İçeriğe atla

Bilim

Vikipedi, özgür ansiklopedi
(İlim sayfasından yönlendirildi)

Evren, soldan sağa doğru genişleyen ve evrilen, birden fazla disk şeklindeki dilim olarak temsil edilir.

Bilim veya ilim,[1] (bil- fiilinden türetilmiştir) nedensellik, merak ve amaç besleyen, olguları ve iddiaları deney, gözlem ve düşünce aracılığıyla sistematik bir şekilde inceleyen entelektüel ve uygulamalı disiplinler bütünüdür.[2] Kimi kullanımlarda bu tanımın "ilim" için geçerli olmadığının altını çizmek gerekir. Çünkü bilim somut, evrensel olayları kendine konu edinmişken ilim doğaötesi olaylarla da ilgilenebilir fakat somut kanıt sunmaz. Bilimi sınıflandıran bilim felsefecileri bilimi formal bilimler, sosyal bilimler ve doğa bilimleri olmak üzere üçe ayırır.[3] Bilimin diğer tüm dallardan en ayırt edici özelliği, savunmalarını somut kanıtlarla sunmasıdır. Bu sayede bilim, bilinmeyen olguları açıklamamıza ve evreni idrak etmemize güçlü destek olur.

Bilimsel çalışmalar belirli kıstasları karşılamak zorundadır. Tüm bilim dalları, deneysel yöntemlere ve gerçek olayla ilgili varsayımın ilişiklik gücüne bağlı olarak kanunlar çıkarmaya çalışır.[4] Einstein bilimi, her türlü düzenden yoksun duyu verileri ile düzenli düşünceler arasında uygunluk sağlama çabası,[5] Bertrand Russell ise gözlem ve gözleme dayalı akıl yürütme yoluyla dünyaya ilişkin olguları birbirine bağlayan yasaları bulma çabası[6] olarak tanımlar.

Geleneksel bilim sadece anlamaya ve çözmeye gereksinim duysa da ileri evrelere ulaşan bilim türleri sadece çözmeyi değil çözümden öte ilerlemeyi de kapsar. Geçmişe bakıldığında en önemli sayılan bilim dallarından bazıları matematik, geometri, gök bilimi ve tıptır. Çok çeşitli matematiksel çözümleme sistemlerinin geliştirildiği ilk zamanlardan bu yana yeni formüller, sistemler, kuramlar geliştirilmektedir ki bu da bilimin sürekliliğine bir örnektir.

Bilim ve bilimsel yöntem denenebilirliğe öncelik verir. Böylece nesnel sahicilik sağlanır ve araştırma belirli bir çerçeveye oturur. Bir varsayım (hipotez), türlü sınamalar sonucunda doğrulanırsa kuram (teori) statüsünü alabilir ve diğer bilim insanlarının çalışmalarında dayanak işlevi görür.

Antik çağlarda bilim

[değiştir | kaynağı değiştir]
Aristoteles.

Bilimsel faaliyetler, yazıdan daha önce başlamıştır.[7] Bu sebeple, özellikle antik çağlardaki bilimsel buluş, görüş ve keşifleri incelemekte arkeolojinin önemli bir yeri vardır. Örneğin çeşitli arkeolojik bulgular incelendiğinde, tarih öncesi çağlardaki insanların çeşitli gözlemler yaptığı saptanmıştır. Örneğin göç veya tarım zamanlaması yapmak için mevsimleri titiz takip ettiklerini biliyoruz. Afrika'da bulunan ve MÖ 35.000 ile MÖ 20.000[8] yıllarına kadar uzanan çeşitli kalıntılar, vakit ölçmeye dair çeşitli denemelerin izlerini taşımaktadırlar.[9]

Bununla birlikte teknolojik gelişimin yanı sıra bilimsel etkinliklerin özellikle MÖ 2500lü yıllar civarında yoğunlaştığı ve ivme kazandığı tespit edilmiştir.[7] Bu dönemlerde yerleşik hayata geçmiş örgütlü toplulukların yavaştan kent devletleşmesine evrildikleri ve devlet olmak için gerekli yasa, adet ve ritüellere uymaya başladıklarına daha sık karşılaşılmaktadır. Dolayısıyla kalabalıkların güvenliği, barınması, beslenmesi için yeni yollar, yöntemler bulmak zorundaydılar. Bunun özellikle mimari alanda birçok örneği bugün de görülebilir; Stonehenge gibi büyük yapılar belirli bilimsel ve teknolojik gelişim, özellikle de çeşitli gelişmiş matematik bilgileri olmaksızın yapılamayacak anıtlardır.[7] Pisagor geometresi adı altında toplanan bilgilerin, Pisagor'dan binlerce yıl öncesinde bile insanlar tarafından bilinip uyguladığı anlaşılmıştır.[7] Antik Mısır'da Çin ve Hindistan'da farklı birçok matematik bilgisi gerektirecek yapıların yapılabildiği uygulamalar görülmektedir.

Antik Mısırlılar MÖ 4200 yılında 365 günlük bir takvim üretmiş oldukları gibi, MÖ 3100 yılı tarihli bir gürzde sayısal olarak milyonları ifade etmek için bir sistemin kullanıldığı görülmüştür.[10] Antik Mezopotamya'da matematiksel etkinlik ve gelişimin varlığı, arkeolojik araştırmalarca elde edilen kil tabletler yardımıyla bilinmektedir.[11] Mezopotamya'da zaman içinde iktidara gelen farklı krallıkların neredeyse tamamından matematiksel etkinliğin bulguları kalmıştır; MÖ 3. binyıldan Sümerlere ait, MÖ 2. binyıldan Akad ve Babillilere ait, MÖ 1. binyıldansa Asurlulara ait.[11] Bunlara ek olarak daha sonra bölgede hakimiyet kuran Perslere ait MÖ 6. yüzyıldan 4. yüzyıla kadarki bir tarihe ait bulgular da mevcuttur.[11] Mezopotamya'daki matematiksel etkinlikler çok çeşitlidir ve pratik sorunların ötesine de sıklıkla geçmiştir; lineer ve ikinci dereceden denklemlerin çözümünü içeren cebir çalışmaları ile çeşitli sayı kuramına dair çalışmalar yapılmıştır.[11] Bunlara ek olarak bu topraklardaki farklı krallıklar tarafından zaman içinde sayı sistemi oldukça geliştirilmiştir. Sümerliler, antik Mısırlıların kullandığına benzer ondalık ekli bir sayı sisteminin temellerini atmışlar ve kullanmışlardır.[11] Bu sistem daha sonraki dönemlerde farklı iktidarlar tarafından geliştirilmiş, Babillilerce 60 bazlı bir sisteme ulaşılmıştır.[11]

Arşimet'in vidası

MÖ 3. binyılda Hint yarımadasında matematikle uğraşıldığı ve matematiksel hesapların yapıldığı bilinmektedir.[12] Ayrıca bu matematiksel etkinlik büyük oranda ölçüm cetvelleri, ağırlık ve genel olarak ölçümler gibi konuları da içermekteydi.[13] Bu dönemdeki matematiksel etkinliklerin genel olarak astronomi ile de ilişik olduğu öne sürülmüştür.[12]

Nitekim dini açılar da barındıran, sıklıkla matematik gibi diğer bilim dallarıyla birlikte yapılan astronomi çalışmaları antik çağlarda büyük bir önem ve yer arz etmektedir.[7] Astonomiyle ilişkili fenomenlerin matematiksel tezahürlerine antik Mezopotamya'daki bilimsel etkinliklerde rastlanmaktadır.[7] Çin'de takvimsel ihtiyaçlara karşılık verecek astronomi faaliyetleri olduğu gibi, Mezopotamya'da matematiksel gelişimden yararlanılarak gezegenlerin döngülerine, pozisyonlarına dair hesaplamalar yapılmaktaydı.[7] Matematiksel gelişimden ayrık bir biçimde astronomi çalışmaları ve anlayışı Orta Amerika merkezli Maya uygarlığında kendine yer bulmuştur; özellikle takvimsel çalışmalar ve güneş ve ay tutulmalarının hesaplanması önemli yer tutmuştur.[7]

Bunların dışındaki bilimlerin de kökenlerini antik çağda bulmak mümkündür. Örneğin biyoloji uygarlığın gelişiminden çok önceleri toplumsal anlamda önemli bir rol almış, özellikle tarım açısından çok çeşitli gelişmeler olmuş, insanlar birçok hayvanı evcilleştirmiştir.[14] Bitkilerin incelenmesi sonucu birçok şey keşfedilmiştir; örneğin arkeolojik bulguların Babillilerin hurma ağacının eşeyli ürediğini keşfetmiş, polenlerin eril olduklarını ve polenlerin dişil bitkilere aktarılarak üremenin sağlanabileceğini kanıtlamışlardır.[14] Antik çağlarda ayrıca biyolojiyle birlikte tıbbi çalışmalar da yapılmış, Çin, Mısır ve Hint yarımadasındaki çeşitli uygarlıklar farklı şifalı bitkileri belirli tıbbi ve anatomik sorunlar için kullanmışlar, bu kullanımlarını zaman zaman yazıyla da ifade etmişlerdir.[14] Tıbbın yanı sıra, kimya, coğrafya ve jeoloji gibi bilimler de özellikle Çin'de büyük ölçüde gelişmiştir.[7]

Bilim ve felsefe

[değiştir | kaynağı değiştir]

İlk çağlardaki filozofların dünyayı ve etrafı anlamaya çalışması, merak duyguları, belirli kriterlerin doğmasına ve bunların çeşitli ideolojilere dönüşmesine yol açmıştır. Bilimin temelleri atılıncaya kadar, tartışma ve deney olgusu insanlar tarafından geliştirilmiş ve bu bir arayış haline dönüşmüştür. İlk dönemlerde belirgin bir felsefe-bilim ayrımı yoktur ve birçok büyük bilim insanı aynı zamanda filozoftur. Deneyin ve sonucun klişe haline gelmesi bilimin artık istenilebilir düzeye gelmesini sağlamıştır. 19. yüzyıla kadar gelişme kateden bilim aslında kendi içinde bir savaş vermiş, birçok özgün araştırmacı, düz mantıkla hareket eden Orta Çağ liderlerine yenik düşmüştür. Aristo'nun fiziğinden daha farklı düşüncelere sahip olan Galileo kendi zamanının bilim insanlarıyla ters düşmeye başlamıştı. Bilim, tarihi sürecinde bu tip sahnelere sürekli tanık olmuş, deney ve gözlem sonucunda çöken kanunların yerini başkaları almıştır.

Gerçek ve varlığın amacını soruşturan felsefe sistematik düşünmeyi gerektirmektedir. Klasik antik çağ felsefesiyle başlayıp Thales,[15] Anaksimenes,[16] Pisagor,[17] Demokritos,[18] Gorgias,[19] Empedokles,[20] Heraklitos,[21] Parmanides,[22] Sokrates, Plotinos,[23] Platon,[24] ve Aristoteles[25] gibi filozoflar, gitgide gelişen ve şekillenen felsefi soruların şekillenmesini sağlamışlardır. Din odaklı Orta Çağ felsefesinde Hristiyanlığın kendine bir aracı olarak kullandığı felsefe, Tanrı, bilgi, inanç eksenlerinde yoğun şekilde kullanılmıştır. Aydınlanma Çağı'nda yapılan felsefede akıl ön plana çıkmıştır. Düşünce sistemindeki temel görüş, insan aklının aydınlattığı kesin doğrulara ve bilgiye doğru ilerlemektir. Geçiş dönemi felsefesi olarak bilinen Rönesans felsefesi, bilimde ve düşünce sistemindeki yeni gelişmelerin yer aldığı bir dönemi kapsar. Yeniden doğuş manasına gelen rönesans, önceki çağlardan çok farklı bir düşünce sistemine geçişin köprüsü konumundadır.

Bilim ve felsefenin ayrışması modern çağa yaklaşırken iyice belirginleşmiş, bununla birlikte felsefe ile bilim tamamen birbirinden kopmamış ve gerek genel olarak bilimin felsefesi olan bilim felsefesi gerekse bilim dallarının tek tek felsefi yönden incelendiği felsefe dalları (örneğin fizik felsefesi) varlığını sürdürmekte ve gerek bilim gerekse felsefe alanlarında önemli roller oynamaktadır.

Bilim dallarının gelişimi

[değiştir | kaynağı değiştir]

Astronomi ve fizik

[değiştir | kaynağı değiştir]
Albert Einstein'ın keşfettiği denklem.
Dönmeyen bir kara deliğin basit çizimi

Gök bilimi, bilim dalları arasında en eski olanlardandır ve özellikle antik çağlarda en yoğun anlamda icra edilen, bilimlerin anası olarak görülen bir bilimdir.[7] İnsanların gökyüzüne olan ilgisi, yukarıda asılı duran cisimleri incelemeye itmiş ve teleskobun bulunmasıyla bu gözlemler daha etkin bir hâl almıştır. Babilli olgusal astronomlara nazaran Yunan astronomları, matematiksel ayrıntıları özümseyerek bu bilimin gelişmesinde temel noktaları oluşturmuşlardır.

Roma İmparatorluğu'nun iktidarı altındaki Mısır'da yaşamış olan Batlamyus özellikle astronomi tarihi ve genel olarak bilim tarihi açısından önemli bir konuma sahiptir. Daha sonraları İslam astronomları tarafından el-Mecisti olarak anılacak olan Hè Megalè Syntaxis yani "Büyük Derleme" isimli astronomi konulu eseri Orta Çağ boyunca genelgeçer kabul gören astronomi eseriydi ve yazarı olarak Batlamyus neredeyse mitik bir statüye getirilmişti.[26] Batlamyus'un evren modeli geosantrik yani yermerkezciydi ve uzun yıllarca kabul gören bu sistemden güneş-merkezli bir sisteme geçiş tartışmalar doğurmuştur.

Radyografi

Polonyalı bir astronom olan Nikolas Kopernik, dünyanın ve diğer gezegenlerin, güneş etrafında döndüklerini açıklamış; heliyosantrik yani güneş-merkezli bir sistem ortaya atmıştır. Copernicus'un sistemini Commentariolus isimli bir risale ile arkadaşlarına tanıtmış daha sonra sistemini, Papa III. Paulus'a ithaf ettiği ayrıntılı bir şekilde başyapıtı sayılacak De revolutionibus orbium coelestium isimli eserinde açıklamıştır. Bu astronomi biliminde yeni bir dönem açılmasına sebep olmuştur. Teleskobu geliştirmesi, yaptığı astronomik gözlemler ve Kopernik'in sistemine verdiği destek ile tanınan İtalyan bilim insanı Galileo Galilei de astronomi ve fizik tarihi için önemli birisidir ve zaman içerisinde modern gözlemsel astronominin babası[27] ve modern fizik biliminin babası[28] gibi atıflara mazhar olmuştur. 1671'de ilk aynalı teleskobu yapan matematik ve fizikçi Isaac Newton uğraştığı bilim dallarının gelişmesine çok fazla katkıda bulunmuş diferansiyel ve integral hesabın temellerini atmıştır. Ayrıca Newton'un 5 Temmuz 1687'de yayımladığı, Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri (Philosophiæ Naturalis Principia Mathematica) kitabı klasik mekaniğin temellerini oluşturan Newton'ın hareket yasaları ve yer çekimi gibi önemli konuları içerir. Alman teorik fizikçi Albert Einstein enerjinin ışık hızının karesiyle kütlenin eşit olduğunu E=mc² formülüyle ispatladı.Genel görelilik kuramı ve İzafiyet teorisi ile kütlenin uzay zamanı büktüğünü ve zaman, mekân, hareketin birbiriyle bağımlı olduğunu ispatlayıp brown hareketi ile atomun varlığını kanıtladı. Leopold Infeld'la birlikte yazdığı Fiziğin evrimi kitabı ile kuantum ve mekân gibi konuları içerir.

Bunsen brülörü

Kimya, maddenin yapısını ve davranışlarını inceleyen bir bilim dalıdır. Herhangi bir kimyasal reaksiyon olup olmadığını görmeyi içerebilir. Fizikokimya, biyokimya, analitik kimya, anorganik kimya ve organik kimya temel dallarıdır. Tıp gibi pek çok bilim dalının yardımcısı konumunda olan kimya biliminin gıda, ilaç, boya, kozmetik ve tekstil alanlarında kullanımı dolayısı ile, en bilinen dalı organik kimyadır.

Antik çağlarda maddenin belirli temel elementlerden oluştuğu düşünülür ve birçok kültürde bunlar hava, su, ateş ve toprağı içerirdi. Bununla birlikte antik Yunan filozoflardan bir kısmı atom fikrini ortaya atmış ve her şeyin çok küçük yapıtaşlarından meydana geldiğini öne sürmüşlerdir. Bu filozoflara daha sonra atomcu filozoflar da denmiştir. Çok eski çağlardan beri insanlar metalürji ile uğraşmakta, çeşitli eşyanın yapımında kimyasal olayları ve bunların sonucu olan ürünleri kullanmaktaydılar; örneğin camdan eşyanın üretiminde. Orta Çağ'a doğru simya geleneği ortaya çıkmıştır. Simya geleneği kimyanın öncülüdür ve mistisizm, felsefe gibi ögelerle kimyasal çeşitli araştırmaların karışımından ibarettir.

Grup 1 2   3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18
Hidrojen &
alkali metaller
Toprak alkali metaller Bor grubu Karbon grubu Azot grubu Kalkojenler Halojenler Soy gazlar
Periyot

1

Hidro­jen1H1,008 Hel­yum2He4,0026
2 Lit­yum3Li6,94 Beril­yum4Be9,0122 Bor5B10,81 Karbon6C12,011 Azot7N14,007 Oksi­jen8O15,999 Flor9F18,998 Neon10Ne20,180
3 Sodyum11Na22,990 Magnez­yum12Mg24,305 Alümin­yum13Al26,982 Silis­yum14Si28,085 Fosfor15P30,974 Kükürt16S32,06 Klor17Cl35,45 Argon18Ar39,95
4 Potas­yum19K39,098 Kalsi­yum20Ca40,078 Skan­diyum21Sc44,956 Titan­yum22Ti47,867 Vanad­yum23V50,942 Krom24Cr51,996 Mangan25Mn54,938 Demir26Fe55,845 Kobalt27Co58,933 Nikel28Ni58,693 Bakır29Cu63,546 Çinko30Zn65,38 Galyum31Ga69,723 German­yum32Ge72,630 Arsenik33As74,922 Selen­yum34Se78,971 Brom35Br79,904 Krip­ton36Kr83,798
5 Rubid­yum37Rb85,468 Stron­siyum38Sr87,62 İtriyum39Y88,906 Zirkon­yum40Zr91,224 Niyob­yum41Nb92,906 Molib­den42Mo95,95 Teknes­yum43Tc​[97] Ruten­yum44Ru101,07 Rod­yum45Rh102,91 Palad­yum46Pd106,42 Gümüş47Ag107,87 Kadmi­yum48Cd112,41 İndiyum49In114,82 Kalay50Sn118,71 Anti­mon51Sb121,76 Tellür52Te127,60 İyot53I126,90 Ksenon54Xe131,29
6 Sezyum55Cs132,91 Baryum56Ba137,33 1 asterisk Lutes­yum71Lu174,97 Hafni­yum72Hf178,49 Tantal73Ta180,95 Tungs­ten74W183,84 Ren­yum75Re186,21 Osmi­yum76Os190,23 İridyum77Ir192,22 Platin78Pt195,08 Altın79Au196,97 Civa80Hg200,59 Talyum81Tl204,38 Kurşun82Pb207,2 Bizmut83Bi208,98 Polon­yum84Po​[209] Asta­tin85At​[210] Radon86Rn​[222]
7 Fran­siyum87Fr​[223] Radyum88Ra​[226] 1 asterisk Lavren­siyum103Lr​[266] Ruther­fordiyum104Rf​[267] Dub­niyum105Db​[268] Seabor­giyum106Sg​[269] Bohr­iyum107Bh​[270] Hassi­yum108Hs​[269] Meitner­iyum109Mt​[278] Darmstadt­iyum110Ds​[281] Rönt­genyum111Rg​[282] Koper­nikyum112Cn​[285] Nihoni­yum113Nh​[286] Flero­viyum114Fl​[289] Mosko­viyum115Mc​[290] Liver­moriyum116Lv​[293] Tenne­sin117Ts​[294] Oga­nesson118Og​[294]
1 asterisk Lantan57La138,91 Seryum58Ce140,12 Prase­odim59Pr140,91 Neo­dymium60Nd144,24 Promet­yum61Pm​[145] Samar­yum62Sm150,36 Evro­piyum63Eu151,96 Gado­linyum64Gd157,25 Terbi­yum65Tb158,93 Disproz­yum66Dy162,50 Holmi­yum67Ho164,93 Erbiyum68Er167,26 Tulyum69Tm168,93 İter­biyum70Yb173,05  
1 asterisk Aktin­yum89Ac​[227] Toryum90Th232,04 Protak­tinyum91Pa231,04 Uran­yum92U238,03 Neptün­yum93Np​[237] Plüton­yum94Pu​[244] Amerik­yum95Am​[243] Küriyum96Cm​[247] Berkel­yum97Bk​[247] Kalifor­niyum98Cf​[251] Aynştayn­yum99Es​[252] Fermi­yum100Fm​[257] Mende­levyum101Md​[258] Nobel­yum102No​[259]

Zamanla simyaya olan ilgi daha da bilimselleşmiş ve simyadan ayrık olarak kimya bilimi ortaya çıkmıştır. Modern kimyanın simyadan ayrışması ve temellerinin atılmasında önemli katkıları olan bir isim Robert Boyle'dur. Bugün özellikle ismini verdiği Boyle yasası ile tanınan Boyle atomcu fikriyatı savunan bir bilim insanıydı. Fransız bilim insanı Antoine Lavoisier ise kütlenin korunumu kanunu ile gerek kimya gerekse bilim tarihinde önemli bir adım atmış, kimya biliminin babası olarak da anıldığı olmuştur.[29] Kendisi ayrıca oksijen ve hidrojeni tespit edip adlandırandır. 19. yüzyılın başına kadar kimyanın, öteki fizik bilimlerin tersine, tümevarım (induction) yönünün tümdengelim (deduction) yönünden daha baskın olması, onun biyolojik bilimlere daha yakın olmasına neden oluyordu. Ama matematik ve fizik yöntemlerin kimyaya uygulanması sonucu yeni bir bilim dalının, yani fizikokimyanın doğmasında başta Wilhelm Ostwald,[30] Van't Hoff[31] ve Arrhenius[32]'un payları büyüktür. Kimyasal maddelerin fiziksel değişimlerini, fiziksel olayların kimyasal maddelerin özelliklerinden yararlanılarak açıklanmasını konu alan ve elektrokimya, kolloid kimyası, çekirdek kimyası ve polimer kimyası gibi kollara ayrılan fizikokimya, bu bilginlerin 1881'de Zeitschrift Für Physikalische Chemie adlı bilim dergisini yayımlamalarıyla bilim dünyasında kimyadan ayrı bir dal olarak yerini almıştır.

Bir modern kimya laboratuvarı

İnsanların öğrenme ve araştırma merakı zamanla analitik (çözümlemeli) kimyanın doğmasına neden olmuş, bu durum zaman içinde koordinasyon kimyasının ve endüstriyel analitik kimyanın gelişmesine zemin hazırlamıştır. Analitik metotların keşfi tıp, biyoloji ve genetik alanında kimyanın kullanımını yaygınlaştırmıştır. Penisilin ve vitaminlerin keşfi ile kimya biliminin insanın yaşam kalitesini artırdığı gerçeğinin yanında gelişen teknolojinin üretim süreçlerinde kullanılmaya başlanması, çevre sorunlarına neden olmuş, bu durum doğal kaynakların ihtiyatsızca sarf edilmesi sonucunu doğurmuştur. Bu nedenle çevre kimyası ve su kimyası gibi alt bilim dalları da gelişmiştir.

Matematik ve Geometri

[değiştir | kaynağı değiştir]
Albert Einstein

Antik çağlardaki bilimsel etkinliklerde matematiğin önemli bir rol oynadığı, eski Mısırlılar, Mezopotamyalılar, Hintler gibi çok çeşitli kavimlerin matematikle uğraştıkları bilinmektedir.

Yunan matematiğinin en önemli isimlerinden olan Tales'in geometriyi, Mısır'da kaldığı süre içerisinde öğrenmesi ve bu bilimi etrafındakilere öğretmesi sonucunda gelişme devam etmiştir. Sayıların babası olarak anılan Pisagor'un ünlü teoremi[33] onu zamanının en büyük bilim insanları arasında hatırı sayılır bir yere getirmiştir.

Bir yupana (Quechua dilinde "sayma aleti"); İnkalarca kullanılan bir tür hesap makinesi. Araştırmacıların tahminlerine göre bu alette hesaplamalar Fibonacci sayıları baz alınarak yapılmaktaydı.[34]

12. yüzyılda yaşamış olan bir başka matematikçi Ömer Hayyam ise Öklid'in çalışmalarına eleştiriler getirmiş ve analitik geometri ile Öklid dışı geometrinin temellerini atmıştır. Ayrıca kübik denklemlere genel, geometrik bir çözüm getiren ilk matematikçi de kendidir.[35]

Orta Çağ'da Batı'daki en önemli matematikçilerden biri Fibonacci'dir. Fibonacci Arap rakam sistemini Avrupa'ya tanıtmış ve yaygınlaşmasına önayak olmuş ve bugün Fibonacci sayıları olarak anılan sayı dizisini yaygınlaştırmıştır. Aslında bu sayı dizisini ilk keşfeden kendi değildir fakat onun kitabında örnek olarak kullanıldık sonra Batı'da ün kazanmıştırlar.[36][37]

Euler tarafından ortaya atılan Königsberg'in yedi köprüsü problemi, graf teorisinin temelini oluşturmuştur.

17. ve 18. yüzyıllarda Batı'da matematik yükselişe geçmiş, birçok önemli matematiksel buluş gerçekleşmiştir. İskoç John Napier doğal logaritmaları araştırmış, Kepler gezegensel hareketlerin matematiksel kanunlarını ortaya koymuş, René Descartes bugün hâlen sıkça kullanılan Kartezyen koordinat sistemini ve dolayısıyla analitik geometriyi geliştirmiştir. Alman matematikçi Gottfried Wilhelm Leibniz kalkülüs üzerine birçok çalışmasıyla kalkülüsü geliştirmiş ve bugün kalkülüste kullanılan notasyonun temellerini atmıştır. Pierre de Fermat ve Blaise Pascal olasılık teorisinin temelini atmışlar ve dolayısıyla ilgili kombinatorik kurallarını keşfetmişlerdir. Pascal ayrıca Pascal teorisi ve (her ne kadar kendinden daha önce Doğu'da bilinse ve kullanılsa da[38]) Pascal üçgeninin geliştiricisi ve isim babasıdır. 18. yüzyılda matematikçi Leonhard Euler fonksiyon kavramını ve matematikteki sayısız notasyonu (örneğin doğal logaritmanın tabanı olarak e notasyonunu) geliştirmiştir. Sayı teorisi, graf teorisi, geometri gibi çok çeşitli alanlarda önemli eserler vermiş, önemli buluşlara imza atmıştır.

19. yüzyılda yaşamış olan Alman matematikçi Carl Friedrich Gauss ise gerek matematik gerekse diğer birçok bilimde önemli başarılara imza atmış; temel cebir teorisi (veya cebirin temel teoremi)ni kanıtlamış, Theorema Egregiumu ortaya atmış ve kanıtlamış, karmaşık değişkenli fonksiyonlarda önemli çalışmaları olmuştur. Yine 19. yüzyılda yaşamış olan George Boole isim babası olduğu yeni bir cebir türü olan Boole cebirini ortaya atmıştır.

Kalp göğüs merkezinde yer almaktadır. Kas kütlesi sol tarafta daha fazladır ve kalbin apeksinden soluna doğru işaret edilmektedir.

Bilimin tıp alanındaki ilk gelişmeleri Asya kıtasında gerçekleşmiştir. Hindistan, Mısır, Çin, İran ve Yunanistan'da tıp sistematik bir biçimde gelişmeye başlamış ve bir bilim dalı olarak insanlığın en büyük sorunlarından biri olan sağlık alanındaki gelişmeler yüzyıllar boyu sürmüştür.

Hindistan yarımadasında, İndus Vadisi uygarlığından beri tıp ve diş hekimliği mevcuttu. Nitekim, Hint tıbbi geleneği olan Ayurveda bugün bile çağdaş tıbbın yanı sıra varlığını sürdürmektedir. İngilizlerin Hint yarımadasını kolonileştirmesine kadar bölgedeki temel tıp sistemi olan Ayurveda, ilk dönemlerinde cıva-kükürt bazlı ilaçlar kullanmıştır. Bunun dışında, bugün çeşitli tıbbi yararları bilinen zerdeçal gibi çeşitli bitkiler de tedavilerde klasik Hint tıbbında kullanılmıştır.

Çin'de antik çağlardan günümüze kadar varlığını sürdüren geleneksel bir tıbbi gelenek mevcuttur. Taoist hekimlerin yaptığı ampirik hastalık ve rahatsızlık gözlemlerinin ve Çin düşüncesinin bir sonucu olan geleneksel Çin tıbbı, bitkisel tedavi, akupunktur ve masaj gibi çok çeşitli pratik yöntemlere sahiptir. Bunların dışında beslenme terapisi ve Feng Şui gibi zihinsel terapiler de geleneksel Çin tıbbında yer almaktadır.

Hipokrates'in hastalara büyü ve batıl inançlarla bezeli bir tedavi sunmak yerine, iyileştirici etkileri kanıtlanmış tedavi yöntemlerine başvurmaya başlaması, tıp biliminde hasta öneminin kavranmaya başlamasına sebep olmuştur. İlk başlarda bölgelere göre farklılık gösteren tedavi yöntemleri, son iki yüzyıldır modernleşmeye başlamış ve genel anlamda ortak bir çabaya dönüşmüştür. Avrupa'daki salgınlardan sonra daha fazla gelişme kateden tıp bilimi, günümüzde genetik çalışmalarının gelişmesiyle çok üst düzeylere ulaşmıştır.

Herschel'in 1859-1860'ta aldığı parmak izleri.

Adli tıp, bir ceza veya cinayet soruşturmasının parçası olarak kullanılan bilimsel bir süreçtir ve adli tıp kriminoloji olarak kabul edilir. Bu, hem otopsi odasının acımasız, dehşet verici prosedürlerini hem de bir suç mahallinin en son analizini kapsar.

Ama aynı zamanda, DNA profili oluşturma, parmak izi analizi ve gizli dijital dosyaların ortaya çıkarılması gibi daha az göz alıcı, özenli laboratuvar çalışmalarını da kapsar. Adli muhasebe diye bir alan dahi ortaya çıkmıştır.[39]

Orta Çağ ve sonrasında Batı'da önemli tıbbî buluşlar olmuştur. Garcia de Orta tropikal tıbbın öncüsü olarak ortaya çıkıp başta kolera olmak üzere çoğu tropikal hastalığı doğru şekilde tanımlarken, William Harvey, Batı'da kan dolaşımını doğru ve tam bir şekilde açıklayan ilk Batılı olmuştur. Daha sonraları 19. yüzyılda Louis Pasteur ilk başarılı kuduz aşısını bulmuş, kendi ismini alacak olan pastörizasyon işlemini de ilk kez ortaya atmıştır. Louis Pasteur aynı zamanda Robert Koch ve Ferdinand Cohn ile birlikte mikrobiyoloji dalının babalarından biri olarak kabul edilir. 1905 yılında Nobel Ödülü almış olan Robert Koch aynı zamanda Tuberculosis bacillus ve Vibrio cholera gibi hastalığa neden olan önemli bakterileri ilk kez izole eden kişidir. Daha sonra kendi adıyla anılacak olan Koch postülatlarını geliştirmiştir.

Biyoloji, insan vücudu ve canlı organizmalar üzerine yapılan çalışmalardır. Bir bilim dalı olarak 19. yüzyıla kadar şimdiki alt dallarıyla gelişen biyoloji, canlıların tüm özelliklerini inceleyen bir sistemidir. Başta insan olmak üzere, bitkileri inceleyen botanik, Hayvanları inceleyen zooloji, mikroorganizmaları inceleyen mikrobiyoloji (hücre) gibi alt dallara ayrılır.

Aristo doğaya dair birçok çalışma yapmış, birçok bitki ve hayvan türünü incelemiş ve kategorize etmiştir. Aristo'nun görüşleri, kendinden sonraki bazı bilim insanlarının yaptığı eklerle birlikte özellikle Batı'da uzun bir süre otorite olmuştur.Orta Çağ'da özellikle İbn Nefis, İbn Cahız ve İbn Baytar gibi Müslümanlar bilim insanları biyoloji dalına katkıda bulunmuşlardır. Özellikle erken evrim düşünüşüne katkıda bulunmuş[40] olan İbn Cahız, besin zinciri fikrini de ilk kez ortaya atan kişidir.[41] 9. yüzyılda yaşamış olan el-Dinaveri ise bitki evrimini, bitkilerin gelişimini incelemiş ve Kitâb'ün-Nebat isimli eserinde birçok türü tanımlayarak botanik bilimine katkılarda bulunmuştur.[42] Bir başka bilim insanı olan el-Nebati'nin öğrencisi olan İbni Baytar eczacılığa ilişkin (farmasötik) bir ansiklopedi hazırlamış ve birçok bitki, yiyecek ve ilacı eserinde tanımlamıştır. Bu eserin Latince çevirisi daha sonra Avrupalı bilim insanları tarafından 18. ve 19. yüzyıllarda kullanılmıştır.[43] İbn Nefis pulmoner[44] ve koroner dolaşımı[45][46] doğru bir şekilde tespit etmiş, metabolizma kavramını tanımlamıştır.[47]

hücre türleri

Biyolojinin temellerinden sayılan modern evrim teorisi, Charles Darwin[48] 'in görüşlerinin üzerine inşa edilmiştir. Darwin, Türlerin Kökeni,[49] İnsanın Türeyişi ve Cinsiyete Mahsus Seçme,[50][51] İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi[52] eserlerinde görüşlerini belirtmiştir. Manastırın bahçesindeki bezelyeleri birbirleriyle eşleştirerek genetik bilimin temellerini atan Gregor Mendel klasik genetik kanunlarının yapıtaşlarını oluşturmuştur.

Hamilelik ve fetüsün gelişimi

[değiştir | kaynağı değiştir]
Amniyot embriyogenezi 'nin ilk aşamaları

Dişinin iki yumurtalık 'ndan birinden salınan sperm ve yumurta hücresi, iki Fallop tüpü' nden birinde birleşir. Zigot olarak bilinen döllenmiş yumurta, daha sonra tamamlanması bir haftayı bulabilen bir yolculuk olan uterusa doğru hareket eder. Hücre bölünmesi, dişi ve erkek hücrelerin birleşmesinden yaklaşık 24 ila 36 saat sonra başlar. Hücre bölünmesi hızlı bir hızda devam eder ve hücreler daha sonra blastosist olarak bilinen şeye dönüşür. Blastosist rahme ulaşır ve implantasyon olarak bilinen bir işlem olan uterus duvarına bağlanır.

Biyolojinin temellerinden sayılan modern evrim teorisi, Charles Darwin[48] 'in görüşlerinin üzerine inşa edilmiştir. Darwin, Türlerin Kökeni,[49] İnsanın Türeyişi ve Cinsiyete Mahsus Seçme,[50][51] İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi[52] eserlerinde görüşlerini belirtmiştir. Manastırın bahçesindeki bezelyeleri birbirleriyle eşleştirerek genetik bilimin temellerini atan Gregor Mendel klasik genetik kanunlarının yapıtaşlarını oluşturmuştur. Bebek olacak hücre kütlesinin gelişimine gebeliğin yaklaşık ilk on haftasında embriyogenezi denir. Bu süre zarfında hücreler çeşitli vücut sistemlerine farklılaşmaya başlar. Organ, vücut ve sinir sistemlerinin temel hatları oluşturulmuştur. Embriyonik evrenin sonunda parmaklar, gözler, ağız ve kulaklar gibi özelliklerin başlangıcı görünür hale gelir. Ayrıca bu süre zarfında, plasenta ve göbek kordonu dahil olmak üzere embriyonun desteklenmesi için önemli olan yapıların gelişimi vardır. Plasenta gelişmekte olan embriyoyu uterus duvarına bağlayarak annenin kanı yoluyla besin alımına, atığın atılmasına ve gaz değişimine izin verir. Göbek kordonu, embriyo veya fetustan plasentaya giden bağlantı kablosudur.

Yaklaşık on haftalık gebelik yaşından sonra (gebe kaldıktan sonraki sekiz hafta ile aynıdır) embriyo fetus olarak bilinir.[53] Fetal evrenin başlangıcında, düşük yapma riski keskin bir şekilde azalır.[54] Bu aşamada, bir fetüs yaklaşık 30 mm (1,2 inç) uzunluğundadır, kalp atışı ultrason aracılığıyla görülür ve fetus istemsiz hareketler yapar.[55] Devam eden fetal gelişim sırasında, erken vücut sistemleri ve embriyonik aşamada kurulan yapılar devam ediyor geliştirmek. Cinsel organlar gebeliğin üçüncü ayında ortaya çıkmaya başlar. Fiziksel büyümenin çoğu gebeliğin son haftalarında gerçekleşmesine rağmen, fetüs hem ağırlık hem de uzunluk olarak büyümeye devam eder.

Bebek olacak hücre kütlesinin gelişimine gebeliğin yaklaşık ilk on haftasında embriyogenezi denir. Bu süre zarfında hücreler çeşitli vücut sistemlerine farklılaşmaya başlar. Organ, vücut ve sinir sistemlerinin temel hatları oluşturulmuştur. Embriyonik evrenin sonunda parmaklar, gözler, ağız ve kulaklar gibi özelliklerin başlangıcı görünür hale gelir. Ayrıca bu süre zarfında, plasenta ve göbek kordonu dahil olmak üzere embriyonun desteklenmesi için önemli olan yapıların gelişimi vardır. Plasenta gelişmekte olan embriyoyu uterus duvarına bağlayarak annenin kanı yoluyla besin alımına, atığın atılmasına ve gaz değişimine izin verir. Göbek kordonu, embriyo veya fetustan plasentaya giden bağlantı kablosudur.

Auguste Comte

Her ne kadar diğer bilim dallarına oranla görece yeni bir bilim dalı olarak tanımlansa da, sosyoloji yani toplumbilimsel çalışmalar ve gözlemler antik çağlardan beri mevcuttur. Herodot ve Tukididis gibi isimlerin eserlerinde sosyolojik gözlem ve değerlendirmelere rastlamak mümkündür.

Her ne kadar sosyoloji terimi kendinden önce kullanılmış olsa da,[56] bağımsız olarak tekrar terimi ortaya atan[57] ve sosyolojiyi 'pozitif bilimlerin kraliçesi' olarak görerek[57] zaman içinde sosyolojinin babası olarak da anılan isim Auguste Comte'tur.[57] Bununla birlikte genel olarak Comte, sosyolojinin kurucusu olarak görülmez.[58] Batı'daki sosyoloji dalıyla uğraşan ilk isimler genellikle Darwin'in evrim kuramından etkilenmiştiler ve özellikle analojik olarak canlı organizma ile toplumu karşılaştırmaktaydılar.[58] Bu isimlere örnek vermek gerekirse Herbert Spencer ve Lewis Henry Morgan gibi isimler zikredilebilir.[58] 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında Émile Durkheim, Vilfredo Pareto ve Max Weber gibi klasik sosyologlar bilime önemli katkılarda bulunmuşlardır.

Isaac Newton

Siyaset bilimi çok eski çağlardan beri siyasi faaliyetlerle birlikte gelişim göstermiş, önemli bir sosyal bilim dalı hâline gelmiştir. Antik Hindistan'daki Vedik metinlerden, daha sonraki çeşitli Budist metinlere kadar birçok metinde siyasete dair incelemeler ve çalışmalar yer alır. Hint siyasi düşünür Çanakya (MÖ 350-283) siyasi düşünce, ekonomi ve toplumsal düzen gibi konuları ele alan Arthashastra isimli eseriyle tanınır. Benzeri şekilde Antik Yunanda da birçok siyasi fikre rastlanır; gerek Homeros, Hesiodos ve Tukididis gibi erken dönem yazarlarının eserlerinde gerekse Eflatun ve Aristo gibi filozofların eserlerinde çok çeşitli siyasi fikir ve incelemelere rastlanabilir. Eflatun Devlet isimli eserinde kendince ideal olan siyasi yapılanma ve yönetim biçimini açıklamış ve incelemiştir.

İtalyan rönesansı sırasında yazar Niccolò Machiavelli yazdığı Prens (Il Principe) isimli eseriyle siyaset bilimi tarihi açısından önemli bir yere gelmiştir. Eserde farklı durumlarda iktidara gelen hükûmdarın her duruma göre nelere öncelik tanıması gerektiği, nasıl bir siyaset izlemesi gerektiği açıklanır. Orta Çağ'da ve sonrasındaki dönemde birçok farklı siyasi iktidar biçimi ve devlet yapılanması farklı isimlerce savunulmuştur. Örneğin Fransız hukukçu Jean Bodin iktidar ve devlet üzerine yazdığı Devlet üzerine Altı Kitap (Les Six livres de la République) isimli eseriyle tanınmış, mutlakiyetçiliği şiddetle savunmuştur.

Bir bilim olarak siyaset bilimi özellikle 19. yüzyılda akademik anlamda yapılanmaya başlamış, 1880 yılında ABD'de ilk siyaset bilimi okulu (bölümü) kurulmuş ve daha sonra 1903 yılında Amerikan Siyaset Bilimi Birliği kurulmuştur. Siyaset bilimi üzerine akademik çalışmalar artarak devam etmiş, birçok farklı üniversitede siyaset bilimi bölümleri açılmıştır.

Biyopsikososyal Modeli

Bugün psikoloji bilimi içerisinde konu edilen çoğu kavram, olay ve fenomen antik Hindistan, Çin ve Mısır gibi medeniyetlerde de felsefî ilgiye mazhar olmuştur.

Filozof René Descartes, Batı'da psikolojinin modern felsefi formunun temellerinin oluşmasına katkıda bulunmuştur.[59] Çeşitli eserlerinde önemli psikolojik meseleleri ele alan Descartes kendi bir hekim olmasa da çeşitli anatomi çalışmaları yaptığı bilinmektedir. İngiliz hekim Thomas Willis ise tıbbî bir disiplin olarak psikolojinin ortaya atılmasında önemli rol oynamış, beyin fonksiyonları doğrultusunda psikolojiye yaklaşım olsun yaptığı yoğun anatomik çalışmalarla olsun psikolojiye büyük katkılarda bulunmuştur. Ayrıca daha sonraları deneysel psikolojinin gelişiminde John Locke ve David Hume gibi filozofların büyük etkisi olmuştur.[59]

Modern çağa yaklaşırken ortaya çıkan ve özellikle psikolojik bozukluk durumlarında bir tedavi olarak ortaya çıkan hipnotizma ile frenoloji gibi dallar tartışma konusu olmuş; özellikle de bunların cidden etkili yöntemler olup olmadığı ve herhangi bir bilimsel dayanağının bulunup bulunmadığı tartışılmıştır. Daha sonraları ortaya çıkan Alman deneysel psikoloji hareketi psikolojiye önemli katkılarda bulunmuştur. Bu zamanda gerçekleşen ve özellikle nörolojik yapıya dair anatomik ve fizyolojik buluşlar psikolojiyi olumlu etkilemiştir. Alman hekim Wilhelm Wundt 1879'da ilk deneysel psikoloji laboratuvarını açarak bir ilke imza atmıştır.[60] 1890'lardan başlayarak Avusturyalı hekim Sigmund Freud ise psikanaliz olarak adlandırdığı yaklaşım ile psikolojiye yeni bir yön kazandırmıştır. Her ne kadar psikanalizin bilimsel konumu hâlâ tartışmalı olsa da[61][62] psikanalizin çeşitli önermeleri ve kavramları genel anlamda Batı kültüründe önemli bir yer kazanmıştır. Yine 1890'larda köpeklerde yaptığı deneylerle İvan Pavlov klasik şartlandırmayı başarılı bir şekilde göstermiştir. Nitekim daha sonraları da insan dışı primatlar, kediler ve köpekler gibi çeşitli hayvanlar psikoloji deneylerinde kullanılmıştır.

Her ne kadar antropolojinin kökeni Batı'daki Aydınlanma süreci ve devamındaki erken dönem modern düşünceleriyle ilişkilendirilse de, bu dönemlerden çok önce bugün antropoloji içerisinde yer alan konulara dair araştırmalar yapılmıştır. Örneğin el-Biruni Hint yarımadasının halkları, gelenekleri ve dinleri üzerine birçok araştırmada bulunmuştur ve genel olarak antropoloji alanına girecek çok çeşitli araştırma ve çalışmaları sonucu zaman zaman "ilk antropolog" olarak anılmıştır.[63]

Kurumsal olarak antropolojinin gelişimi doğa tarihinden doğmuştur ve ilk dönemlerde özellikle Avrupalı güçlerin kontrolündeki kolonilerdeki yaşamın, yerli insanların ve onlarla ilgili olguları (kültür, dil, din gibi) araştırılmasını içermiştir. Antropoloji 19. yüzyılda gelişmiş, özellikle 1860'lardaki bilimsel gelişmelerden, özellikle de biyoloji ve filoloji gibi dallardaki gelişmelerden, etkilenmiştir.[64] Öncü antropologlardan İngiliz Edward Burnett Tylor, Darwin'in evrim kuramını temel alarak antropolojik çıkarımlar yapmış, medeniyetin gelişimiyle idrakın gelişiminin doğru orantılı olduğunu savunmuştur.[64] Ayrıca çağdaş bazı kırsal veya avcı-toplayıcı halkları evrimsel gelişim açısından geride görüp, primitif yani "ilkel" olarak değerlendirmiştir.[64] 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarında antropoloji görece sosyal anlamda daha az gelişmiş olarak görülen halklar üzerine yoğunlaşmaya devam etti.[64] 20. yüzyılın ikinci yarısında antropologlar daha Üçüncü Dünya ülkelerindeki daha kompleks yapılarla ilgilenmeye başlamış, daha sonraları, 1970'lerle birlikte, çağdaş Batı ülkelerini antropolojik olarak incelemeye başlamışlardır ki antropoloji için büyük bir adım olmuştur.[64] Çağdaş Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinde odaklanan antropoloji çalışmalarında gerek genel olarak toplum, gerekse etnik ve dini azınlıklar konu edilmiştir;[64][65] bunu da bazıları Batılı, kolonileri inceleyen antropolojinin Batı'yı inceleyen ve Batılı perspektifleri, kanıları Batılı olmayanlar sürekli olarak sınanan bir dala dönüşmesi olarak yorumlanmıştır.[64]

Günümüze doğru

[değiştir | kaynağı değiştir]
Carl Sagan

1. sıra: A. Piccard, E. Henriot, P. Ehrenfest, E. Herzen, Th. De Donder, E. Schrödinger, E. Verschaffelt, W. Pauli, W. Heisenberg, R.H. Fowler, L. Brillouin,

2. sıra: P. Debye, M. Knudsen, W.L. Bragg, H.A. Kramers, P.A.M. Dirac, A.H. Compton, L. de Broglie, M. Born, N. Bohr,

3. sıra: I. Langmuir, M. Planck, M. Curie, H.A. Lorentz, A. Einstein, P. Langevin, Ch. E. Guye, C.T.R. Wilson, O.W. Richardson 20. yüzyılın başlarından itibaren bilimdeki ilerlemeler büyük hız kazanmış ve akademik çevrenin, daha elverişli bir araştırma ortamına kavuşması bu ilerlemeyi tetiklemiştir. Bilimle uğraşmak bir prestij haline gelmeye başlamış ve etkilerini göstermeye başlamıştır. Alfred Nobel'in vasiyeti üzerine 1901'den itibaren verilen Nobel Ödülleri, bilimin prestij yönünü sergiler.[66][67] Bu tip ödüllerle, bilime olan teşvik arttırılmakta ve araştırmalar için gerekli paralar sağlanmaya çalışılmaktadır.

Bilimin modernleşmesine katkıda bulunanlar

[değiştir | kaynağı değiştir]

Radyolojinin kurucusu olan Marie Curie'nin bilime yaptığı katkılar kimya alanında büyük yankı uyandırmıştır. Radyoaktivite alanındaki çalışmaları ona, 1903 yılında fizik alanında ve 1911 yılında kimya alanında Nobel kazandırmıştır.[68][69] Albert Einstein'in Alman Annalen der Pysik dergisinde yayınlanan Işığın oluşum ve dönüşümü üzerine bir görüş,[70] Molekül boyutlarının yeni bir belirlemesi[71] ve Hareketli Cisimlerin Elektrodinamiği[72] başlıkları altındaki makaleleri fizik bilimi için yeni bir sayfanın açılmasına sebep oluyordu. Genel görecelik ve Özel görecelik, Einstein tarafından fiziğe sunulan en karışık ve en gizemli teorilerden sayılır. Hâlen tartışmalara sebep olsa da yüzyılın en önemli bilim insanlarından sayılan Einstein, 1921 de Fotoelektrik etki olayına getirdiği açıklama ile Nobel Ödülü'ne layık görülmüştür.[73][74]

20. yüzyıl matematiğinin yönünü değiştiren Godel

Çocukluğundan itibaren matematiğe olan katkıları, Carl Friedrich Gauss'u bu bilimin yapıtaşlarından biri haline getirmiştir.[75] Gauss, sayılar kuramı, analiz, diferansiyel geometri, jeodezi, manyetizma ve astronomi konularında önemli katkılar yapmıştır. Matematik alanındaki ilerlemeler, Gauss'tan itibaren daha farklı bir hal almaya başlamış ve onun öğrencilerinden olan Bernhard Riemann'ın oluşturduğu geometri sayesinde izafiyet teorisi gelişmiştir.[76]

20. yüzyılda Srinivasa Aiyangar Ramanujan 3000'in üzerinde teori geliştirmiş; hipergeometrik seriler, asal sayı teorisi, gama fonksiyonu gibi matematiğin birçok farklı dalında önemli buluşları olmuştur. Kurt Godel'in Eksiklik Teoremi matematikte çok önemli bir yere sahiptir. Godel, 20. yüzyılın matematik bakış açısını değiştiren teoremini, Principia Mathematica Gibi Dizgelerin Biçimsel Olarak Karar Verilemeyen Önermeleri Üzerine başlığı altındaki doktora makalesinde belirtmiştir. Genel olarak 20. yüzyılda karmaşıklık teorisi, oyun teorisi, topoloji gibi birçok yeni matematik dalı ve çalışma alanı ortaya çıkmıştır.

1953 yılında DNA'nın yapısını bulan bilim insanları Francis Crick,[77] James Dewey Watson[78] ve Maurice Wilkins,[79] genetik alanındaki gelişmelere büyük katkıda bulunmuşlardır. Genetik bilgiyi taşıyan DNA nın çözümü, yüzyılın en önemli bilimsel çalışmalarından birisidir. Genetiğin yeni teknolojik şartlarda ilerleme kaydetmesiyle hastalıkların daha oluşmadan tespiti mümkün olabilecektir.

Modernleşmede kullanılan metotlar

[değiştir | kaynağı değiştir]
Stereoskopik mikroskoplar

Bilimin ilerlemesi ile gerekli mekanizmalar çoğalmış ve yeni metotlar ortaya çıkmıştır. Neredeyse her alanda kullanılmaya başlanan teknoloji, sayısal bilimlerin en büyük yardımcılarından biri haline gelmiştir. Son zamanlarda tıp, genetik ve moleküler biyoloji alanında gösterilen ilerlemede teknolojinin payı büyüktür. İlk zamanlara baktığımızda fizik ve kimya laboratuvarlarında kullanılan basit aygıtlar temel taşların oluşmasına yardımcı oldularsa da, yeni dönem biliminin en üst seviyedeki araçları kullanması ilerlemeyi hızlandırmış ve günübirlik hale getirmiştir.

Mikroskopun geliştirilmesiyle oluşturulan Elektron mikroskopları bilimsel araç açısından önemli bir ilerlemedir. Koşulların oluşmasıyla beraber artan sistematik düzen, bilimin ilerlemesine katkı sağladığı gibi insanlık içinde önemli gelişmeleri beraberinde getirmektedir. Teleskopun[80] ilk günlerinden beridir geçirdiği evrim uzayın derinliklerine ulaşmamızı sağlamış ve karanlık bilinmeyenin içindeki sırları çözmemize yardımcı olmuştur. Bilgisayar teknolojisinin gelişmesi bilimin fayda alanına giren bir başka sistemler yumağını oluşturur. Bilgisayar yardımıyla kolaylaşan analizler ve doküman hatlarına kolay şekilde ulaşılması, yapılan bilimsel çalışmalarda zaman kazancını sağlar. Bu zaman kazancı tıp alanında önemli bir faktördür, hastalıkların teşhisi ve tedavi yöntemlerinin hemen geliştirilmesi çok önemlidir.

Bilimlerin sınıflandırılması

[değiştir | kaynağı değiştir]
Bilimin Babası Galileo Galilei
İngiliz filozof Francis Bacon'ın portresi

Bilimlerin sınıflandırılması (veya bilimlerin tasnifi) özellikle bilim felsefesinde önemli bir yer tutmuş, birçok filozof farklı temellerden yola çıkarak farklı bilim tasniflerine ulaşmışlardır. Gerek Eski Yunan felsefesi gerekse daha sonra bu felsefenin temellerini geliştiren İslam felsefesinin Meşşâî ekolünde bilimlerin tasnifi kendine yer bulmuştur. Bilimlerin tasnifiyle uğraşan Aristoteles en temel bilimin felsefe olduğu, bilimlerinse genel olarak üç ana kategoride değerlendirilebileceğini savunmuştur.

Filozof Francis Bacon da bilimlerin tasnifi konusuna değinmiş, bilimleri sınıflandırırken aralarında ilişki kurduğu insanî yeteneklerle ("human faculties") temel almıştır. Buna göre üç temel insanî yetenek "hafıza", "hayal gücü" ve "akıl"dır. Hafıza tarih bilimlerine denk gelirken, hayal gücü poetik bilimlere akıl ise felsefeye denk gelmektedir.[81] Ele aldığı temeller sebebiyle Bacon'un tasnifi psikoloji bazlı bir tasnif olarak yorumlanmıştır.[81] Bacon'un ayrımı daha sonraları ortaya çıkan ansiklopedik çalışmaların yanı sıra bilim tasnifi çalışmalarında da etkili olmuştur; örneğin Fransız ansiklopedistler (geleneği) Bacon'un tasnifini kullanmıştır.[81]

Modern çağa doğru en kapsamlı ve önemli bilim sınıflamalarından biri Amerikalı filozof ve bilim insanı C. S. Peirce tarafından yapılmıştır.[81] Peirce bilim sınıflamasında, türlerin sınıflandırılmasında kullanılana paralel bir sistem kurmuştur: dal, sınıf, takım, familya, cins ve tür.[82] Örneğin 1902 tarihli sınıflandırmasında Aritmetik bir bilim olarak Teorik dalının, Matematik sınıfında yer alan Sonsuz Koleksiyonlar takımının alt takımlarından biridir.[82] Bu sınıflandırmada, iki ana dal mevcuttur ve bilim kavramı bu iki ana dala ayrılır: Teorik ve Pratik. Daha sonra bu iki dal, başka alt dallara bölünür ve sınıflandırma sınıf ve takımlarla devam eder.[82] 1903'teki bilimsel sınıflandırması, benzeşmekle birlikte daha farklıdır; tüm ayrışmalar üçlüdür ve özellikle Comte'un bilimsel sınıflamasından etkilenmiştir.[82]

Bugün genelgeçer kabul gören bir bilim sınıflaması (yani bilimlerin tasnifi) yoktur;[81] nitekim bazı filozoflar bilim sınıflaması fikri açısından çeşitli sorunlar olduğunu öne sürmüştür.[81] Bilimlerin sınıflandırılması üzerine çalışmalar ve ilgi de 20. yüzyılın başlarında büyük ölçüde sona ermiştir.[81] Bilimin öğretilmesinde ve üretilmesinde, idari birimlerin ayrıştırmasında çağdaş üniversitelerde genelde birkaç ana dal belirlenir ve ilgili bilimler bu dalların altında çalışılır: fen bilimleri, sosyal bilimler, teknoloji (ki buna genelde mühendislik de dahil edilir) ve sanat ile beşerî bilimler; sıklıkla tıp da kendi başına bir dal olarak bu dallaşmada yer alır.[81]

Bilim'in felsefesi

[değiştir | kaynağı değiştir]

Bilim felsefesi, bilim kavramının veya bilim dallarının içeriklerini, temellerini, sonuçlarını, uygulamalarını ve bunlarla ilgili yaklaşımları ve yöntemleri felsefî anlamda irdeleyen felsefe dalına verilen isimdir.[83] Özellikle bilim tarihinde önemli bir yere sahip olan bilim felsefesi, genel olarak "bilim" kavramı ile ilişkili olabileceği gibi belirli bir bilim dalı ile ilişkili (örneğin biyoloji felsefesi,[84] fizik felsefesi,[85] kimya felsefesi[86] gibi) de olabilir.[87]

Bilim felsefesinin daha öznel tanımlanabilmesi de mümkündür; nitekim bilim felsefesi içerisindeki farklı akımlar bilim felsefesini farklı tanımlamışlardır.[87][88] Bilim ile felsefenin bilim tarihinin başlarında karışık bir şekilde uygulanması, birçok filozofun aynı zamanda bilim insanları olması ve felsefî eserlerin aynı zamanda bilimsel bulguları, kuramları da barındırması modern çağa doğru son bulmuş ve bilim ile felsefe iyice ayrışmaya başlamıştır. Bugün anlaşılan anlamda bilim felsefesi de bu ayrışma sonrası, felsefenin ve filozofların bilim kavramını aklî açıdan ele alması ile başlamış denebilir.[88] Tarih boyunca, bugün bilim felsefesi tarihi ve gelişiminin temelini oluşturan birçok bilim kuramı geliştirilmiştir. Bunların dışında bilimin mahiyetine ilişkin de farklı akımlar, düşünceler bilim felsefesi tarihinde kendine yer bulmuştur. Örneğin bazı filozoflar ve pozitivizm gibi akımlar bilimin doğa ve insanî zihinsel çalışmaların bir ürünü olduğunu öne sürerken, bazı filozof ve akımlar ise bundan farklı olarak bilimin zamana, mekâna ve topluma dayanan bir tür insan faaliyeti olduğunu savunmuşlar, örneğin Thomas Kuhn ve Jürgen Habermas bir faaliyet olarak bilimin tarihî ve toplumsal ilişkilerine ve bunlardan yola çıkarak yeni bilim tarihi anlayışlarına ve bilim tanımlarına vurguda bulunmuşlardır.[88][89][90] Farklı bilim anlayışlarından özellikle pozitivist anlayış bir süre genel kabul görmüşse de, 20. yüzyılın ikinci yarısında ciddi biçimde sorgulanmış, eleştirilmiş, hakkındaki genel kanı değişiklik göstermiş ve çağdaş pozitivizm bazı aşırı söylemlerinden vazgeçip genelde daha orta yolu benimsemeye başlamıştır.[83][87][88] Nitekim postmodernizmin ortaya çıkışı ve etkileri, modernist pozitivizme karşıdır ve çağdaş bilim felsefesinde önemli bir yere sahiptir.[83]

Bilimsel yöntem, bilimsel bulgular ve bilimler içerisinde kullanılan kavramlar da bilim felsefinin konusu olmuştur. Örneğin bilimsel kanunların tam olarak ne olduğu, nasıl tanımlanması gerektiği ve eğer varsa gerçek bilimsel kanunların, yanlışlıkla yapılmış objektif olarak genelgeçer olmayan genellemelerden nasıl ayrıştırılması gerektiği bilim felsefesi dahilinde tartışılmıştır.[87][88]

Bilim filozoflarınca bilimin şu özelliklere sahip olduğu belirtilir:

  • Bilim olgusaldır. Bilim, olgulara yönlenerek doğrulanabilir olan ifadeleri inceler.[88][91]
  • Bilim mantıksaldır. Bilimsel ifadeler, mantıksal açıdan doğru çıkarımlar ile ulaşılmış, çelişkisiz ifadeler olmalıdır.[88][91]
  • Bilim objektiftir. Bilim, öznel ifadeler ile değil nesnel ifadeler ile ilgilenir.[88][91]
  • Bilim eleştireldir. Bilimdeki mevcut her kuram yeni olgular ışığından çürütülebilir veya değiştirilebilir; her kuramın yerini başka bir kurama bırakabilir.[88][91]
  • Bilim genelleyicidir. Bilim, tek tek bütün olgular ile ilgili gözlem yapmaz; bunlar ile ilgili genel kurallar ve bağıntılar bulmaya çalışır.[88][91]
  • Bilim seçicidir. Bilim, her türlü olguyla değil yalnızca ilgi alanına giren ve önemli olgular ile ilgilenir.[88][91]

Bu özelliklerin dışında bilimin bir takım inançlara dayandığı ifade edilir:

  • Bilim realisttir. Buna göre dış dünya özneden bağımsız ve gerçektir.[91]
  • Bilim rasyonalisttir. Buna göre dünya anlaşılabilir ve akla uygun bir dünyadır. Bu nedenle olguları akıl yolu ile kavramaya elverişli bir düzeni vardır.[91]
  • Bilim nedenselcidir. Buna göre doğadaki her şeyin bir nedeni vardır, doğadaki bütün olgular arasında neden-sonuç ilişkisi bulunur.[91]
  • Bilim nicelcidir. Buna göre var olan her şey ölçülebilirdir.[91]

Bilimsel yöntem

[değiştir | kaynağı değiştir]
Bilimsel yöntemi özetleyen bir şema

Bilimsel yöntem çeşitli yeni bilgi edinmek veya bilinen bazı bilgileri doğrulamak veya düzeltmek amacıyla, çeşitli fenomenleri araştırmak için ve geçmişte kazanılmış, öğrenilmiş bilgileri tamamlamak için kullanılan yöntemlerin bütününe verilen isimdir. Bilimsel yöntem(ler) gözlemlenebilir, deneysel (ampirik) ve ölçülebilir kanıtların belirli bazı mantıksal prensiplerle incelenmesine dayanır.[92] Bilimsel yöntem, Oxford İngilizce Sözlük'te şöyle tanımlanmıştır:

17. yüzyıldan beri doğal bilimleri karakterize etmiş, sistemik gözlem, ölçüm ve deney ve formülasyon, test etme ve hipotezlerin değiştirilmesini içeren yargılama metodudur.[93]

Bilimsel yöntem diğer bazı bilgi edinme yöntemlerinden, bilim, deney ve mantık temelli olmasıyla ayrılır. Aynı şekilde bilimsel yöntem ile elde edilen bilginin, tekrar edilebilir deneylerden sonra tekrar ulaşılabilir olması gerekir. Bu açıdan bilimsel yöntem sıklıkla vahiy bazlı olan dinî yöntemden farklıdır; dinî bilgide esas sıklıkla vahiydir oysa vahiy tekrar edilebilir bir deney olmadığı için bilimsel bir yöntem değildir.[94] Her ne kadar farklı bilim dallarında ve farklı bilgi konularında farklılaşmış, konuya özelleşmiş bilimsel yöntemler kullanılsa da genel bazı noktalar bilimsel yöntemlerin temelini oluşturur. Genellikle bilim insanları, araştırmacılar belirli bir fenomeni açıklamak adına büyük ölçüde ellerindeki bilgileri kullanarak hipotezler öne sürerler;[95][96] daha sonra bu hipotezleri test etmek için çeşitli deneyler hazırlarlar[95] ve deneylerin sonucuna göre bir hipotezin doğruluğu veya yanlışlığı ortaya çıkar.[96] Bazen bir hipotezin doğruluğu belirli deneyler sonucu kabul edilse de; daha sonra yanlış olduğu farklı deneyler yoluyla da kanıtlanabilir.[95] Bu sebeple her türlü hipotez, sürekli olarak deneylere tabii tutulabilir. Bilimsel yöntem açısından, bilimsel yöntemler sonucu elde edilen bilgilerin paylaşılması ve arşivlenmesi çok önemlidir zira bu bilgiler ışığında aynı veya farklı yöntemlerle ilgili deney ve testlerin tekrar edilmesi, yeniden üretilebilmesi ve yapılabilmesi bilimsel yöntem sonucu oluşacak bilgi açısından kaçınılmaz bir gerekliliktir - deneylerle aynı sonuç tekrar tekrar üretilebildiğinde hipotez kuram olmaya yaklaşır.[95]

Bilim çevreleri ve camiası

[değiştir | kaynağı değiştir]

Bilim camiası birçok farklı bilim dalında uzmanlaşmış, farklı dallarda araştırma yapan birçok bilim insanı ve ilgili kurumlardan oluşmaktadır.

Zaman içinde farklı bilim dalları veya alanları, özelleşmiş ve gelişmiştir. Sıklıkla akademik düzeyde bilimlerin dallaşması iki ana kategoride ele alınır. Doğal fenomenleri araştıran ve inceleyen doğa bilimleri (veya doğal bilimler) ile toplumu, bireyi ve insanî faaliyetleri ve davranışları araştıran ve inceleyen sosyal ve beşerî bilimler. Biyoloji, fizik ve kimya gibi bilimler doğa bilimlerine örnekken, sosyoloji ve antropoloji gibi bilimler sosyal bilimlere örnektir. Bu temel alanlar arasında çok çeşitli ilişkiler olmuş, mühendislik ve tıp bilimleri gibi bu alanlarla ilişkili uygulamalı bilimler türemiş ve özellikle son yüzyılda sibernetik,[97] ekonofizik[98] ve tıbbi antropoloji[99] gibi birçok disiplinler arası dal da ortaya çıkmıştır.

Matematik bilimi sıklıkla bu iki ana kategoriden farklı üçüncü bir kategori olan formal bilimler kategorisinde yer alır; zira hem doğa bilimlerine hem de sosyal bilimlere yakın ve uzak olduğu birçok nokta mevcuttur. Matematik, belirli bir bilgi alanının nesnel, dikkatli ve sistematik incelenmesi hususunda doğa bilimlerine yakınken, inceleme yöntemi olarak ampirik yani deneysel yöntemler barındırmaması açısından ayrılır; matematikte edinilen bilgi ampirik yöntemlerle değil de a priori ile doğrulanır. Formal bilimler kategorisi matematiğin yanında istatistik ve mantık bilimlerini de içermektedir. Bu iki bilim, matematik ile birlikte, tüm bilimler, özellikle ampirik bilimler açısından önemli bir yere sahiptir; örneğin formal bilimlerdeki çeşitli gelişmeler fiziksel ve biyolojik bilimlerde de büyük gelişmelere sebep olmuştur. Nitekim formal bilimler hipotez, kuram ve kanunların oluşmasında, hem şeylerin nasıl çalıştığı ve olduğuna yönelik (doğa bilimleri) hem de insanların nasıl düşündüğü ve davrandığına yönelik (sosyal ve beşerî bilimler) keşif ve tanımlamalarda hayati bir önemi sahiptir.

Sosyal bilimlerin bir ampirik bilim olup olmaması durumu 20. yüzyıldan beri tartışma konusu olmuştur. Bu tartışmalar etrafında sosyal ve davranışsal dalların bir kısmı bilimsel olmadıkları eleştirileriyle karşılaşmıştır. Hatta bazı akademisyenler (örneğin Nobel Ödülü sahibi fizikçi Percy W. Bridgman,[100]) ve bazı siyasetçiler (örneğin ABD Senatörü Kay Bailey Hutchinson[101]), diğer dallara oranla spesifik-olmayan, muğlak veya bilimsel açıdan yersiz buldukları bazı dallar için "bilim" sözcüğünü kullanmaktan kaçınmıştırlar.

FransızcaAcadémie des sciences'i ziyareti sırasında XIV. Louis, 1671

Bilimsel fikir, deney ve bulguların paylaşımı, iletişimi ve tanıtımı gibi amaçları güden bilim topluluklarına Rönesans döneminden beri rastlanmaktadır.[102] Bugüne ulaşmış en eski kurum is İtalya'daki İtalyancaAccademia dei Lincei'dir.[103] 1660 yılında İngiliz Royal Society (Kraliyet Cemiyeti)[104] ve 1666 yılında Fransız FransızcaAcadémie des Sciences[105] ile başlayarak, ulusal bilim akademileri, toplulukları birçok ülkede bulunan seçkin bilimsel araştırma ve bilgi kurumlarıdır.

Birçok uluslararası bilimsel örgüt, örneğin Uluslararası Bilim Konseyi (International Council for Science), farklı milletlerin bilim toplulukları, camiaları arasındaki işbirliğini geliştirmek ve önayak olmak amacıyla kurulmuştur.

Bugüne kadar muazzam çeşitlilikte bilimsel yazınlar yayımlanmıştır ve yayımlanmaya devam edilmektedir.[106] Bilimsel jurnaller üniversitelerde ve diğer çeşitli araştırma kurumlarında yapılan araştırmaların sonuçlarını belgelemek ve iletmekte; bilimsel araştırmaların ve çalışmaların bu sebeple de bilimin arşivsel bir kaydı olma işlevini görmektedirler. İlk bilimsel jurnaller, Journal des Sçavans ve ardından gelen Philosophical Transactions, 1665 yılında yayımlanmaya başlanmıştır. O zamandan bu yana düzenli yayınların toplam sayısı durmadan artış göstermiştir ki 1981 yılında yapılan bir tahmine göre yayındaki toplam bilimsel ve teknik jurnallerin sayısı 11.500'dü.[107]

Birçok bilimsel jurnal belirli bir bilim dalını kapsamakta ve o daldaki araştırmaları yayımlamakta, sunmaktadır; araştırmalar normalde bilimsel bir tez formatındadır. Bilim çağdaş toplumlarda o kadar yaygın ve nüfuzludur ki genellikle başarıların, haberlerin ve bilim insanlarının heveslerinin daha geniş kitlelere aktarılması gerekli görülür.

Bilimsel dergiler, örneğin New Scientist veya Scientific American, daha geniş bir okuyucu kitlesinin ihtiyaçlarına karşılık vermekte ve bazı araştırma alanlarındaki kayda değer keşif ve gelişmeler dahil birçok popüler araştırma alanın teknik olmayan özetlerini sunmaktadır. Ayrıca, yüzeysel olarak, bilimkurgu türü, temelde fantastik bir doğaya sahip olsa da, genel olarak toplumun hayal gücünü cezbetmekte ve belki bilimsel yöntemleri değil ama bilimsel fikirleri iletmektedir.

Eleştiriler ve tartışmalar

[değiştir | kaynağı değiştir]

Bilim, sözde bilim ve bilim dışı

[değiştir | kaynağı değiştir]

Kendi başına meşruiyet kazanamayacak olan ve bu sebeple bilim gibi tavır takınarak kendine meşruiyet kazandırmaya çalışan herhangi bir yerleşmiş bilgi bütünü bilim olarak kabul edilmez; bunlara genellikle sınır-bilim (fringe science) veya alternatif bilim denmektedir. Bunların en büyük eksikliği, doğal bilimlerde olduğu gibi bilimlerin gelişimine katkıda bulunan, dikkatlice kontrol edilen ve etraflıca incelenip, yorumlanan deneylerden yoksun olmalarıdır. Bir başka terim de çöp bilimdir. Çöp bilim (junk science), aslında meşru, doğru sayılabilecek çeşitli bilimsel teori ve verilerin, yanlış bir şekilde veya hataen karşıt bir tarafı, tutumu savunma amaçlı kullanımıdır. Terimin kullanımında genellikle ideolojik veya siyasi önyargı ve etkenler de söz konusudur. Ticari reklamların çok çeşitli bir kısmı da bu kategoriye düşmektedir. Son olarak, bu terimlerden ayrı ve farklı olarak, bilimsel fikirlerin iyi niyetli olsa da yanlış, eskimiş, eksik veya fazlasıyla basitleştirilmiş teşhirleri ve tezahürlerine de rastlanılabilir.

Birçok bilgi bütünü ve dalının gerçekten bilim (dalı) olup olmadığı tartışma konusu olmuştur. Bu hususta tartışmalar ve fikir ayrılıkları oldukça büyük sayıdadır ve sosyal ve davranışsal bilimler gibi bazı alanlar çeşitli eleştirmenler tarafından bilim dışı olmakla suçlanmıştır. Farklı alanlardan birçok kişi, örneğin Nobel Ödülü sahibi fizikçi Percy W. Bridgman[100] gibi bazı akademisyenler ve örneğin ABD Senatörü Kay Bailey Hutchinson[101] gibi bazı siyasetçiler, diğer dallara oranla spesifik-olmayan, muğlak veya bilimsel açıdan yersiz buldukları bazı dallar için "bilim" sözcüğünü kullanmaktan kaçınmıştırlar. Bazı filozoflar da bu açıdan farklı fikirler sunmuşlardır; örneğin Karl Popper bilimsel yöntemin[108] ve kanıtların[109] varlığını reddetmiştir. Popper'a göre sadece bir tane evrensel yöntem vardır; olumsuz deneme ve yanılma yöntemi. Bu, bilim, matematik, felsefe, sanat vs. dahil insan zihninin tüm ürünlerini kapsadığı gibi, hayatın evrimini de kapsar.[110] Ayrıca Popper, eleştirel rasyonalizm (Popper, Albert) ile Frankfurt Okulu (Adorno, Habermas) arasındaki sosyal bilimlerin metodolojisini konu alan felsefî bir tartışma olan, pozitivizm tartışmasına da katkıda bulunmuştur.[111]

Felsefi bakış ve odak

[değiştir | kaynağı değiştir]

Tarihçi Jacques Barzun bilimi "tarihteki her inanç kadar fanatik bir inanç" olarak tanımlamış ve insan varoluşu açısından tamamlayıcı olan mânâ düşüncelerini bastırmak amacıyla bilimsel düşüncenin kullanımına karşı uyarmıştır.[112] Carolyn Merchant, Theodor W. Adorno ve E. F. Schumacher gibi birçok çağdaş düşünür 17. yüzyıldaki bilimsel devrimin bilimi doğayı veya hikmeti anlamaya çalışan bir odaktan, doğayı kendi çıkarları için kullanmak (manipüle etmek) odağına kaydırdığını ve bilimin doğayı manipüle edişinin sonunda kaçınılmaz bir şekilde insanları da manipüle etmesine yol açacağını düşünmüşlerdir.[113] Ayrıca, nicel ölçümlerin bilimin odağında olması, bilimin dünyanın önemli nitel açılarını göremediği eleştirilerine yol açmıştır.[113]

Bilimin icrasında, etik ve çalışma ahlâkının ideolojik bir şekilde reddedilmesinin sahtekârlık, intihal ve veri tahrifi gibi çeşitli formlardaki sonuçları birçok akademisyen tarafından eleştirilmiş ve yerilmiştir. Filozof Bernard Rollin, "Bilim ve Etik" (Science and Ethics) isimli eserinde, etik ve ahlâkın bilim ile ilgisini reddeden ideolojik görüşü inceler ve temel etik anlayışının ve kurallarının öğretilmesinin, bilimsel eğitimin vazgeçilemez ve ayrılmaz bir unsuru olduğunu savunur.[114]

Medya ve bilim tartışması

[değiştir | kaynağı değiştir]

Kitlesel medya, birbiriyle yarışan farklı bilimsel iddiaları, bu iddiaların bilimsel camiadaki kabul edilebilirliği ve güvenirliğini tam olarak, kesin bir şekilde yansıtmalarını engelleyen çeşitli baskılara maruz kalmaktadır. Bilimsel bir tartışmada farklı taraflara ne kadar ağırlık verileceğini belirlemek, tartışmanın konusu hakkında uzmanlık ve bilgiyi gerektirir.[115] Çok az gazeteci gerçek anlamda bilimsel bilgiye sahip olduğu gibi, belirli bilimsel meseleler üzerine bilgiye sahip olan bir gazeteci bile aniden haberini yapması gereken diğer bilimsel meseleler üzerine az şey biliyor olabilir.[116][117]

Epistemolojik yetersizlikler

[değiştir | kaynağı değiştir]

İsviçreli psikiyatr Carl Jung'a göre her ne kadar bilim doğanın her yönünü, tam olarak anlamaya çalışsa da kullanılan deneysel yöntemler ancak suni ve sınırlı sorular ortaya atacak ve dolayısıyla sadece kısmi cevaplara ulaşılabilir.[118] Robert Anton Wilson, bilimin soru sormakta kullandığı araçların ürettiği cevapların sadece kullanılan araçlar açısından anlamlı cevaplar olduğunu ve bilimsel bulguların incelenebileceği tamamen nesnel bir bakış açısının olmadığını öne sürerek bilimi eleştirmiştir.[119]

Roma Engizisyonu'nun karşısında Galileo

Bilim ile din arasındaki ilişki, yaşamın gerçeklerine ilişkin yaptıkları açıklamalar doğrultusunda incelenebilir. Dinsel doktrinler ve nedenler zaman zaman bilimin gelişimini etkilerken, bilimsel bilgiler de dinsel inanışları etkilemiştir.

Din ve bilim, tarih boyunca birbirleriyle sürekli çatışma halinde olan iki düşünme biçimidir. Genel bir anlamda her ikisi de evreni açıklama amacı güder; fakat kullandıkları yöntemler ve bağlı oldukları dünya görüşleri çok farklıdır. Bilim, olguları saptama ve açıklamada gözlem ve gözleme dayalı mantıksal düşünmeyi kullanır. Oysa din, metafizikten pek farklı olmayarak, sevgi, inanç ve duygu ile karışık, olgulardan kopuk bir akıl yürütmeye dayanır. Dünya görüşü yönünden birine gerçekçi-rasyonalist, ötekisine mistik-rasyonalist diyebiliriz. Bu karşılaştırmayı daha somut yapmak için, dini oluşturan başlıca özellikleri belirtmeye ve bilimle çatışmaya düştüğü kesin noktayı bulmaya ihtiyaç vardır. Bütün büyük dinler incelendiğinde şu üç ögenin ya da işlevin yapılarında var olduğu görülür:

  1. Birtakım ahlak kuralları,
  2. Belli tapınma biçimleri,
  3. Metafizik nitelikte bir inançlar sistemi.

Bilimle dinin çatışması sadece son nokta bakımındandır. Çünkü din bilimin evreni açıklama ve insan için anlaşılır kılma çabasına bu noktada ortak olmuştur. Din evrenin kökeni, kuruluşu ve işleyişi üzerine birtakım inançlara (metafizik hipotezlere) sahiptir. Bu inançların her biri dogma niteliğindedir; doğruluğundan şüphe edilmez. Kaldı ki, dinin söz götürmez bir kesinlikle doğru kabul ettiği metafizik hipotezleri bilimsel yoldan doğrulama olanağı da yoktur. Örneğin, bu inanç ya da hipotezlerden biri, Tanrının varlığı ile ilgilidir. Hemen bütün gelişmiş dinler belli özellikleri olan bir Tanrının var olduğu savına dayanır. Ne var ki, bu savın ne doğruluğu ne de yanlışlığı gözlem ve deneye başvurularak saptanamaz. Dinler bu konudaki savlarının doğruluğunu başka yollara (vahiy, sezgi, kutsal kitap, geleneksel otorite ve benzer kaynaklara) başvurarak savunurlar. Sonuçta böyle bir savın kabulü veya reddi kişisel bir inanç sorunu olarak kalır. Ne inanan kimse inancının doğruluğunu, ne de inkâr eden kimse inkârını bilimsel yoldan ispat edebilir. Şu kadar ki, ikisinin birden doğru olması mantıksal açıdan olanaksızdır.

Din, inançlar sisteminde, bilimin tam tersine, düzeltme, gelişme veya herhangi bir değişiklik kabul etmez. Yanılma olasılığına yer vermediği için kendi kendini eleştiri yoluyla hatalardan arındırma olanağı yoktur. Dinsel her inanç kesin ve evrensel doğruluk iddiasına dayanır. Oysa bilimde hiçbir teori kesinlik iddiası gütmez; er geç bir gün değişikliğe uğrama, hatta tümden reddedilme olasılığını gözden uzak tutmaz. Dinle bilimin çatışması, dinin olgulara dayanmaksızın evreni açıklama yolunda ortaya attığı metafizik öğretilerden vazgeçmediği sürece sürüp gideceğe benzer. Çünkü bu tür inançları, giderek kapsamını geliştiren bilimsel bulgu ve doğrularla bağdaştırmanın yolu yoktur.[120]

Yale Üniversitesi'ndeki Tiffany imzalı bir vitraydan ayrıntı: Bilim ve din ahenk içinde betimlenmiş.

Kişiler bazında ele alındığında, tarih boyunca bazı düşünürlerin bilim ile dinin uzlaşamaz ve birbirine karşıt uğraşılar olduğunu öne sürdüğü -bu genel olarak bilimin sorgulamaya dayanması, dinin ise sorgulamadan inanmayı gerektirmesinden kaynaklanmaktadır-, bazı düşünürlerin ise aksini iddia ettiği görülmektedir. Özellikle 19. yüzyılın belirli dönemlerinde din ile bilimin birbirine muhalif olduğu görüşü kazanmıştır. Bu dönemlerde geliştirilen muhalefet, karşıtlık tezine göre bilim ile din arasındaki herhangi bir etkileşim her daim çatışmaya yol açacaktır ve din de, yeni bilimsel fikirlere karşı, saldırgan olan taraf olacaktır.[121] Her ne kadar bu anlayış 19. yüzyılda John William Draper ve Andrew Dickson White gibi isimlerce yaygınlaştırılmaya çalışılmışsa da bilim ile din arasındaki tarihsel ve bugünkü etkileşimi, çatışma anlarından iş birliği anlarına kadar, açıklamaya yeterli olmamıştır.[122] Nitekim gerek Kopernik,[123] Galileo, Kepler ve Boyle gibi Batı bilim tarihinde yer almış önemli isimler, gerekse İbn-i Sina,[124] Biruni[125] ve İbn-i Heysem[126] gibi Doğu bilim tarihinde yer almış önemli isimler inançlı insanlardı. Bununla birlikte, bilim ile dinin tarih içinde çatıştığı meseleler de olmuştur ve bilim ile dinin uzlaşmasının mümkün olmadığını savunanlar bugün de mevcutturlar. Örneğin İngiliz evrimsel biyoloji uzmanı Richard Dawkins bilim ile dinin uzlaşmasının mümkün olmadığını şiddetle savunmaktadır.[127]

Tarih boyunca din ile bilimi birleştirmeye çalışan, birbiriyle çelişmeyen yöntemler olduğunu ileri süren ve hatta birbirlerini tamamladıklarını düşünenler olmuştur. Amerikalı biyolog Kenneth R. Miller bu kesimdedir.[128] Zaman zaman dinsel kanıları bilimsel yöntemlerle veya bilimsel kanıları dinsel yöntemlerle açıklamaya çalışanlar olmuştur. Örneğin, İbn-i Sina Tanrı'nın varlığını akıl ve mantık yoluyla açıklamaya çalışmıştır.[129] Buna ek olarak, özellikle modern çağda, bazıları bilim ve dinin birbirinden bağımsız olduğunu, insani deneyimin birbiriyle ilgisiz yönleriyle uğraştıkları ve bu sebeple birbirlerinin alanına bulaşmadıkça, kendi alanları içerisinde, sorunsuz bir şekilde birlikte var olabileceklerini öne sürmüşlerdir. Ama bu pek de mümkün olmamıştır.[130]

  • "Encyclopedia - Britannica Online Encyclopedia". Encyclopædia Britannica, Inc. 2008. 12 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Haziran 2008. 
  • Encyclopedia of Philosophy. Ed. Donald M. Borchert. 2nd ed. Detroit: Macmillan Reference USA, 2006. Gale Virtual Reference Library. Gale. 28 Mayıs 2008.
  1. ^ "TDK: "ilim"". 31 Ekim 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mart 2023. 
  2. ^ "science." Oxford Dictionary of English 2e, Oxford University Press, 2003.
  3. ^ "Bilimin Üç Dalı: Formal, sosyal ve fennî". 13 Ocak 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  4. ^ TDKBilim ve Sanat Terimleri Ana Sözlüğü. Türk Dil Kurumu. 15 Eylül 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 16 Ekim 2010.
  5. ^ Albert Einstein 'The Fundamentals of Theoritical Physics' Science 91-1940
  6. ^ Bertrand Russell, Bilim ve Din
  7. ^ a b c d e f g h i j "history of science." Encyclopædia Britannica. 2008. Encyclopædia Britannica Online. 09 Haziran 2008 <http://www.britannica.com/EBchecked/topic/528771/history-of-science 4 Temmuz 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.>.
  8. ^ An old mathematical object. 24 Temmuz 2017 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Eski bir matematik nesnesi.) URL erişim tarihi: 10 Temmuz 2008.
  9. ^ Mathematics in (central) Africa before colonization. 7 Şubat 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Kolonizasyon öncesi Afrika'da Matematik.) URL erişim tarihi: 10 Temmuz 2008.
  10. ^ The Mathematics of Ancient Egypt. 13 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Antik Mısır Matematiği.) URL erişim tarihi: 10 Temmuz 2008.
  11. ^ a b c d e f "mathematics." Encyclopædia Britannica. 2008. Encyclopædia Britannica Online. 11 Temmuz 2008 <http://www.britannica.com/EBchecked/topic/369194/mathematics 3 Temmuz 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.>.
  12. ^ a b "Preface". Mathematics text book - Standard X. Department of School Education, Govt. of Tamil Nadu, India. 20 Eylül 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Tamil Nadu Hükûmeti, Okul Eğitimi Departmanı, Matematik ders kitabı. Hindistan.) URL erişim tarihi: 10 Temmuz 2008.
  13. ^ Sykorova, I. "Ancient Indian Mathematics." WDS'06 Proceedings of Contributed Papers. 2006. 25 Haziran 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 10 Temmuz 2008.
  14. ^ a b c "biology." Encyclopædia Britannica. 2008. Encyclopædia Britannica Online. 11 Temmuz 2008 <http://www.britannica.com/EBchecked/topic/66054/biology 4 Temmuz 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.>.
  15. ^ Thales of Miletos 3 Şubat 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Θαλής ο Μιλήσιος (Tales)
  16. ^ Anaximenes of Miletus 12 Ocak 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Άναξιμένης (Anaksimenes)
  17. ^ Pythagoras 24 Ocak 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Πυθαγόρας (Pisagor)
  18. ^ Democritus 9 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Δημόκριτος (Demokritos)
  19. ^ Gorgias 6 Temmuz 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Γοργίας
  20. ^ Empedocles 5 Ağustos 2012 tarihinde Archive.is sitesinde arşivlendi Έμπεδοκλής (Empedokles)
  21. ^ Heraclitus 30 Ocak 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Hράκλειτος (Heraklitos)
  22. ^ Parmenides 15 Ocak 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Παρμενίδης
  23. ^ Plotinus 29 Kasım 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Πλωτῖνος (Plotinos)
  24. ^ Plato 13 Nisan 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Πλάτων (Platon)
  25. ^ Aristotle 31 Mart 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Ἀριστοτέλης (Aristoteles)
  26. ^ S. C. McCluskey, Astronomies and Cultures in Early Medieval Europe, Cambridge: Cambridge Univ. Pr. 1998, s. 20-21.
  27. ^ Singer, Charles (1941), A Short History of Science to the Nineteenth Century, Clarendon Press, 29 Mart 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi, erişim tarihi: 12 Temmuz 2008  (page 217)
  28. ^ Weidhorn, Manfred (2005). The Person of the Millennium: The Unique Impact of Galileo on World History (İngilizce). iUniverse. s. p. 155. ISBN 0595368778. 
  29. ^ "'Lavoisier, Antoine." Encyclopædia Britannica. 2007. Encyclopædia Britannica Online. 24 Temmuz 2007 <http://www.britannica.com/eb/article-9369846 20 Haziran 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.>.
  30. ^ nobelprize.org 22 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Nobel Ödülü resmî sitesindeki Wilhelm Ostwald bölümü. (İngilizce)
  31. ^ nobelprize.org 9 Ocak 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Nobel Ödülü resmî sitesindeki Jacobus H. van 't Hoff bölümü. (İngilizce)
  32. ^ nobelprize.org 15 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Nobel Ödülü resmî sitesindeki Svante Arrhenius bölümü. (İngilizce)
  33. ^ The Pythagorean Theorem 30 Mayıs 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Pisagor Teoreminin ayrıntılı açıklaması. (İngilizce)
  34. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 3 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Temmuz 2008. 
  35. ^ "Arşivlenmiş kopya". 12 Haziran 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Temmuz 2008. 
  36. ^ Parmanand Singh. "Acharya Hemachandra and the (so called) Fibonacci Numbers". Math. Ed. Siwan, 20(1):28-30, 1986. ISSN 0047-6269
  37. ^ Parmanand Singh,"The So-called Fibonacci numbers in ancient and medieval India." Historia Mathematica 12(3), 229-44, 1985.
  38. ^ "Pascal's Triangle." Wolfram MathWorld. 14 Temmuz 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 12 Temmuz 2008.
  39. ^ "Arşivlenmiş kopya". 19 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Şubat 2021. 
  40. ^ Mehmet Bayrakdar, "Al-Jahiz And the Rise of Biological Evolutionism", The Islamic Quarterly, Third Quarter, 1983, Londra.
  41. ^ Frank N. Egerton, "A History of the Ecological Sciences, Part 6: Arabic Language Science - Origins and Zoological", Bulletin of the Ecological Society of America, Nisan 2002: 142-146 [143]
  42. ^ Fahd, Toufic, "Botany and agriculture", Encyclopedia of the History of Arabic Science, s. 815 , in Morelon, Régis; Rashed, Roshdi (1996), Encyclopedia of the History of Arabic Science (İngilizce), 3, Routledge, ISBN 0415124107 
  43. ^ Diane Boulanger (2002), "The Islamic Contribution to Science, Mathematics and Technology", OISE Papers, in STSE Education, Vol. 3.
  44. ^ S. A. Al-Dabbagh (1978). "Ibn Al-Nafis and the pulmonary circulation", The Lancet 1, p. 1148.
  45. ^ Husain F. Nagamia (2003), "Ibn al-Nafīs: A Biographical Sketch of the Discoverer of Pulmonary and Coronary Circulation", Journal of the International Society for the History of Islamic Medicine 1, p. 22–28.
  46. ^ Matthijs Oudkerk (2004), Coronary Radiology, "Preface", Springer Science+Business Media, ISBN 3-540-43640-5.
  47. ^ Dr. Abu Shadi Al-Roubi (1982), "Ibn Al-Nafis as a philosopher", Symposium on Ibn al-Nafis, Second International Conference on Islamic Medicine: Islamic Medical Organization, Kuwait (cf. Ibn al-Nafis As a Philosopher 6 Şubat 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Encyclopedia of Islamic World).
  48. ^ a b "Charles Darwin biography". 21 Şubat 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2008. 
  49. ^ a b On the Origin of Species[ölü/kırık bağlantı]
  50. ^ a b "The Descent of Man, and Selection in Relation to Sex Vol. 1". 25 Eylül 2006 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2008. 
  51. ^ a b "The Descent of Man, and Selection in Relation to Sex Vol. 2". 15 Temmuz 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2008. 
  52. ^ a b "The Expression of the Emotions in Man and Animals". 18 Mart 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 26 Ocak 2008. 
  53. ^ "Gelişim Aşamaları Fetus - Kadın Sağlığı Sorunları". MSD Manual Consumer Version. 13 Haziran 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Temmuz 2020. 
  54. ^ * Lennart Nilsson, Bir Çocuk Doğuyor 91 (1990): sekiz haftada "düşük yapma tehlikesi ... keskin bir şekilde azalır."
  55. ^ Şablon:Alıntı kitabı
  56. ^ Des Manuscrits de Sieyès. 1773-1799, Volumes I and II, published by Christine Fauré, Jacques Guilhaumou, Jacques Vallier et Françoise Weil, Paris, Champion, 1999 and 2007 See also and Jacques Guilhaumou, Sieyès et le non-dit de la sociologie : du mot à la chose, in Revue d’histoire des sciences humaines, Numéro 15, novembre 2006 : Naissances de la science sociale.
  57. ^ a b c A Dictionary of Sociology, Article: Comte, Auguste
  58. ^ a b c "'sociology." Encyclopædia Britannica. 2008. Encyclopædia Britannica Online. 18 Jul. 2008 <http://www.britannica.com/EBchecked/topic/551887/sociology 29 Temmuz 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.>.
  59. ^ a b "Descartes and Kant: Philosophical Origins of Psychology." Sweet Briar College - Department of Psychology. 2 Aralık 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 26 Temmuz 2008
  60. ^ "Wilhelm Wundt." Indiana University. Biographical Profiles; Human Intelligence. 15 Eylül 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 26 Temmuz 2008.
  61. ^ Ventura, Thomas. "Psychoanalysis." ALLPsych Online: The Virtual Psychology Classroom. 1 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 26 Temmuz 2008.
  62. ^ Bloomfield, T. M.. "Psychoanalysis: A Human Science?" Journal for the Theory of Social Behaviour.[ölü/kırık bağlantı] URL erişim tarihi: 26 Temmuz 2008.
  63. ^ Akbar S. Ahmed (1984). "Al-Beruni: The First Anthropologist", RAIN 60, p. 9-10.
  64. ^ a b c d e f g "anthropology." Encyclopædia Britannica. 2008. Encyclopædia Britannica Online. 29 Jul. 2008 <http://www.britannica.com/EBchecked/topic/27505/anthropology 15 Nisan 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.>. URL erişim tarihi: 29 Temmuz 2008.
  65. ^ Al-Zubaidi, Layla. "Urban Anthropology – An Overview." 16 Eylül 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 29 Temmuz 2008.
  66. ^ nobelprize.org 9 Ocak 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Nobel Ödülü resmî sitesindeki Alfred Nobel bölümü. (İngilizce)
  67. ^ nobelprize.org Nobel Ödülü resmî sitesi.
  68. ^ nobelprize.org 13 Mayıs 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (The Nobel Prize in Physics 1903) Nobel Ödülü resmî sitesindeki 1903 Fizik Ödülü sayfası. (İngilizce)
  69. ^ nobelprize.org 26 Ekim 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (The Nobel Prize in Chemistry 1911) Nobel Ödülü resmî sitesindeki 1911 Kimya Ödülü sayfası. (İngilizce)
  70. ^ Albert Einstein Annalen der Physik 17, 132 (1905), Über einen die Erzeugung und Verwandlung des Lichtes betreffenden heuristischen Gesichtspunkt.
  71. ^ Albert Einstein Annalen der Physik 17, 549 (1905), Über die von der molekularkinetischen Theorie der Wärme geforderte Bewegung von in ruhenden Flüssigkeiten suspendierten Teilchen.
  72. ^ Albert Einstein Annalen der Physik 17, 891 (1905), Zur Elektrodynamik bewegter Körper.
  73. ^ nobelprize.org 17 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (The Nobel Prize in Physics 1921) Nobel Ödülü resmî sitesindeki 1921 Fizik Ödülü sayfası. (İngilizce)
  74. ^ "The Photoelectric Effect". 31 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Ocak 2008. 
  75. ^ Gauss'un biyografisi. 14 Temmuz 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce)
  76. ^ Bernhard Riemann 30 Kasım 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Bernhard Riemann'ın çalışmaları. (İngilizce)
  77. ^ nobelprize.org 11 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Nobel Ödülü resmî sitesindeki Francis Crick bölümü. (İngilizce)
  78. ^ nobelprize.org 31 Temmuz 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Nobel Ödülü resmî sitesindeki James Dewey Watson bölümü. (İngilizce)
  79. ^ nobelprize.org 28 Mayıs 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Nobel Ödülü resmî sitesindeki Maurice Wilkins bölümü. (İngilizce)
  80. ^ Teleskop nedir? 29 Haziran 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Türkçe)
  81. ^ a b c d e f g h "Classification of the sciences". 24 Mart 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 21 Mayıs 2008.
  82. ^ a b c d Atkins, Richard Kenneth. "Restructuring the Sciences: Peirce's Categories and His Classifications of the Sciences." Fordham University. URL erişim tarihi: 24 Mayıs 2008.
  83. ^ a b c Willermet, Cathy. "Science, Philosophy of." Encyclopedia of Anthropology. Ed. H. James Birx. Vol. 5. Thousand Oaks, CA: Sage Reference, 2006. 2062-2065. Gale Virtual Reference Library. Gale. 28 Mayıs 2008.
  84. ^ Lennox, James. "Philosophy of Biology." Encyclopedia of Philosophy. Ed. Donald M. Borchert. Vol. 7. 2nd ed. Detroit: Macmillan Reference USA, 2006. 337-349. Gale Virtual Reference Library. Gale. 28 Mayıs 2008
  85. ^ Loewer, Barry. "Philosophy of Physics." Encyclopedia of Philosophy. Ed. Donald M. Borchert. Vol. 7. 2nd ed. Detroit: Macmillan Reference USA, 2006. 473-478. Gale Virtual Reference Library. Gale. 28 Mayıs 2008
  86. ^ Schummer, Joachim. "Chemistry, Philosophy of." Encyclopedia of Philosophy. Ed. Donald M. Borchert. Vol. 2. 2nd ed. Detroit: Macmillan Reference USA, 2006. 140-144. Gale Virtual Reference Library. Gale. 28 Mayıs 2008
  87. ^ a b c d "science, philosophy of." Encyclopædia Britannica. 2008. Encyclopædia Britannica Online. 29 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 28 Mayıs 2008 <http://www.britannica.com/eb/article-271806>.
  88. ^ a b c d e f g h i j k Ergün, Mustafa. "Bilim Felsefesi". 27 Ağustos 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 17 Nisan 2011.
  89. ^ "Thomas Kuhn". Stanford Encyclopedia of Philosophy. 28 Mart 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 28 Mayıs 2008.
  90. ^ Mitchell, Gordon R. "Did Habermas Cede Nature to the Positivists?". URL erişim tarihi: 28 Mayıs 2008.
  91. ^ a b c d e f g h i j Özlem, Doğan: "Bilim Felsefesi", sayfa 14, Notos Kitap, Kasım 2010, İstanbul, ISBN 978-605-5904-27-2
  92. ^ Isaac Newton (1687, 1713, 1726). "[4] Rules for the study of natural philosophy", Philosophiae Naturalis Principia Mathematica, Third Edition. The General Scholium containing the 4 rules follows Book 3, The System of the World. Reprinted on pages 794-796 of I. Bernard Cohen and Anne Whitman's 1999 translation, University of California Press ISBN 0-520-08817-4, 974 pages.
  93. ^ "scientific method noun" The Oxford Dictionary of English (revised edition). Ed. Catherine Soanes and Angus Stevenson. Oxford University Press, 2005. Oxford Reference Online. Oxford University Press. 3 Haziran 2008 <http://www.oxfordreference.com/views/ENTRY.html?subview=Main&entry=t140.e68940> URL erişim tarihi: 3 Haziran 2008.
  94. ^ Schafersman, Steven D. "An Introduction to Science: Scientific Thinking and the Scientific Method." 24 Kasım 2005 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 3 Haziran 2008.
  95. ^ a b c d Wudka, Jose. "The scientific method." Physics 7: Relativity and Cosmology. UC Riverside. 8 Haziran 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 3 Haziran 2008.
  96. ^ a b Dye, James. "Socratic Method vs. Scientific Method". 24 Ağustos 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 3 Haziran 2008.
  97. ^ "DEFINING 'CYBERNETICS'." AMERICAN SOCIETY FOR CYBERNETICS. 9 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 6 Haziran 2008.
  98. ^ "Econophysics Workshop." The European Science Foundation Programme. 9 Haziran 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 6 Haziran 2008.
  99. ^ "Medical Anthropology, Health Care Diversity, and Globalization." Boston Healing Landscape Project. 26 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 6 Haziran 2008.
  100. ^ a b Siepmann, J. P. (1999). "What is Science? (Editorial)". Journal of Theoretics. Cilt 3. 3 Mart 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Temmuz 2007. 
  101. ^ a b Staff (19 Mayıs 2006). "Behavioral and Social Science Are Under Attack in the Senate". American Sociological Association. 12 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Temmuz 2007. 
  102. ^ Parrott, Jim (9 Ağustos 2007). "Chronicle for Societies Founded from 1323 to 1599". Scholarly Societies Project. 14 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2007. 
  103. ^ "Benvenuto nel sito dell'Accademia Nazionale dei Lincei" (İtalyanca). Accademia Nazionale dei Lincei. 2006. 2 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2007. 
  104. ^ "Brief history of the Society". The Royal Society. 26 Kasım 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2007. 
  105. ^ Meynell, G.G. "The French Academy of Sciences, 1666-91: A reassessment of the French Académie royale des sciences under Colbert (1666-83) and Louvois (1683-91)". Topics in Scientific & Medical History. 26 Kasım 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 11 Eylül 2007. 
  106. ^ Ziman, Bhadriraju (1980). "The proliferation of scientific literature: a natural process". Science. 208 (4442). ss. 369-371. doi:10.1126/science.7367863. ISSN 0036-8075. 
  107. ^ Subramanyam, Krishna (1981). Scientific and Technical Information Resources (İngilizce). CRC Press. ISBN 0824782976. 
  108. ^ Popper, Karl (1983). "Preface, On the non-existence of scientific method". Realism and the Aim of Science. 1st edition. Totowa, New Jersey: Rowman and Littlefield. 
  109. ^ Logik der Forschung, new appendix *XIX (Logic of scientific discovery isimli İngilizce sürümde henüz bulunmamaktadır)
  110. ^ Karl Popper: Objective Knowledge (1972)
  111. ^ Bu meseledeki çeşitli konumların eleştirel incelenmesi Karl R. Popper'in " Tarihselciliğin Sefaleti" (The Poverty of Historicism) eserinde bulunabilir.
  112. ^ Jacques Barzun, Science: The Glorious Entertainment, Harper and Row: 1964. p. 15. (quote) and Chapters II and XII.
  113. ^ a b Fritjof Capra, Uncommon Wisdom, ISBN 0-671-47322-0, p. 213
  114. ^ Rollin, Bernard E. (2006). Science and Ethics (İngilizce). Cambridge University Press. ISBN 0521857546. 
  115. ^ Dickson, David (11 Ekim 2004). "Science journalism must keep a critical edge". Science and Development Network. 9 Kasım 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Şubat 2008. 
  116. ^ Mooney, Chris (2007). "Blinded By Science, How 'Balanced' Coverage Lets the Scientific Fringe Hijack Reality". Columbia Journalism Review. 29 Aralık 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Şubat 2008. 
  117. ^ McIlwaine, S. (2005). "Are Journalism Students Equipped to Write About Science?". Australian Studies in Journalism. Cilt 14. ss. 41-60. 1 Ağustos 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Şubat 2008. 
  118. ^ Jung, Carl (1973). Synchronicity: An Acausal Connecting Principle (İngilizce). Bollingen Foundation. s. 35. ISBN 0691017948. 
  119. ^ Wilson, Robert Anton. Real Reality (Adobe Flash video). YouTube. 6 Aralık 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Haziran 2008. 
  120. ^ Yıldırım, Cemal. Bilim Felsefesi. 18. baskı. İstanbul: Remzi Kitabevi, 2014. s. 26
  121. ^ David B. Wilson writes about the development of the conflict thesis in "The Historiography of Science and Religion" the second essay in "Gary Ferngren (editor). Science & Religion: A Historical Introduction. Baltimore: Johns Hopkins University Press, 2002. ISBN 0-8018-7038-0."
  122. ^ Gary Ferngren (editor). Science & Religion: A Historical Introduction. Baltimore: Johns Hopkins University Press, 2002. ISBN 0-8018-7038-0
  123. ^ Pogge, Richard. "A Brief Note on Religious Objections to Copernicus." Astronomy 161: An Introduction to Solar System Astronomy 16 Nisan 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 19 Ağustos 2008.
  124. ^ "Afnan, Soheil M.. "Avicenna: His Life and Works." s. 168" (PDF). 2 Ocak 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 29 Temmuz 2008. 
  125. ^ O'Connor, J. J.; Robertson, E. F.. "Abu Arrayhan Muhammad ibn Ahmad al-Biruni." The MacTutor History of Mathematics archive. 26 Mart 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. URL erişim tarihi: 29 Temmuz 2008.
  126. ^ Steffens 2006 (cf. "Review of Ibn al-Haytham: First Scientist". 1 Aralık 2006. 23 Temmuz 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Ocak 2008. )
  127. ^ "Interview with Richard Dawkins". PBS. 16 Nisan 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Nisan 2008. 
  128. ^ "Ken Miller: Reconciling Science and Faith". PBS. 23 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Temmuz 2008. 
  129. ^ Lenn Evan Goodman (2003), Islamic Humanism, p. 8-9, Oxford University Press, ISBN 0-19-513580-6.
  130. ^ Stephen Jay Gould. Rocks of Ages: Science and Religion in the fullness of life. Ballantine Books, 1999.

Dış bağlantılar

[değiştir | kaynağı değiştir]

Ayrıca bakınız

[değiştir | kaynağı değiştir]