde kullanılmış ve yeniden canlandırılmıştır. Buradan Arapçaya girmiş, en az İslam tarihinin başından beri kullanılagelmiştir. Roma İmparatorluğu'ndan sonra Filistin adının resmi olarak kullanımı, Osmanlı İmparatorluğu yıkılıp bölge İngiliz mandası oluncaya kadar ortadan kalktı. İngilizmandası olan Filistin, hemen hemen tüm modern İsrail'i, Batı Şeria'yı ve günümüz Ürdün'ü olan Şeria Nehri'nin doğusunu kaplıyordu. Birleşik Krallık daha sonra Şeria Nehri doğusundaki toprakları ayrı bir idari yönetim altına aldı. (Devamı...)
Gunnar Nordahl (d. 19 Ekim 1921 - ö. 15 Eylül 1995), İsveçli golcü futbolcudur. Özellikle 1949-1956 yılları arasında Milan forması giydiği dönemde oldukça başarılı performans göstermiştir.
Futbola İsveç'te Degerfors'ta başladı. Daha sonra IFK Norrköping kulübüne transfer oldu ve bu takımla 4 kez İsveç Ligi Allsvenskan Şampiyonluğu kazandı. Bu dönemde bir maçta 7 gol attı. Nordahl ilk olarak 1945 yılında İsveç millî futbol takımı forması giydi. 1948 yılında gol kralı olarak İsveç'in Olimpiyat Oyunları'nda altın madalya kazanmasında önemli rolü oldu. İsveç Ligi'nde oynadığı dönemde 172 maça çıktı ve 149 gol attı. 22 Ocak 1949 tarihinde Milan'a transfer oldu. Burada İsveç millî takımında da takım arkadaşı olan, Gunnar Gren ve Nils Liedholm oldukça başarılı bir üçlü oluşturdu. Nordahl'ın Milan'a transferi o dönem için İsveç millî takımı kadrosuna girmesini engelledi. Ancak buna rağmen 30 kez giydiği millî forma ile 44 gol attı ve maç başına 1,5'a yakın bir oran yakaladı. AC Milan ile 8 sezon oynadı ve 5 kez Serie A'da gol kralı oldu. 1956 yılında Milan'dan ayrılarak AS Roma'ya transfer oldu ve iki sezon da Roma'da forma giydi. Gunnar Nordahl, Serie A'da attığı 210 gol ile AC Milan'ıntüm zamanlarda ligdeen çok gol atan futbolcusu unvanını halen elinde bulunduruyor. Serie A genelinde oynadığı 291 maçta attığı 225 gol ile Silvio Piola'dan sonra en çok gol atan ikinci futbolcudur. ve Serie A'da en çok atan yabancı futbolcudur. (Devamı...)
Ortodoks HristiyanlıkOrtodoks Hristiyanlık, Doğu Ortodoks Kilisesi ve Oryantal Ortodoksluk için kullanılan ortak adlandırma. Hristiyanlığın bu iki mezhebi de antik Hristiyan kilisesi'nin inancı, doktrini ve uygulamalarına olan bozulmaz bağı vurgulamak için ortodoks (Yunanca'dan: orthos + doxa, anlamı doğru düşünce) kavramını kullanır. Bu iki mezhebin üyeleri kendilerine sadece "Ortodoks Hristiyan" dese de "Doğu" ve "Oryantal" sıfatları bu grupların dışındakiler tarafından bu iki grubu ayırmak için kullanılır. Bu iki grup 451 yılındaki Kalkedon Konsili'nin ortodoksisi hakkında görüş ayrılığı yaşamışlardır ve hala aralarında bir komünyon yoktur; ancak hala birçok aynı doktrine, benzer kilise yapılanmasına ve benzer ibadetlere sahiptirler. İki inancın birleşmesi için yakın zamanda birçok görüşme yapılmış, birçok konuda uzlaşı sağlanmışsa da resmi bir birlik için henüz somut adımlar atılmamıştır.
Ortodoks geleneğinin temellendiği kültürün Kapadokyalı üç kilise babası tarafından oluşturulduğu söylenebilir. 4. yüzyıl civarında yaşayan Nissalı Gregor, Nenizili Gregor ve Aziz Basileios, Grek ve özellikle Aristoteles felsefesini Hristiyanlığa sokarak teolojik anlamda Ortodoksluğun zeminini hazırlamışlardır. Bununla birlikte Ortodoksluğun tarihsel olarak 4. yüzyıldan itibaren vuku bulan siyasî çekişmelere ve İstanbul’un yeni bir siyasal merkez olarak ortaya çıkması ile ortaya çıkmıştır denebilir. 330’da Roma İmparatorluğu başkentinin Konstantinopolis’e taşınması Roma’da yerleşik olan siyasi ve dinî otoriteleri rahatsız etti. İstanbul’un dinî yönden taşıdığı öneme dair anlatılan çeşitli hikayeler, bu şehre Hristiyanlık açısından meşrutiyet kazandırmaya çalıştı. Örneğin Roma şehri kendisini Petrus’a dayandırırken Konstantinopolis kendisini Kefernahumlu balıkçı Andreas’a dayandırmaktaydı. Devamı...
Joachim Murat ya da tam adıyla Joachim-Napoléon Murat (Myura diye okunur), (İtalyanca: Gioacchino Napoleone Murat) (d. 25 Mart 1767 - 13 Ekim 1815) Fransızmareşal, Berg Büyük Dükü ve Napoli Kralı (1808-1815).
Murat, Napolyon dönemini yansıtan sosyal değişimin büyük bir örneğidir. Bir hancının oğlu iken Napoli Kralı olmuştur. Bir süre baba işini yaptı. Sonra, sıradan bir asker olarak orduya yazıldı (Şubat 1787). Monarşinin düşüşüyle devrim ordusuna girdi ve hızla yükseldi. 1795'te Paris'te Napolyon'u destekledi. İtalya ve Mısır seferlerinde onu takip etti. Napolyon'un kız kardeşi Carolina Bonaparte ile evlendi (iki kız iki erkek çocuğu oldu). 1800 yılında vekil olarak seçildi. Fransa meclisi onu, Birinci Tümen Kumandanı ve Paris Valisi olarak atadı. 1804'te İmparatorluk Mareşali ve iki yıl sonra Grandük oldu. 1808'de Napoli Kralı ilan edildi. Asker ve süvari kumandanı olarak, bütün savaşlarda Napolyon ile beraber oldu. 1808'de Napolyon, tarafından Napoli Kralı olarak atandı. Yeni görevi, Murat'a, kumandanlığa devam etmesine engel olmadı. Rusya seferine ve Leipzig Savaşına katıldı. Bu bozgun sonrası, Avusturya ile ayrı bir barış yaparak tahtını korumaya çalıştı. Yüz Gün olarak bilinen süreçte yeniden iktidara geçen Napolyon'un yanında yer aldı. 1815'te Avusturya İmparatorluğu ile yapılan Tolentino savaşında yenildi. 20 Mayıs 1815]]'te yapılan antlaşma düşüşünün onaylanması oldu. Napolyon'un ikinci düşüşü sonrası, Murat, nüfuzunu yükseltmek için Korsika'dan Napoli'ye kaçtı. Yakalandı, yargılandı ve bizzat istediği kanuna göre ölümle cezalandırıldı.13 Ekim 1815 tarihinde Castello di Pizzo, Calabria'da kurşuna dizilip idam edildi. (Devamı...)
İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan Isparta'ya 29 Kasım 2007 günü saat 23:20'de havalanması gerekirken, Priştine seferinden geç dönmesi nedeniyle 30 Kasım'da saat 00:51'de toplam 50 yolcu ve 7 mürettebat ile İstanbul'dan kalkış yapan KK4203 sefer sayılı uçak, saat 01:36'da Süleyman Demirel Havalimanı'na inişe geçtiği sırada Isparta'ya 18 km mesafede Keçiborlu'da düştü. Atlasjet Havayolları başkanı Tuncay Doğaner kazadan kimsenin sağ kurtulamadığını açıkladı. Atlasjet'in World Focus Havayolları'ndan kiralamış olduğu uçak bir McDonnell Douglas MD-83 idi. Uçak kaza esnasında World Focus Havayolları pilotları tarafından kumanda edilmekteydi. Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi'ndeki bir fizik konferansına katılmak üzere uçakta bulunan nükleer fizikçilerEngin Arık, Fatma Şenel Boydağ ve yanlarında bulunan 4 akademisyen kazada hayatını kaybedenler arasındaydı. Yerel görevlilerin ve gazetecilerin açıklamalarına göre uçak Keçiborlu ilçesine bağlı Çukurören ve Kılıç köyleri arasındaki 1830 m rakımlı Türbetepe'de, orman gözetleme kulesine yakın bir yerde bulundu. Uçak bulunduğunda iki parçaya ayrılmış, gövdesi ve arka kısmı ayrı yerlere düşmüş durumdaydı. Bir kanadı ve motoru bir tepenin üzerinde iken gövdesi 150 metre aşağıda bulunmaktaydı. Kaza sonucu kokpit kısmı da gövdeden ayrılmıştı. Bagajlar, cesetler ve enkaz geniş bir alana dağılmış ve polis tarafından kordonla çevrilmişti. (Devamı...)
İlk yıllarda daha çok pembe dizilerde yer alan Natalia Oreiro, daha sonraki yıllarda sinema filmlerinde başrol aldı. Müzikal kariyeri, ilk sinema filmi Un Argentino en New York'ta seslendirdiği "Que Sí, Que Sí" ile başlayan sanatçının ilk albümü Arjantin'de çift platin plak, Yunanistan, İsrail ve Slovenya'da altın plak kazandı. İkinci albümü Tu Veneno ile de Arjantin'de 2000 yılında ilk, 2002 yılında ikinci altın plak ödülünü kazandı. 2002 FIFA Dünya Kupası'nda Uruguay millî futbol takımının "vaftiz annesi" (ispanyolca: madrina) seçildi. 2006 yılında başrolünde oynadığı Sos mi vida dizisindeki Esperanza Muñoz - La Monita rolü ile 2006 Martín Fierro Ödülleri'nde "en iyi komedi (kadın) oyuncusu" seçildi. 2010 yılında Esquire dergisinin "Yaşayan En Seksi Kadın Atlası"nda yer aldı. Carlos Oreiro Poggio ve Mabel Iglesias Bourié'nin kızı olan Natalia, henüz çocuk yaşta Coca-Cola, Pepsi ve Johnson & Johnson gibi dünyaca ünlü markaların reklamlarında boy göstermeye başladı. Sekiz yaşından on dört yaşına kadar drama dersleri aldı. On beş yaşında Latin Amerika'nın en önemli şovlarından biri olan El Show de Xuxa'ya katıldı ve birinci oldu. On altı yaşına geldiğinde Uruguay'dan Arjantin'e taşınmaya ve kariyerini orada devam ettirmeye karar verdi. 17 yaşında MTV de VJ'lik yaptı. 1995 yılında Dulce Ana adlı dizide rol aldı. 90-60-90 modelos (1996) adlı dizinin oyuncu listesine de ismini yazdıran Natalia, asıl çıkışı Valeria rolünü oynadığı, Arjantin'de ve birçok ülkede tanınmasını sağlayan Ricos y famosos (1997) adlı dizi ile yaptı. Daha sonraki yıl ise şöhret olmak isteyen, hırslı bir genci oynadığı sinema filmi Un Argentino en New York (1998) ile seyircinin karşısına çıktı. Film, Arjantin'de 1998 yılında Titanik filminden sonra en çok izlenilen film oldu ve filmi toplam 1.634.702 kişi izledi. (Devamı...)
Marshall PlanıII. Dünya Savaşı sonrasında 1947 yılında önerilen ve 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konan ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketidir. 16 ülke, bu plan uyarınca ABD'den ekonomik kalkınma yardımı almıştır.
II. Dünya Savaşı sonrasında Truman Doktrini, esas itibarıyla Sovyetler Birliği'nin doğrudan doğruya baskısı ve tehdidi altında olduğu vurgulanmış ve buna istinaden sadece Yunanistan ve Türkiye'ye askeri yardım öngörmüştür. Fakat bu sırada Avrupa'nın durumu iktisaden son derece kötüdür. Altı yıllık savaş, bütün ülkelerin ekonomik kaynaklarını tüketmiştir. Savaş, bütün ülkelerde ağır tahribat yapmıştır. Sovyetler Birliğinin, bu durumu fırsat bilerek komünizm propagandasını şiddetlendirmiştir. Bunun üzerine ABD 1945 Haziranı ile 1946 sonu arasında Batı Avrupa ve beraberindeki 16 ülkeye toplamda 15 milyar dolar ekonomik yardımda bulunmuştur. Fakat bu yardım, bütçe açıklarının kapanması, ithalat için kullanılması yüzünden sonuç alınamamıştır. Bunun üzerine ABD yeni planlar aramış ve Dışişleri BakanıGeorge Marshall'ın "Marshall Planı" 5 Haziran 1947 günü Harvard Üniversitesi'nde verdiği bir nutukta açıklanmıştır. Buna göre, «Avrupa ülkeleri her şeyden önce kendi aralarında bir ekonomik işbirliğine girişmeliler ve birbirlerinin eksikliklerini kendileri tamamlamalılar, bu genel işbirliği sonunda bir açık ortaya çıktığında Amerika, bu açığın kapatılması için yardım etmeli. Bunun için de önce bir işbirliği programı yapmalılar» ilkesi benimsenmiştir. (Devamı...)
Björk (d. 21 Kasım 1965), İzlandalı şarkıcı, şarkı yazarı ve yapımcı. Otuz yılı aşan kariyeri boyunca kendine özgü eklektik müzikal tarzıyla yaptığı deneysel çalışmalarla tanındı. Reykjavik'te doğdu, küçük yaşlarda müzikal kariyerine başladı ve birçok grubun üyesi olarak faaliyet gösterdi. Ana vokalistliğini yaptığı The Sugarcubes grubu sayesinde ünlendi. Solo kariyerine 1993'te EDM, house, caz ve trip-hop tarzlarını birleştirdiği Debut albümüyle başlattı.
Björk, bugüne kadar dünya genelinde liste başarıları elde eden çeşitli albüm ve singlelar yayımladı. Post (1995) albümünden çıkan "It's Oh So Quiet", "Army of Me" ve "Hyperballad" şarkıları Birleşik Krallık'ta ilk 10'da yer aldı. Post'un ardından Homogenic (1997), Vespertine (2001), Medúlla (2004), Volta (2007) ve Biophilia (2011) albümlerini yayımladı. Bu albümlerden çıkan "Jóga", "Bachelorette", "Cocoon", "Triumph of a Heart", "Earth Intruders" ve "Crystalline" şarkıları birçok ülkede listelere girdi. Bugüne kadar kayıtları dünya genelinde 20 milyondan fazla sattı. (Devamı...)
İmparator penguen 1,30 metre boyda olabilir ve 60 kilogram ağırlığına kadar ulaşabilir. Gövdesi yuvarlağımsı, kafası ve ayakları küçüktür. Üstte siyah, altta beyaz tüyleri vardır. Böylece avlanırken aşağıdan avları tarafından, yukarıdan ise düşmanları tarafından zor farkedilir. Sadece boynunun altı ve yanaklarısarı-turuncu renge sahiptir. İmparator pengueni dünyanın en güneyde yaşayan penguenidir. Güney Okyanusu ve Antarktika'nın parça buzullarında yaşayan 300.000 nüfus bulunur. Üremek için yalnız, parça buzulları terk ederek, üreme ve kuluçkaya emniyetli olan sabit karaya doğru, 200 kilometreye kadar yürürler. İmparator pengueni bir deniz kuşu olup, sadece denizde avlanır. Balıklar, mürekkep balıkları ve kril adı verilen planktonik canlılar ile beslenir. İmparator penguenler gruplar halinde avlanırlar. Bu gruplar direk olarak balık sürülerine dalar, oraya buraya çok hızlı hareket ederek gagalarına gelen ne ise onu kaparlar. Küçük avları hemen suyun içinde yerken, daha büyük avları parçalamak için su yüzeyine çıkarlar. Av esnasında imparator penguenler büyük mesafeleri kat ederler. Bu esnada 36 km/saate kadar hıza, 535 metre kadar derinliğe ulaşırlar.Acil durumlarda yirmi dakikaya kadar su altında kalabilirler. Su ne kadar berrak ise o kadar derine dalarlar. Görerek avlanırlar, yani duyarak avlarını hissetmezler, onları yakalamak için görmek zorundadırlar. İmparator penguenleri ilk kez üç ile altı yaşları aralığında üremeye başlar. Devamı...
ABD'nin Massachusetts eyaletinin Boston şehrinin Brooklyn kasabasında dünyaya gelen Conan O'Brien'ın annesi avukat Ruthe Reardon ve babası eczacı Thomas Francis O'Brien'dır. 5 kardeşi daha olan O'Brien, Harvard Üniversitesinden mezun olmuştur. Harvard'da okuduğu dönemde mizah dergisi olan Harvard Lampoon'da yazarlık ve başkanlık yapmıştır. Harvard'dan 1985 yılında Tarih ve Edebiyat dalında "magna cum laude" (büyük onur) ile mezun olmuştur. Kariyerine televizyonda yazarlıkla başlayan O'Brien, tiyatro gruplarında ve tanıtım reklamlarında da rol almıştır. 1988 yılında Saturday Night Live'ın yazarı olan O'Brien çalıştığı 3 yıl içerisinde büyük başarılara imza atmıştır. 1989'da SNL'deki göreviyle arkadaşlarıyla beraber Emmy ödülü kazanan O'Brien, buradan sonra The Simpsons (Simpsonlar) çizgi dizisinde yazarlık yapmıştır. 1993 yılında David Letterman'ın Late Night with David Letterman gösterisinin yerine O'Brien, Lorne Michaels tarafından önerilmiş, 13 Eylül'de de bu gerçekleşmiştir. O'Brien bu görevini gerçekleştirmek için The Simpsons'tan istifa etmiştir. Late Night with Conan O'Brien yerini Jimmy Fallon'a bırakırken, 1 Haziran 2009'da The Tonight Show'un sunuculuğunu Jay Leno'dan devralmıştır. Conan 7 ay "The Tonight Show"u sunduktan sonra, Jay Leno'nun Prime Time'daki başarısızlığı sonucu 23:00'e, kendisinin de 00:00'e alınmasının istenmesi sonucu açıklama yaparak artık NBC'de çalışmayacağını duyurdu. 45 Milyon $'lık tazminat aldı. Bunun yaklaşık dörtte biri yani 12 milyon $'lık bölümü çalışanlara, 33 milyon $'ı da Conan'a verildi. Eylül 2010'a kadar başka kanalda çalışamaması maddesi konuldu. (Devamı...)
Kırk Dokuz Saat Zeplin İle Havadagazeteci ve siyasetçiYunus Nadi'nin 1930 yılında yayımlanan gezi kitabıdır. 1924'ten beri yayımlanmakta olan Cumhuriyet gazetesinin kurucusu ve başyazarı olan Yunus Nadi Abalıoğlu'nun, o tarihlerde Batı dünyasında, özellikle de Almanya'da popüler olmuş bir hava taşıma aracı olan ve mucidi Kont Ferdinand von Zeppelin'e izafeten Zeplin adı verilen motorlu devasa balonlardan en ünlüsü olan Almanya bandıralı Graf Zeppelin'le 1929 yılında Avrupa üzerinde yaptığı 49 saatlik uzun seyahatindeki izlenimlerini naklettiği bu kitapta yazılanlar daha önce 1929'da Cumhuriyet gazetesinde bölümler halinde tefrika edilmişti. Yazılar gazeteye telgrafla ulaştırılmıştı. Devamı...
James Joyce, 1882 yılında Dublin’de doğdu. Cizvit okullarında eğitim gördü; Dublin'deki University College'de felsefe ve modern diller okudu. 1900’de, henüz üniversite öğrencisiyken Ibsen’in bir oyunu üzerine kaleme aldığı uzunca yazı Fortnightly Review dergisinde yayımlandı. O sıralar, daha sonra Chamber Music (Oda müziği) adlı kitapta toplanacak olan lirik şiirlerini yazmaya başladı. 1902’de Dublin’den ayrılıp Paris’e gitti; ama ertesi yıl ölüm döşeğindeki annesini ziyaret için tekrar İrlanda’ya döndü. 1904’ten sonra Nora Barnacle’la yaşamaya başladı. 1905’ten 1915’e kadar Trieste’de yaşadılar. Devamı...
SMS DeutschlandAlman İmparatorluk Donanması (Kaiserliche Marine) için 1903-1906 yılları arasında üretilen Deutschland sınıfı beş ön dretnotzırhlıdan ilki. Adı "Almanya" anlamına gelen gemi Kiel'deki Germaniawerft tersanesinde inşa edildi ve 20 Kasım 1904'te denize indirildi. Deutschland, 3 Ağustos 1906'da hizmete girdi; ancak birkaç ay sonra sadece büyük toplarla donatılmış ilk modern zırhlı olan İngiliz gemisi HMS Dreadnought'un hizmete girişiyle dretnot devri başlamış, Deutschland gibi farklı kalibrelerde toplar taşıyan zırhlı gemiler teknolojinin gerisinde kalmışlardır.
Deutschland, 1913 yılına kadar Prens Heinrich'in bayrak gemisi olarak görev yaptı. 1914 ortasında I. Dünya Savaşı başlayınca Deutschland, filonun geri kalanı seferberlik durumuna geçene dek kardeşleriyle beraber Elbe Nehri'nin ağzını ve Alman Körfezi'ni olası İngiliz baskınlarına karşı korumakla görevlendirildi. Filonun seferberliğinin tamamlanmasının ardından Deutschland ve sınıfındaki diğer dört gemi, Açık Deniz Filosu'na katılarak II. Savaş Filosu'nu oluşturdular; bu birlik savaşın ilk iki yılında büyük çaplı filo operasyonlarının çoğuna katıldı. 31 Mayıs-1 Haziran 1916'da gerçekleşen Jutland Muharebesi'nde de görev yaptılar. Muharebenin ilk gününün sonlarına doğru Deutschland ve kardeşleri geri çekilmeden önce kısa bir süre İngiliz muharebe kruvazörleri ile çatışmaya girdi. (Devamı...)
Liam O'Flaherty (28 Ağustos 1896, Inishmore, İrlanda – 7 Eylül 1984, Dublin, İrlanda), Kelt Uyanışı akımı dahilinde eserler veren İrlandalı roman ve kısa öykü yazarıdır. Aran Adaları'ndan Inishmore'un ücra bir kasabası olan Gort na gCapall'da fakir bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur.
Yazar 1908'de on iki yaşındayken üç farklı kolejde eğitim gördü. Önce Rockwell'e, ardından Holy Cross'a, en sonunda ise Dublin'deki University College'a kayıt oldu. Bunların ilk ikisine çok kısa süre devam etti. Din eğitimi alan yazar önceleri rahip olmayı düşünüyordu. 1917'de, İngiliz Ordusu'nun bir alayı olan İrlanda Muhafızları'na katılmak için okulu terk etti. I. Dünya Savaşı'nda çarpıştı ve yaralandı. Çarpışmalar sırasında bir süre düşmanın yaylım ateşi altında kaldı. Bu durum muhtemelen "savaş şoku" denen rahatsızlığa kapılmasına sebep oldu ve 1933'te yaşadığı ruhsal hastalıklara zemin hazırladı. O'Flaherty savaştan sonra İrlanda'yı terk ederk ABD'ye gitti ve kısa bir süre Hollywood'da yaşadı. (Devamı...)
U.S. Route 66 1926 ve 1985 yılları arasında ABD karayolları ağı içerisinde yer almış ünlü bir otoyol'un adıdır. "Amerika'nın Ana Caddesi", "Ana Yol" ve Amerikalı mizahçı Will Rogers'a ithafen "Will Rogers Otoyolu" gibi isimlerle de anılmaktaydı.
İlk kez 11 Kasım 1926'da açılan yola bir yıl sonra da ünlü tabelası konmuştur. Orijinal yol ChicagoIllinois'den başlıyor, Missouri, Kansas, Oklahoma, Teksas, New Mexico, Arizona ve Kaliforniya eyaletlerini katederek Los Angeles şehrinde sona eriyordu. Ülkeyi (ve neredeyse kıtayı) doğudan batıya kateden bu yolun uzunluğu 3.940 kilometreydi. Tarihi ve turistik bir değeri olan yol popüler kültürde de oldukça geniş bir şekilde yer almıştı. Yolla aynı adı taşıyan ve Bobby Troup'un sözlerini yazıp bestelediği şarkı, aralarında Nat King Cole Trio, Perry Como, Chuck Berry ve The Rolling Stones'un da bulunduğu birçok şarkıcı ve grup tarafından seslendirilmişti. Two-Lane Blacktop gibi varoluşçukült filmlerden Disney/Pixar'ın Cars'ı gibi animasyon filmlerine kadar sayısız filme ve televizyon dizisine de fon teşkil etmişti. (Devamı...)
Çocukluğu sarhoş bir baba ve hasta bir anne arasında geçiren Dostoyevski, annesinin ölümünden sonra Petersburg'daki Mühendis Okulu'na girdi. Babasının ölüm haberini burada aldı. Okulu başarıyla bitirdikten sonra İstihkâm Müdürlüğü'ne girdi. Bir yıl sonra istifa ederek buradan ayrıldı. Ordudan ayrıldıktan sonra edebiyata yönelen Dostoyevski'nin ilk kitabı İnsancıklar, 1846 yılında yayımlandı. Bu eserinin ardından yazdığı kitaplarla beklediği başarıya ulaşamayan Dostoyevski'nin umudu kırıldı ve politikayla ilgilenmeye başladı. 1849 yılında devlet aleyhindeki bir komploya karıştığı iddiası ile tutuklandı. On ay hapisanede kalan Dostoyevski, kurşuna dizilmek üzereyken diğer sekiz tutuklu arkadaşı ile affedildi. Cezası dört yıl kürek, dört yıl da adî hapse dönüştürüldü. Cezasını çekmesi için Sibirya'da bulunan Omsk Cezaevi'ne gönderildi. Burada geçirdiği dört yılın ardından er rütbesi ile hizmete verildi. Subaylığa kadar yükseldi. 1857 yılında Maria Dmitrievna Isayeva ile evlendi. Beş yıl boyunca görev yapan Dostoyevski, 1859 yılında özgür bırakıldı ve Petersburg'a yerleşti. Petersburg'a döndükten sonra Ezilenler (1861) ve Ölüler Evinden Anılar (1862) adlı eserleri yazdı. Kardeşiyle birlikte iki dergi çıkardı. 1862'de arzuladığı Avrupa seyahatini gerçekleştirdi. Sara nöbetleri ve kumar bağımlılığı yüzünden maddi açıdan darlığa düştü. Bu dönemde Yeraltından Notlar (1864), Suç ve Ceza (1866), Kumarbaz (1866), Budala (1868), Ebedi Koca (1870) ve Ecinniler (1872) gibi eserleri yazdı. Eşinin ölümünden sonra sekreteriyle evlendi. Yeniden borçlandı ve kumaranelerde gezmeye başladı. Kızının ölümünün ardından büyük bir sarsıntı geçirdi. Delikanlı (1875), Bir Yazarın Günlüğü (1876) ve Karamazov Kardeşler (1879) adlı eserlerinde yazarlık hayatı boyunca konu edindiği temaları yeniden ele aldı. Karamazov Kardeşler adlı yapıtını üç yılda bitiren Dostoyevski, bir ciğer kanamasıyla yatağa düştü ve 28 Ocak 1881 tarihinde öldü. Dostoyevski için 31 Ocak 1881 tarihinde yapılan cenaze töreninde yaklaşık otuz bin kişi tabutunun arkasından yürüdü. Dünya edebiyatını en çok etkileyen ve en çok okunan yazarlardan biri olan Dostoyevski'nin eserleri birçok 20. yüzyıl düşünürünün fikirlerini derinden etkiledi. (Devamı...)
1899-1904 yılları arasında 10 levhalık setler halinde ve 1904'te de tam bir cilt olarak yayımlanan bu kitapta, çoğu ilk olarak Haeckel'in kendisi tarafından tanımlanmış olan çeşitli canlılara ait 100 adet baskı levha bulunur.
Kitap, Haeckel'in kariyeri boyunca üretmiş olduğu taslaklar ve sulu boya resimlere dayanarak üretilmiş binden fazla baskı içinden en iyilerinin seçilmesiyle oluşturulmuştur. Haeckel'in kitabında özellikle dikkat çeken levhalar arasında, ProtistaâlemininRadiolaria (ışınlılar)şubesine dahil planktonlara ait olan ve bu canlıların amatör mikroskopçular arasında popülerleşmesine katkıda bulunan çeşitli baskılar vardır. Bu baskılardan, neredeyse her onluk sette en az bir tane bulunur. Hayvanlar âleminin Knidliler (Cnidaria) şubesi de kitapta oldukça öne çıkarılmıştır. Actiniaria, Semaeostomeae ve Siphonophora gibi çeşitli Knidliler takımlarından canlılara yer verilmiş olan kitabın birinci onluk setinde, Haeckel'in ikinci eşi Anna Sethe'nin ölümünden kısa bir süre sonra tanımladığı ve "Desmonema annasethe" adını verdiği (günümüzde, Cyanea annasethe), özellikle çarpıcı bir denizanası da resmedilmiştir. (Devamı...)
Ayumi Hamasaki (Japonca 浜崎あゆみ) (Hamasaki Ayumi,d. 2 Ekim 1978), ödül kazanmış bir J-pop şarkıcısı ve söz yazarıdır. Ayu olarak da bilinen Hamasaki Japonya'nın en ünlü ve itibarlı pop şarkıcılarından biridir ve "J-Pop'un İmparatoriçesi" unvanını taşımaktadır. Fukuoka'da, tek-ebeveynli bir ailede doğup büyüyen Hamasaki eğlence sektöründe kariyer izlemek amacıyla on dört yaşında Tokyo'ya yerleşti. İlk çıkışını 1998'de "Poker Face" single'ı ile yaptığından beri dokuz tam-uzunluklu stüdyo albümü, bir mini-albümü, dört derleme albümü, kırk dört single'ı ve sayısız stüdyo olmayan albümleriyle yaklaşık 50 milyon kayıt satmıştır.
39. single'ı "Startin'/Born to Be..." (2006) ile birlikte Hamasaki, Japonya'nın en çok bir numara single'ı bulunan bayan solo sanatçısı haline geldi. 2007'de "Talkin' 2 Myself" singleının çıkışıyla Hamasaki, 33 bir-numara singlea ("A Song Is Born" da dahil edildiğinde 34) ve Japon Oricon listelerinin Top 10'unda zirveye çıkmış 43 single'a imza atmış oldu. (2002'deki "Free & Easy"'den başlayan) 25 adet ardışık olarak bir-numara olmuş single'ı vardır. Ayrıca ilk orijinal on bir albümü Oricon listelerinde zirve yapmış ilk Japon sanatçıdır. (Devamı...)
Bon Jovi albümü 21 Ocak 1984'te Mercury Records tarafından satışa sunulan, Amerikalırockmüzik grubu Bon Jovi'nin ilk albümüdür. yapımcılığını Tony Bongiovi ve Lance Quinnin üstlendiği albüm New York'ta "Power Station Stüdyoları"'nda kaydedildi. Albümden yayınlanan ilk single Runaway Bon Jovi'ye kariyernin ilk hitini kazandırmıştır.
Albüm, yazım aşamasında Jon Bon Jovi ya da diğer grup üyelerinin yer almadığı bir şarkıyı (She Don't Know Me) içeren tek Bon Jovi albümüdür. Albüm yayımlandığı dönemde David Bryan Rashbaum ismini kullanan grubun klavyecisi David, kısa bir süre sonra Rashbaum ismini çıkartıp sadece David Bryan ismini kullanmaya başlamıştır. Bu sebepten dolayı ilk Bon Jovi albümünde ismi David Bryan Rashbaum olarak geçmektedir. Albüm Kerrang! dergisinin hazırladığı Tüm Zamanların En İyi 100 Hard Rock/Heavy Metal albümleri sıralamasında 54. sırada yer almıştır. Elindeki demo kayıtlarla plak şirketleri ile görüşen fakat yanıt alamayan Jon Bon Jovi 1982 yılının Haziran ayında bir yaz gecesi kaydettiği Runaway'i New York'ta yerel bir radyo olan WAPP 103.5 FM deki bir DJ'e dinletti. Şarkıyı çok beğenen DJ, şarkıyı radyonun hazırlayacağı amatör şarkıcıların şarkılarının yer aldığı derleme albüme koymak istedi. İlk başlarda Jon Bon Jovi bunu istemesede daha sonradan razı oldu. Runaway, önce New York, daha sonra da tüm ABD yerel radyolarında en çok istek alan şarkılardan biri oldu. Runaway, 1982 yılında daha grup kurulmadan Jon Bon Jovi tarafından yazılmış ve radyolarda çalınmıştı. Runaway'in kaydında Richie Sambora, Tico Torres, David Bryan ve Alec John Such yer almamıştır. (Devamı...)
Sandro Botticelli gerçek adıyla Alessandro di Mariano di Vanni Filipepi olan, ama daha çok Sandro Botticelli ya da Il Botticello ("Küçük Fıçı") lakabıyla bilinen İtalyan ressamı (1 Mart 1445 – 17 Mayıs 1510). ("Küçük Fıçı") lakabı aslında kuyumcu ağabeyi Antonio Filipepi'ye aittir. Ancak resim eğitiminden önce ağabeyinin yanında çıraklık yaptığı süreçte Alessandro da aynı lakap ile anılmaya başlanmıştır. Kuyumcu çıraklığını bırakarak genç yaşta Fra Filippo Lippi'nin atölyesinde resim, desen ve geometri öğrenmiştir. İlk yapıtlarından olan Yudit Öyküleri'nde (1472, Floransa, Uffizi Galerisi) Lippi'nin ve Lippi'den sonra yanlarında çalıştığı Antonio del Pollaiolo ve Verrocchio'nun etkileri görülür.
1470 yılında, henüz ilk tablolarıyla büyük ün kazanmıştır. Özellikle Müneccim Kralların Tapınması (1475-1476, Uffizi Galerisi) ve Madonna (Louvre Müzesi) bunlar arasında sayılabilir. 1481'de Papa IV. Sixtus tarafından Roma'ya davet edilmiş; Cosimo Rosselli, Ghirlandaio ve Perugino ile birlikte Sistina Şapeli'nin süslemesinde çalışmıştır. Burada Musa'nın yaşamını canlandıran 3 fresk ile Şeytanın İsa'yı Ayartma Çabaları'nı yapmıştır. Bu eserlerinde zengin ayrıntılar görülür. 1480-1490 yıllarında, olgunluk döneminde Floransa'da Lorenzo de' Medici'nin korumasında sanat çalışmalarını sürdürmüştür. Bu dönemde, Primavera (İlkbahar) (1482, Uffizi), Venüs ile Mars (1483, Ulusal Galeri, Londra), Pallas Athena ile Kentaur (1485, Uffizi) gibi konusunu mitolojiden alan başyapıtlar gerçekleştirmiştir. Bu arada, kiliseler, dinsel dernekler için tablo siparişleri almıştır. Meryem'in Taç Giymesi (1488, Uffizi) bunlardan biridir. (Devamı...)
2003 yılında 24 milyar nüfus ile, Dünya'da en fazla bulunan kuş türüdür. İnsanlara iki çeşit sık kullanılan besin kaynağı sunarlar: etleri ve yumurtaları. Tavuklar uçamayan kuşlardandır. Yumurta ile çoğalırlar. Akciğerleri ile nefes alan tavuklar, hepçil hayvanlardır. Tavuklar hayatlarının farklı evrelerinde farklı isimler alırlar. Yeni doğmuş yavrularına civciv, genç ve gelişme çağında olanlara piliç, yumurtlama olgunluğuna henüz ulaşmamış, ergenlik öncesi dönemdeki dişiye yarka, cinsi olgunluğa ulaşmış ergin dişilere tavuk, ergin erkeklere horoz denir. Tavuk'larda hayvanın dış görünümü, davranış ve verimlilik durumunu belirleyen, değişik coğrafyalarda evrimleşme sonucu gelişmiş değişik tavuk ırkları bulunur. Bu ırklar saf ırklar veya saf ırkların melezlenmesi ile elde edilen melez ırklar olarak sınıflandırılabilirler. Saf ırklarda anne ve babadan elde edilen yavrular ebeveynleri ile aynı verim ve biyolojik özellikleri gösterirler. Bunlar et ve yumurtası için tercih edilen kombineler ve sadece yumurtacı özellikleri ile öne çıkan et verimi düşük ırklar veya cüce süs tavuğu olarak kullanılan ırklar olabilir. (Devamı...)
Elvis Presley (8 Ocak 1935, Tupelo, Mississippi – 16 Ağustos 1977, Memphis, Tennessee), ABD'li şarkıcı, müzisyen, aktör. Dünya çapında Rock'n Roll'un kralı ya da kısaca kral olarak tanınır. Diğer lakabı olan Elvis The Pelvis ise 1950'li yıllarda kendisine takılmıştır. Böyle söylenmesinin nedeni ise ilginç dansı olduğu kadar argo bir ifade ile o zamanların tutucu toplumunda yakışıklı ve seksi olduğunu ifade etmek amaçlı uygun bir argo söylem daha doğrusu modern bir deyim olmasıdır. Presley'in sahip olduğu en büyük avantajlardan biri ise sesiydi. Zenci ve beyaz tonlarını rahatlıkla kullanabiliyordu. Kilise müziğinden, popüler müziğe; Rock'n Roll'dan Blues tarzına kadar çok çeşitli türlerde eserler verdi. It's Now or Never gibi opera tarzında yakın parçalar seslendirdi. My Way gibi bazı cover çalışmalarının şöhreti asıllarını dahi geride bıraktı.
Yaşamı boyunca her türlü şöhret, unvan ve zenginliği yaşayan Presley'in şöhreti hayata gözlerini kapatmasından bu yana onyıllar geçmesine rağmen hiç azalmadı. Dünyanın her köşesinde taklit yarışmaları yapıldı. Hayran kulüpleri ve web siteleri kuruldu. Sayısız televizyon, radyo programı ve belgesele konu oldu. Hayranları ona o kadar bağlandılar ki hâlen onun ölmediğine ve ıssız bir yerde şöhretten uzak bir yaşam sürdüğüne inananlar dahi vardır. Ayrıca özellikle ABD'de ölümden dönen insanların Işıklı bir tünel gördüm. Elvis bana tünelin sonundan el sallıyordu anlatımları bilimsel araştırmalara konu olan bir fenomene dönüştü. (Devamı...)
MM Matsson Konsult AB'den Mats Matson, Pöyry Mimarlık'tan Hannu Helkiö ve Wingårdh arkitektkontor'dan Gert Wingårdh tarafından tasarlanan arena, sahibi Parkfast AB tarafından işletilir. Temeli 10 Ocak 2007'de atılan ve 6 Kasım 2008'de açılışı gerçekleştirilen Malmö Arena'nın inşaat maliyeti 750 milyon İsveç kronuydu. Arena, Hyllie Tren İstasyonu'na 80 metre (260 ft) uzaklıkta olup; Malmö Garı, Kopenhag Havalimanı ve Kopenhag Garı'na tren ve otobüs bağlantısı vardır. 2007'de imzalanan on yıllık bir sözleşme sonucu, mekânın isim hakkı Malmö Belediyesi'ne aittir. Malmö Arena; Friends Arena, Tele2 Arena ve Ericsson Globe adlı mekânlardan sonra, İsveç'in en büyük dördüncü kapalı spor kompleksidir. Kişi kapasitesi konser etkinlikleri için 15.500, spor etkinlikleri için 13.000 olarak değişmektedir. 19 Kasım 2010'da Amerikalı şarkıcı Lady Gaga, arenada 11.300 kişiye konser verdi ve böylece burada yapılan konserler arasındaki en büyük doluluk rakamına ulaşıldı. 12 Kasım 2008'de ise, Malmö Redhawks ile Leksands IF arasında yapılan maçta arenadaki en büyük doluluk rakamına 13.247 kişiyle ulaşıldı. (Devamı...)
Lady Gaga ya da tam adıyla Stefani Joanne Angelina Germanotta (İngilizce telaffuz: [ˈstɛfəniː dʒɜrməˈnɒtə]; d. 28 Mart 1986), Amerikalı şarkıcı, şarkı yazarı ve oyuncu. Başlangıçta lise oyunlarında yer alarak ve müzik kariyerine odaklanmak için yarıda bıraktığı CAP21'da öğrenim görerek tiyatro alanında performans sergiledi. Bir rock grubundan ayrıldıktan, Lower East Side'ın avangart performans sanatları etkinliklerine katıldıktan ve anlaşma yaptığı Def Jam Recordings'ten çıkarıldıktan sonra Sony/ATV Music Publishing'de şarkı yazarı olarak görev aldı. Orada Gaga'nın vokal yeteneklerini beğenen şarkıcı Akon, Gaga'nın Interscope Records ve kendi şirketi KonLive Distribution ile ortak bir anlaşma imzalamasına yardımcı oldu.
Gaga'nın çıkış albümü The Fame (2008) eleştirmenlerin beğenisini kazandı, ticari bir başarı yakaladı ve "Just Dance" ile "Poker Face" gibi dünya genelindeki listelerde bir numara olan single'lara yer verdi. Ardından yayımlanan The Fame Monster (2009) adlı EP, benzer başarılar yakaladı ve "Bad Romance", "Telephone" ve "Alejandro" şarkılarına yer verdi. İkinci albümü Born This Way, 2011'de yayımlandı ve ilk haftasında bir milyonun üzerinde satış yaptığı ABD dâhil yirmiden fazla ülkede listelerin zirvesinde yer aldı. Albümün çıkış single'ı "Born This Way", pek çok ülkede bir numara oldu. 2013'te yayımladığı üçüncü albümü Artpop, ABD listelerinde bir numara oldu ve başarı yakalayan "Applause" single'ına yer verdi. 2014'te Tony Bennett ile birlikte yayımladığı Cheek to Cheek adlı caz albümü, Gaga'nın ABD'de art arda bir numara olan üçüncü albümü oldu. American Horror Story: Hotel dizisindeki performansıyla 2016'da Altın Küre Ödülü aldı. (Devamı...')
Tel Aviv (İbranice: תֵּל־אָבִיב-יָפוֹ, Arapça: تل أبيب, Tal ʼAbīb), veya sıklıkla kullanılan adıyla Tel Aviv, 391.300 kadarlık nüfusuyla İsrail'de bulunan ikinci büyük kenttir. Kent, İsrail'in Akdeniz kıyılarında bulunur. Yüzölçümü yaklaşık 51,8 km² kadar olan şehir, ayrıca üç milyonluk Guş Dan metropolündeki en kalabalık ve en geniş kenttir. Kentin yönetimini Tel Aviv-Yafa belediyesi üstlenmekte olup, kentin şu anki belediye başkanı Ron Huldai'dir.
Tel Aviv, 1909 yılında liman kenti Yafa'nın (İbranice: יָפוֹ, Yafo; Arapça: يافا, Yaffa) bitiminde kuruldu. Zamanla büyüyen Tel Aviv, Yafa'dan ayrılmaya başladı. Bu dönemde bölgede özellikle Araplar yaşamaktaydı. İsrail'in bağımsızlığından iki yıl sonraki 1950 yılına gelindiğinde Tel Aviv ve Yafa, aynı belediyeye bağlandı. 2003 yılında ise kentteki Beyaz Kent, UNESCO tarafından Dünya Mirası listesine alındı. Tel Aviv’de yasayanlara Tel Avivim denir. Tel Aviv küresel bir kenttir. İsrail'in ekonomik olarak merkezi olan kent ayrıca İsrail Borsası'na da ev sahibidir. Ayrıca şehirde birçok şirket ve araştırma merkezleri bulunur. Bunların dışında turistik bir kent olan Tel Aviv'de onlarca plaj, bar, kafe ve market yer alır. Kentin lakabı, sürekli akan trafiği ve sürekli açık olan mağazaları nedeniyle "uyumayan Akdeniz şehri" olarak anılır. Bir finans, sanat ve iş merkezi olan Tel Aviv, Orta Doğu'nun en büyük ikinci kent ekonomisine sahiptir. Öyle ki, dünya küresel kentler sıralamasında birçok kenti geride bırakarak kırk ikinci sıraya yerleşmiş durumdadır. Yine bölgedeki en pahalı kent olan Tel Aviv, tüm dünyadaki on dördüncü pahalı bölgedir. New York'ta yaşayan gazeteci David Kaufman, şehri Akdeniz'in yeni başkenti olarak tanımladı. (Devamı...)
Juan Perón ya da tam adıyla Juan Domingo Perón (d. 8 Ekim 1895, Lobos, Buenos Aires eyaleti – 1 Temmuz 1974, Olivos, Arjantin) Arjantinli asker ve siyasetçi. Peronist hareketin kurucusu ve önderi olan Peron, 1946-55 ve 1973-74 arasında başkanlık yapmıştır.
Çoğu Arjantinli gibi, Fransız ve İtalyan ataları olan bir Kreoldu. Buenos Aires eyaleti Pampalarındaki bir kasabada dünyaya geldi. On altı yaşındayken askeri okula girdi, 1913'te yedek subay oldu. 1930'ların sonunda İtalya'da askeri ataşe olarak görev yaptı. Bu sırada FaşistlerleNazilerin siyasi yükselişlerini yakından izledi. Tarih ve siyaset felsefesine ilgi duyan Perón'un bu konularda yayımlanmış çalışmaları vardır. 1941'de albay oldu, 1943'te muhafazakar Ramón Castillo yönetimine son veren darbenin amiral gemisi Birleşik Subaylar Grubu (GOU) içinde yer aldı. İzleyen üç yıl içinde yönetime gelen askeri hükümetlerde çalışme ve sosyal güvenlik bakanlığı gibi küçük bir görev üstlenmesine karşın, bu görevi sırasında sendikaların desteğini elde ederek yönetim içinde etkisini artırmaya başladı. 1944'te Edelmiro Julián Farrell'in savaş bakanlığını üstlendi, hemen ardından başkan yardımcısı oldu. Ekim 1945 başlarında anayasal yönetim yanlısı sivil ve subayların düzenlediği bir darbeyle bütün görevlerinden uzaklaştırılarak tutuklandı. Ama metresi Eva Duarte'yle sendikalardaki destekçilerinin girişimleri sonucu Buenos Aires'te büyük bir grev dalgası başladı ve Perón 17 Ekim 1945'te serbest bırakıldı. Aynı gece düzenlenen bir mitingde gelecek seçimlerde başkanlığa adaylığını koyacağını açıkladı. Birkaç gün sonra da Eva Duarte'yle evlendi. (Devamı...)
Cameron'ın filme ilişkin fikri batık gemilere olan büyük ilgisinden kaynaklanmaktadır; trajedinin duygusal mesajını iletmek isteyen Cameron, kayıpla karışık bir aşk hikâyesinin bunu başarmak için zaruri olduğunu düşünmekteydi. Filmin yapımı Cameron'ın RMS Titanic'in kalıntılarını görüntülediği 1995 yılında başladı. 1996'da geçen sahneleri Cameron'ın gemi enkazını görüntülerken kullandığı Akademik Mstislav Keldış gemisinde çekilmiştir. Titanic'in bir kopyası Meksika'daki Rosarito Beach kentinde inşa edilmiş ve batışı canlandırmak için maketlerle bilgisayar ürünü görüntüler kullanılmıştır. Filmin maliyetleri kısmen Paramount Pictures ve 20th Century Fox tarafından karşılanmıştır ve 200 milyon dolarlık bütçesiyle o dönemde tarihteki en pahalı filmdi. Film 19 Aralık 1997 tarihinde sinemalara girmesinin ardından ticari ve eleştirel alanda başarı elde etti. On dört dalda Akademi Ödülü'ne aday gösterildi ve En İyi Film ile En İyi Yönetmen dalları da dahil olmak üzere on bir dalda kazandı. Dünya çapında iki milyar doların üzerinde gişe hasılatı yapan film, bir milyar doları geçen ilk filmdi ve 2009 yılında yine Cameron'ın bir filmi olan Avatar tarafından geçilene kadar olan on iki yıl boyunca gişe hasılatı rekorunu elinde bulundurdu. 4 Nisan 2012 tarihinde filmin üç boyutlu bir versiyonu da trajedinin yüzüncü yılını anmak amacıyla sinemalara girdi. (Devamı...)
Ebu BekirAbdullah bin Ebi Kuhafe bin Kaab et-Teymi el-Kureyşi (Arapça: عبد الله بن أبي قحافة عثمان بن كعب التيمي القرشي أبو بكر الصديق) veya kısa adıyla Ebu Bekir (573 - 23 Ağustos 634), İslam peygamberi Muhammed'in bir sahabesi ve kayınpederi. Muhammed sonrası Müslüman toplumda 632-634 arası liderlik ve yöneticilik yapması, bu sebeple Muhammed'in halefi olması kendisine ilk halife unvanını kazandırmıştır. Müslümanlıktan önceki ismi Abdülkâbe'dir. Müslüman olduktan sonra Muhammed, Ebu Bekir'e Abdullah ismini vermiştir. Sünni inanışına göre Muhammed'in en iyi dostudur. En yaygın kullanılan lakaplarından olan es-Sıddîk (sadık, bağlı, doğrulayıcı) sebebiyle sık sık Ebu Bekir es-Sıddîk olarak anılır. Sıddîk lakabının Miraç rivayetiyle ilgili olarak kendisiyle tartışan Mekkelilere "Eğer olayı bildiren peygamberse doğru bildirmiştir." şeklinde cevap vermesinden sonra kendisine verildiğine inanılır.
Muhammed'in, Ebu Bekir'in kızı Aişe ile hicret öncesinde Mekke'de evlenmesinden dolayı kayınpederidir. Halifeliği sırasında Kuran'ı mushaf haline getirtmiştir. Sünni inanışına göre İslâm'a giren hür erkeklerin, Raşit Halifelerin (Dört Halife) ve Aşere-i Mübeşşere'nin ilkidir. Şiî inanışına göre İslam'ı ilk kabul eden Ali'dir. Ebu Bekir, Benu Teym'lerin Kureyş kabilesindendir, Mekke'de doğmuştur. Babası Ebu Kuhafe, annesi Ümmü'l-Hayr Selma'dır. Peygamber ilk vahyi kendisine haber verdiğinde Müslüman olmuştur. İlk Müslüman tarihçilere göre tüccardı. Kazancının büyük bir bölümünü İslam dini için harcadığı, yer alan Ebu Bekir ayrıca ilk Müslümanların İslama davet edilmesinde önemli rol almıştır. Muhammed 622 yılında Mekke'den Medine'ye giderken (Hicret) Ebu Bekir ona eşlik etmiştir. Bu konudan Kuran-ı Kerim'de Tevbe suresi 40. ayette bahsedilmiştir. (Devamı...)
Balarılar tarafından çiçeklerden ve meyvetomurcuklarından alınarak yutulan nektarın arıların bal midesi denilen organlarında invertazenzimi sayesinde kimyasal değişime uğramasıyla oluşan ve kovandaki petek hücrelerine yerleştirilen çok faydalı bir besindir. Nektar bala çevrilirken arılar sağladıkları invertaz enzimi sayesinde sakkarozu inversiyona uğratarak fruktoz ve glikoz şeklinde basit şekerlere dönüştürür ve fermantasyonun meydana gelmesini önleyecek miktarda suyunu uçururlar. Kovandaki hücrelere yerleştirilen ve üzeri mumdan bir kapakla örtülen bal arılarca sağlanan özel havalandırma sistemi sayesinde bildiğimiz tat ve kıvama gelir.
Balın rengi, şeker dengesi ve tadındaki farklılık tamamen toplanan nektarlardan kaynaklanmaktadır. Balın kokusunu, çiçeklerdeki aromalı uçucu yağlar verir ki bu aynı zamanda çiçeklerin kokularını sağlayan yağdır. Bal üretiminde ½ kg ham nektarı toplamak için 900 bin arının bir gün boyunca çalışması gerekir. Toplanan bu nektarın ise ancak bir kısmı bala çevrilebilir. Elde edilen balın miktarı getirilen nektarın şeker konsantresine bağlıdır. Bal nem, güneş ışığı, kaynatma gibi sıradışı bir etkiye maruz kalmadıkça bozulmaz ve zaman faktöründen etkilenmez. (Devamı...)
Kristen Stewart ya da tam adıyla Kristen Jaymes Stewart (d. 9 Nisan 1990) Amerikalı televizyon ve sinema aktrisi. Alacakaranlık filmindeki "Bella Swan" karakteri ile ünlenmiştir. 2015 yılında Clouds of Sils Maria filmindeki perfosmansı ile César Ödülleri nde En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü kazanmıştır. Kristen Stewart César Ödülleri ni kazanan ilk Amerikalı kadın oyuncu olarak tarihe geçmiştir.
Los Angeles, Californiya'da doğmuş ve büyümüştür. Cameron (öz), Taylor (evlatlık) ve Dana (evlatlık) adlı erkek kardeşleri vardır. Babası FOX TV'de yapımcıdır. Annesi aslında Queensland, Avustralya'da Maroochydore'dan bir yazı denetimcisidir. Yedinci sınıfa kadar okula gitmiş ve sonra eğitimine mektuplarla devam etmiştir. 2009 yılında liseden mezun olmuştur. 2010 yılında ailesinin yanından taşınarak Los Angeles'a yerleşmiştir. Günümüzde de, Los Angeles ve Londra'da evi bulunmaktadır. Stewart'ın oyunculuk kariyeri sekiz yaşının sonunda, bir ajans ilk okulunun yılbaşı kutlamasındayken performansını gördükten sonra başlamıştır. Stewart'ın ilk rolü Disney Kanalı TV prodüksiyonu The Thirteenth Year'da oldukça kısa bir roldü ve Stewart konuşmuyordu. Sonra The Flintstones in Viva Rock Vegas adlı filmde küçük bir rolde gözüktü. Daha sonra The Safety of Objects adlı bağımsız filmde bekar, sorunlu bir annenin erkeksi kızını oynadı. Stewart Hollywood filmi Panik Odası 'nda başrol aldı ve filmde Jodie Foster'ın şeker hastası kızı rolü ile sinema dünyasına adımını attı. Film genellikle olumlu eleştiriler aldı ve Stewart performansından dolayı pozitif bir ilgi topladı. Bu filmdeki başarısından sonra Cold Creek Manor isimli diğer bir gerilim filminde rol aldı. Bu film gişede istenen başarıyı yakalayamamıştır. Bir sonraki filmi ise Max Thieriot ve Corbin Bleu'nun da yer aldığı çocuk aksiyon ve komedisi olan Catch That Kid olmuştur. Stewart, Lila rolüyle Undertow adlı bir gerilim filminde de rol almıştır. Tarih olarak, Stewart'ın en övgü aldığı rol, Laurie Halse Anderson'ın romanından uyarlanan televizyon filmi Konuş Benimle dir. Stewart (film çekilirken 13 yaşındaydı), zorla tecavüz edildikten sonra bütün sözlü iletişimlerini kesen ve çalkantılı bir duygusallıkla boğuşan lise birinci sınıf öğrencisi Melinda Sordino'yu oynadı. Stewart sadece birkaç konuşma çizgilerine sahip karakterleri oynaması konusunda da büyük bir övgü aldı ama film boyunca aklında koyu fikirli açıklamalarına devam etti. (Devamı...)
Manchester United merkezi İngiltere'nin Manchester şehrinde bulunan ve Premier League'de mücadele eden futbol kulübü. 1878'de "Newton Heath LYR Football Club" adıyla işçilerce kurulan kulübün ismi 1902'de bir iş adamı tarafından satın alınması ile birlikte Manchester United olarak değiştirilmiştir. 1910 yılında ise halen iç saha maçlarını oynadıkları Old Trafford'a taşınmışlardır.
II. Dünya Savaşı sonrası takımın başına Matt Busby'i getiren kulüp çok iyi bir kadro kurmuş, 1956 ve 1957'de üst üste iki lig şampiyonluğu kazanmıştır. Ancak şok edici bir gelişme olmuş ve Münih'te takımın uçağı düşmüştür. 6 Şubat 1958 tarihinde meydana gelen bu felaket sonucu takımın sekiz oyuncusu ölmüş ve birçok oyuncusu sakatlanmıştır. Herkes takımın çökeceğini düşünürken, Busby sakat oyuncularından ve gençlerden yeniden bir takım kurmuş, 1965 ve 1967'de iki kez İngiltere şampiyonu olmuş ve 1968'de Şampiyon Kulüpler Kupası'nı kazanan ilk İngiliz takımı olmuştur. Kasım 1986'dan 2012-13 sezonu sonuna kadar takımın başında bulunan Alex Ferguson ise kulübün gelmiş geçmiş en başarılı teknik direktörüdür. 27 yıldır takımın başında bulunan ve Sir unvanına sahip olan Ferguson, United'ın başında 26 büyük kupa kazanmıştır. 20 lig, 4 Lig Kupası, 11 Federasyon Kupası ve 20 FA Community Shield şampiyonluğuna sahip olan Manchester United, İngiliz futbol tarihinin en başarılı kulüplerinden biridir. 3 Şampiyon Kulüpler Kupası/UEFA Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu bulunan takım ayrıca 1998-99 sezonunda Premier League, Federasyon Kupası ve UEFA Şampiyonlar Ligi'nin üçünü birden kazanarak futbol tarihinde ender görülen bir şekilde Treble yapmıştır. Devamı...
Amy Lee (kızlık soyadı Lee, d. 13 Aralık 1981 — Riverside, Kaliforniya), Amerikalı vokalist ve besteci. Grammy ödüllü rock grubu Evanescence'ın kurucusu ve vokalistidir. Şarkıcılığının ve şarkı yazarlığının yanı sıra; klasik müzik eğitimli bir piyanisttir. Etkilendiği müzisyenler arasında Mozart, Björk, Tori Amos, Danny Elfman gibi sanatçılar vardır.
Lee, John Lee ve Sara Cargill çiftinin kızıdır. John Lee disk jokeyi, anne Cargill ise televizyoncudur. Robby adında bir erkek kardeşi, Carrie ve Lori adlarında iki kız kardeşi vardır. Aslında üçüncü bir kız kardeşi daha vardır fakat o, sara hastasıdır ve henüz üç yaşındayken (1987 yılında), annesi onu banyo yaptırırken birkaç dakikalığına yalnız bıraktığı sırada kriz geçirip nefessiz kalarak hayatını kaybeder. Amy Lee onun cansız bedenini görmüş ve hayatında unutamayacağı bir yara olarak aklına kazımıştır.
Fallen albümündeki Hello adlı şarkıda annesine söylediği şu cümle; "Has no one told you she's not breathing?-kimse sana söylemedi mi, o nefes almıyor" ve The Open Door albümündeki Like You adlı şarkılar, Amy Lee'nin bu ölen kız kardeşi için yazılmıştır. Lee'nin yazdığı bu şarkılarda direkt olarak bu kız kardeşe atıflarda bulunulmuştur. Lee, toplam dokuz yıl piyano dersi almıştır. Ailesi ile beraber sık sık taşınmış, Florida ve Illinois'den sonra son olarak Arkansas'a yerleşmiştir. Nitekim Evanescence da 1995 yılında burada kurulmuştur. Eğitimi ile ilgili olarak da Pulaski Academy'den mezun olduğu, 2000 yılında da Middle Tennessee State University'e gittiği bilinmektedir. AOL Müzik'te yer alan bir röportajında ilk yazdığı şarkılarının Eternity of the Remorse ve A Single Tear gibi iki şarkı olduğunu hatırladığını söylemiştir. İlkini on bir yaşındayken yazdığını hatta o zamanlar klasik müzik bestecisi olmak istediğini söylerken adı geçen ikinci şarkıyı da sekizinci sınıfa giderken yazdığını da eklemiştir. (Devamı...)
[[Dosya:|sağ|150px]] Batman: Öldüren ŞakaV For Vendetta, Watchmen, The League of Extraordinary Gentlemen, Swamp Thing, Miracleman gibi kültleşmiş çizgi romanların yazarı Alan Moore tarafından yazılmış ve kapak çizimleri ile tanınan Brian Bolland tarafından çizilen çizgi roman. 1988 yılında çizgi roman şirketi DC Comics tarafından yayınlanmıştır. Gelmiş geçmiş en ünlü Batmanhikâyelerinden biri olarak gösterilen çizgi roman sadece Batman kronolojisinde değil, aynı zamanda çizgi roman tarihçesinde de önemli eserlerden biri olarak görülmektedir.
Batman: The Killing Joke çizgi romanı genel olarak delilik ve akıllılık arasındaki ince çizgiyi ele alan bir yapıdadır. 2008 yılında Briana Bolland tarafından, çizgi romanın renkleri yenilenerek yeniden satışa sunulmuştur. Bolland kitap için daha kasvetli ve realist renkler kullanmıştır. Batman ve ezeli düşmanı Joker arasındaki psikolojik mücadeleyi ve Joker’in gizemli kökenlerini konu almakta olan eser mantık ile delilik arasındaki ince çizgiye değinmektedir. (Devamı...)
Cissé kariyerine sekiz yaşındayken Arles-Avignon takımında başladı. Kulüpteki yedi yıldan sonra, Nîmes Olympique forması altında geçirdiği altı ayın ardından Auxerre'in kulüp altyapı sistemine gitti. 1998 yılında, A takıma çıkmadan önce burada iki sene geçirdi. Auxerre için oynadığı 6 sezonda 169 maçta 90 gol kaydetti ve ardından 2004'te Premier League'de mücadele eden Liverpool'a transfer oldu. Takımda geçirdiği zaman esnasında 83 maça çıktı; bunların 26'sında gol kaydetti. Liverpool'daki kariyerinin bitmesine doğru Marseille'ya kiralandı. Marsilya'da oynadığı 25 maçta 15 gol attı. Ertesi sezon Marsilya ile kalıcı sözleşme imzaladı. 2008 yılında Sunderland'a kiralanınca bir kez daha Premier League'e dönen Cissé, burada çıktığı 39 maçta 11 gol kaydetti. 25 Haziran 2009 tarihinde Yunanistan takımı Panathinaikos'la 8 milyon euro'luk transfer ücreti karşılığında dört yıllık sözleşme imzaladı. (Devamı...)