Vikipedi:Günün maddeleri/Temmuz 2016
Bu sayfada ana sayfaya çıkmış veya çıkacak olan maddeler gösterilmektedir.
Günün maddesini kullanıcı veya kullanıcı tartışma sayfalarınızda {{Anasayfa dinamik içerik}}
şablonunu kullanarak çıkartabilirsiniz. Çıkacak olan maddelerle ilgili teklif, öneri düzeltme gibi istekleri Vikipedi:Günün maddesi sayfasında belirtebilirsiniz.
Temmuz 1 - Cum
![]() Eta Carinae, 165 yıl önce gizemli bir şekilde gecenin en parlak 2. yıldızı haline geldi ve bu yaklaşık 20 yıl sürdü. Etrafındaki Homunculus Bulutsusu'nun bu patlama sırasında oluştuğu düşünülmektedir. Bulutsunun merkezinde Eta Carinae'den yansıyan mor renkli ışık görülebilmektedir. Eta Carinae halen beklenmedik patlamalar geçirmekte olup, büyük kütlesi ve değişkenliği onu önümüzdeki birkaç milyon yıl içerisinde patlayabilecek görkemli bir üstnova adayı haline getirmektedir. (Devamı...) |
![]() Çalışmalarının bir kısmı Londra Bilim Müzesi'nde sergilenmektedir. Mekanik olarak çalışabildiği sonradan kanıtlanmış bir hesap makinesi geliştirmiştir. Yaptığı hesap makinesini günümüz bilgisayarlarının geliştirilmesinde en önemli katkılarda bulunduğu kabul edilir. 1991 Yılında, Babbage'ın özgün çalışmalarına sadık kalarak onun Fark makinesi diye adlandırdığı cihaz tamamlanmış ve mükemmel bir şekilde çalıştığı görülmüştür. Babbage'ın zamanında, matematiksel tablolar çok yüksek oranda işlem hataları içeriyorlardı. Cambridge'te iken insanlar tarafından hesaplanarak hazırlanan bu tabloların ne kadar hatalı yapıldığını görerek, kendini insandan kaynaklı hatalara engel olabileceği bir hesap makinesinin tasarımına adamıştır. 1822 yılında, polinom işlevlerin (fonksiyonların) değerlerinin hesaplanmasını olanaklı kılacak, Fark makinesi adını verdiği aygıtın yapımına başlamıştır. Babbage Charles 1830'ların ortalarında çözümleyici makine diye adlandırılan ve çağdaş sayısal (dijital) bilgisayarın öncüsü olan aygıtın tasarımını gerçekleştirdi. Bu aygıtta delikli kartlardan gelen komutlar uyarınca herhangi bir aritmetik işlemin yapılabilmesi öngörülüyordu. Ayrıca sayıların saklanabileceği bir bellek birimi, işlemlerin art arda ve sırasıyla yapılmasını sağlayacak ardışık kontrol ve bugünkü bilgisayarın daha birçok temel öğesi makinede yer alacaktı. Ama çözümleyici makine hiçbir zaman tamamlanamadı. Babbage'ın tasarımı 1937'de not defteri bulununcaya değin unutuldu. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 2 - Cts
![]() Tibet bir zamanlar bağımsız bir krallık olan Tibet'in özgürlüğünü destekleyenler tarafından Çin'in bu bölgeyi 1950'de tarafından işgal edildiği iddia edilmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti ise bu bölgeyi ele geçirerek politik bir özerklik verdiğini belirtmekle birlikte Tibet'in yalnızca 1913-1950 yılları arasında Çin'in politik nüfuzundan çıktığını, bölgenin tarihi olarak Çin'e ait olduğunu düşünmektedir. Tibet'in kendi kültür ve zenginliklerinin "kültürel bir soykırım"a tabi tutulduğu da iddialar arasındadır. Çin hükümeti ise bu "kültürel soykırım" iddialarının gerçek dışı olduğunu savunmaktadır. 1959'da Çin yönetimine karşı bir isyan başlatan Dalay Lama, barışın sağlanamamasının ardından Hindistan hükümetinin daveti üzerine Hindistan'a gitmiştir . Günümüzde Çin ile Sürgündeki Tibet Hükümeti arasında Tibet'in ne zaman Çin'in bir parçası olduğu ve Çin'in Tibet'i egemenliği altına alma geçerliliği konusunda anlaşmazlıklar bulunmaktadır. (Devamı...) |
![]() 2 Eylül 1666 tarihinde başlayan ve 3 gün boyunca kentte hüküm süren Büyük Londra Yangını'ndan sonra, 1668 yılında, kentte başlatılan bayındırlık çalışmaları çerçevesinde yıkılmış St Paul Katedrali'nin onarım görevi diğer 52 mahalle kilisesi ile birlikte Christopher Wren'e verildi. Bir önceki katedralin plan ve çizimlerine göre, eski katedralin üzerine bir yenisini inşa etme önerisi 1669 yılında reddedildi. 1670-1673 arasında tasarladığı Yunan Haçı biçimindeki çizimlerde çok radikal olduğu gerekçesiyle geri çevrildi. Üçüncü ve kabul gören tasarımın yapımına 1675 yılının haziranında başlandı. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 3 - Paz
![]() Yaşayan balıkların en büyüğüdür ve bilinen en büyük balina köpek balığı 13,7 m ve 36 tondur. Ortalama 9 m büyüklüğündedir ancak bunun iki katı büyüklükte olanlarına da rastlandığı yönünde raporlar bulunmaktadır. Genellikle yüzeye yakın yüzen tembel bir hayvandır ve gemilerle çarpıştığı görülmüştür.Birçok insan balina köpekbalıkları nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Balina köpek balığı Rhincodon cinsinin tek türü, Rhincodon da Rhincodontidae familyasının tek cinsidir. Balina köpekbalıkları mavimsi gri ya da kahverengimsi bir renkte olurlar. Karın kısımları daha açık renk olur, sırtında da açık renkte çizgiler ve benekler bulunur. İki adet sırt yüzgeçleri, ve 5 solungaç aralıkları vardır. Ağızları çok büyüktür ve burunları kısadır. Balina köpekbalıkları 21 ila 25 °C su sıcaklığını tercih eder ve bu yüzden dünyanın bütün tropik ve subtropik denizlerinde bulunurlar. Bazen mevsimsel olarak fazla plankton bulunan bölgelerde sayıları daha yüksektir. Deniz suyunu aktif olarak içlerine çekerler ve yine kendi güçleriyle süngere benzeyen bir filtre sistemine sahip olan solungaçlarından dışarıya bastırırlar. Böylece her gün tonlarca plankton, diğer küçük deniz hayvanları ve küçük balıkları sudan filtreleyerek yüksek gıda ihtiyaçlarını giderirler. 1953 yılında Meksika'da 14 cm büyüklüğünde yumurtalar bulunmuş, böylece, balina köpek balığının yumurtlayarak üreyen köpekbalıklarından olmasına ilişkin düşünceye, kanıtlandı gözüyle bakılmıştır. Ancak 1995 yılında Tayvan açıklarında gebe bir hayvanın bilimciler tarafından gözlemlenmesi sonucu balina köpekbalıklarının 300'e yakın canlı yavru doğurduğu kanıtlanmıştır. (Devamı...) |
![]() Çin’in Doğu Han hanedanlığı (MS 25-220) döneminde yaşayan Zhang Heng, Çin’in Orta Ovaları’nda yer alan Henan eyaletinin Nanyang ilçesinde doğmuştur. Gençliğinde okumaya çok meraklı olan Zhang Heng, güzel yazı yazmakta da başarılıydı. Zhang Heng 17 yaşında, memleketinden ayrılarak Chang’an’a, yani sonra Çin tarihinde çok sayıda hanedanlığın başkent yaptıkları Xi’an’a gelmiştir. Zhang Heng, burada tarihi kültürel yerleri gezerek, halk geleneklerini ve sosyal ekonomik durumu incelemiştir. Genç, yetenekli ve zamanında imparator tarafından çağırılmış olan Zhang Heng, sarayda önce astronomi ve takvim işleri, sonra Shizhong ve Hejian vezirliklerini yapmıştır. Zhang Heng, gençliğinde doğal bilimlere, özellikle de astronomiye büyük ilgi gösteriyordu. Hiçbir zaman rütbe ve menfaat peşinde koşmayan Zhang Heng, iki defa görevlerinden istifa etmiştir. Üç yıl felsefe, matematik ve astronomi incelemelerinde bulunmuş Zhang Heng, çok sayıda bilgi ve malumat biriktirmiş, kitap yazmaya başlamıştır. Bundan 2 binden fazla yıl önce Han hanedanlığı döneminde Çin’de uzay oluşumuna ilişkin kuram son derece gelişmiştir. Bu kuram, “gök kubbe”, “gök küre”, “gök boşluk” diye üç okula ayrılmıştır. Zhang Heng, “gök küre” okulunun temsilcisiydi. Göğü yumurtaya, küreyi yumurta sarısına benzeten Zhang Heng, göğün büyük, kürenin ise küçük olduğunu ve gök ile kürenin atmosferde ve suda yüzdüğünü ileri sürmüştür. Bu kuram, zamanının çok ilerisindeydi. Zhang Heng’in gök ve yer küre kaynaklarıyla değişimlerine yönelik sorulara verdiği yanıtlar da, diyalektik düşünceyi içermektedir. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 4 - Pzt
![]() Resim sanatının nadide örneklerindendir. Biçimsel başarısının yanı sıra, resim tarihinde de önemli bir yere, ilklere sahiptir. Rönesans'ta yeni yeni ortaya çıkan ve yavaş yavaş yayılmaya başlayan burjuvazi, eskiden yalnızca kilisenin ve soyluların hizmetinde olan sanatı, kendine doğru çevirmeye başlamış; para karşılığı sanat diye düşünmüştür. Orta Çağda Kilise sanatçının eserine imza koymasına hoş bakmamaktaydı. Tek yaratanın tanrı olduğu inancına göre tutarlı bir düşünce sanılmış olsa gerektir. Ama yeni sınıfın doğuşuyla birlikte, değişim kanunları devreye girmiş ve resim sanatına "renk" gelmiştir. Bir tüccar olan Arnolfini'nin resmi, 15. yüzyıldan sesini duyurmaya başlayan bir sınıfın ifadesi olarak önemlidir. Flaman resminin belli başlı özelliklerini taşır resim: Ayrıntılar ve simgesellik. Arnolfini'nin yüzündeki ifade, gölgeler, giysisinin dokusu. Karısının giysisinin dokusu ve kıvrımlar. Alttaki köpeğin her tüyünün sapıkça [sanat tarihinde buna "sabırlı" denir] bir ayrıntıyla işlenmiş oluşu. Pencereden içeri sızan ışığın yüzler ve giysiler üzerinde yarattığı etki. Simgesellik ise çözülmesi zor, ilk bakışta doğal gelen bazı canlı ve nesnelerle verilmiştir bize. Örneğin tepedeki avizede yanan tek mum üzerine birkaç spekülasyon vardır. Belki tanrının ışığıdır, belki de öylesine yanan mum. Kadının başındaki beyaz örtü büyük bir ihtimalle onun bekaretine ve dolayısıyla temizliğine gönderme yapar. Diğer bir simge yerdeki köpektir. Sıradan bir köpek gibi gözükse de, bunun evliliğe duyulan (duyulması gereken) sadakati temsil ettiği bilinir. Köpek gibi sadık olmak mı diye de düşündürür. Yerde gelişigüzel duran terlikler de evliliğin kutsallığına bir gönderme niteliği taşır. Pencerenin kenarındaki meyveler ise hayalgücünün sınırlarını zorlar. (Devamı...) |
![]() Genç yaşlarındayken yetim kaldı. Sadece altı yaşındayken babası öldürüldü. On üç yaşına geldiğinde ise annesi akıl hastanesine yerleştirildi. Kendisi ise koruyucu aileye verildi ve yaşamına bir süre bu şekilde devam etti. 1946 yılında (20 yaşındayken), hırsızlık ve haneye tecavüz suçlarından hapishaneye girdi. Hapishanedeyken, İslam Milleti (İngilizce: Nation of Islam) isimli siyahi hareketin bir üyesi oldu. 1952 yılındaki şartlı tahliyesinden sonra hızla hareketin liderlerinden biri haline geldi. Bu hareketin kamu yüzü olduğu yaklaşık 12 yıl içinde; siyahi üstünlüğüne inandığı İslam Ümmeti öğretileri doğrultusunda, siyah ile beyaz Amerikalıların ayrılması gerektiğini savundu ve sivil haklar hareketinin ırksal bütünleşme vurgularına karşı alaycı tavırlar sergiledi. 1964 yılının Mart ayında; Malcolm X, İslam Ümmeti (siyahi hareket) ve lideri Elijah Muhammed ile ilgili büyük bir hayal kırıklığına uğradı. En sonunda da hareketi ve öğretilerini reddetti. Devamında Sünni İslam ile tanıştı. Orta Doğu ve Afrika'da bulunduğu süre zarfından sonra Müslüman Camisi (İngilizce: Muslim Mosque, Inc.) isimli şirketi ve Afro-Amerikan Birliği Örgütü'nü kurmak için ABD'ye geri döndü. Daha sonra da Pan-Afrikanizm, siyahilerin kendi kaderini tayin edebilme ve kendi kendilerini savunma hakkı gibi konuların önemini vurgulayarak ırkçılığı reddederken, "Siyahi bir Müslüman olarak şuan özür dilememe sebep olan birçok şey yaptım. Bir hortlak gibiydim... belli bir yön işaret edildi ve yürümem söylendi." demiştir. İslam Ümmeti Hareketi'ni reddetmesinden sonra Şubat 1965'te, hareketin üç üyesi tarafından suikaste uğradı. Ölümünden kısa bir süre sonra da 20. yüzyılın en etkileyici kitaplarından biri olarak kabul edilen Malcolm X Otobiyografisi (İngilizce: The Autobiography of Malcolm X) isimli kitabı yayınlandı. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 5 - Sal
![]() ZX Spectrum aralarında 1982 yılında piyasaya sürülmüş 16 KB'lik RAM'li başlangıç modeli ve 1987 yılında piyasaya sürülmüş 128 KB'lık RAM'li ve floppy sürücüsü bulunan ZX Spectrum +3 modelinin de bulunduğu toplam sekiz model olarak kullanıma sunulmuştur. ZX Spectrum'un çıkışı ile bu tipteki makinalara yazılım ve donanım sağlayan firmaların sayısında bir patlama olmuştur. ZX Spectrum, 3,5 Mhz hızla çalışan bir Zilog Z80A merkezi işlem birimiyle donatılmıştı. Özgün Spectrum modellerinde 16K ROM ve 16K veya 48K RAM hafıza bulunuyordu. Donanım tasarımı, Sinclair Research şirketinden Richard Altwasser, makinenin dış tasarımı ise yine aynı şirketten endüstri tasarımcısı Rick Dickinson tarafından yapılmıştı. Bilgisayarın özgün bir basic içeren ROM'u Dr. Ian Logan tarafından yazılmıştır. 16 kilobyte uzunluğundaki ROM, Z80'in sıfır adresinden itibaren konumlandırılmıştır. ULA olarak adlandırılmış bir chip, Spectrum'un neredeyse tüm donanımını oluşturmaktaydı. ULA (Uncommitted Logic Array) yongası dinamik bellek yönetimi ve refresh protokolünü sağlar, Keyboard, Expansion Slot (Genişleme yuvası) gibi tüm birimler için adres çözme işlemini gerçekleştirir, Ayrıca işlemci için saat frekansı, Kesme işaretleri, video çerçevesi gibi işaretleri üretirdi. RAM'ın video olarak ayrılmış kısımlarından "pixel" ve "attribute" (renk v.s.) bilgilerini okuyup video işaretini oluşturup, dahili hoparlörden aldığı ses işaretleri ile birlikte RF modülatöre göndermek de ULA nın görevlerinden idi. (Devamı...) |
![]() Ressamlığının yanı sıra iyi bir taşbasma sanatçısı da olan Delacroix, William Shakespeare'in, İskoç yazar Sir Walter Scott'un ve Alman yazar Johann Wolfgang von Goethe'nin eserlerinin taşbaskılarını yapmıştır. Michelangelo ve Rubens gibi eski dönem sanatçılarının ruhunu eserleriyle yeniden hayata geçirse de, tarz olarak onların yapıtlarından çok farklı işler ortaya koymuştur. Fransız şair Baudelaire, ressamın bireyci romantik anlayışını şöyle tanımlar:"Delacroix tutkuya tutkuyla bağlıdır, ama tutkuyu mümkün olabilecek en soğukkanlı şekilde resmetmiştir." Delacroix, Fransız ressam Théodore Géricault'un sanat anlayışının takipçisidir ve İngiliz şair Byron'dan çok etkilenmiştir. 1830 yılında yaptığı Halka Yol Gösteren Özgürlük adlı yağlı boya tablosu, Fransız resim sanatının başyapıtlarından biri olarak kabul edilir. Paris yakınlarında dünyaya geldi. Annesi, ünlü mobilyacı Oeben ve Riesener‘in soyundan gelmiştir. Babası devlet adamı Charles Delacroix'tir. Ancak, asıl babasının, C.Delacroix'in aile dostu olan diplomat Talleyland oldugu da iddia edilmektedir. E. Delacroix, fiziksel görünüm ve karakter olarak Talleyland'a benzemektedir. Ressamlık yaşamı boyunca Talleyland onu koruyup kollamıştır. Resim öğrenimine 18 yaşında, Güzel Sanatlar Ulusal Okulu'nda başlamıştır. Bu okulda Pierre-Narcisse Guérin'den neo-klasik stilde resim eğitimi almıştır. Bu yıllar boyunca Shakespeare, Byron, Scott gibi yazarlın eserlerini okumuştur. Öğrenciliğinde karikatür çalışmaları da yapmıştır. Bir kilisede sipariş üzerine resim yapmakta iken sıtmaya yakalanmıştır. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 6 - Çrş
![]() Sümüklüböcek adı genel olarak karada yaşayan ve pulmonata (akciğerli salyangozlar) altsınıfında yer alan kabuksuz ya da kabuğu körelmiş yumuşakçalar için kullanılır. Yumuşak ve yapışkan gövdeli bu hayvanların tatlı sularda yaşadığı bilinen tek türü dışında kalanlar, karalardaki nemli ortamlarda sınırlı bir dağılım gösterir. İçlerinde ılıman bölgelerde yaşayan arionidae, limacidae, ve philomycidae familayaları ile tropik bölgelerde rastlanan veronicellidae familyasının üyeleri bitkiyle beslenir. Avrasya'da yaşayan testacellidae familyasının üyeleri öbür salyangozları ve yer solucanlarını yiyen etçil sümüklüböceklerdir. Sümüklüböcekler bitkilerle beslenir, bu nedenle zararlı sayılmaları söz konusudur. Nemli ortamlarda yaşarlar. Salgıladıkları bir maddenin sümük görüntüsünde olduğundan bu isim verilmiştir. Bâzı yerlerde yenilirler. Yasayabilmeleri için bitki yaprakları ve meyveler olmalı ve nem oranı biraz yüksek olmalıdır. Bu hayvanlarda yaz ve kış uykusu vardır. Metabolizmalarını yavaşlatırlar. Ama ortam koşulları iyi olursa buna gerek duymazlar. Sümüklüböceklerin dört tane burnu vardır. Yumurta ile çoğalırlar. Sürünerek hareket eder ve ayakları yoktur. Hareketlerini vücutlarında salgıladıkları ve kendilerine özel olan salgılarının üzerinde ilerleyerek sağlarlar. Hatta yaz aylarında salyangozun geçtiği yerlerde sümüksü parlak bir iz şeklinde görülür. Salyangozlar kabuklarının kenarlarına yakın olan küçük bir delikten aldığı havayla solunum yapar. Ağızlarının içinde şerit şeklindeki üzeri küçük dişlerle kaplı dilini törpü gibi kullanarak bitkileri koparıp yiyerek beslenir. (Devamı...) |
![]() Smith, Chicago'da doğdu. Annesi Beverly bir caz şarkıcısı idi. Babası Grant ise Honeywell'de çalışıyordu. Sanatçının çocukluğu Woodbury, New Jersey'de geçti. Yehova gönüllüsü bir annenin kızı olarak güçlü bir din ve İncil eğitimi almış olmasına rağmen ergenlik döneminde çok bağlayıcı olduğunu düşünmeye başladığı için dini terk etti. Bu terk edişi Them'in ünlü şarkısı Gloria'yı yorumladığında açılış cümlesi olarak anlattı. Smith, 1964 yılında Deptford Township Lisesi'nden mezun oldu. Ailesinin maddi durumu iyi olmadığı için mezuniyetinin ardından bir fabrikada işe girdi. Smith, 26 Nisan 1967'de ilk çocuğunu doğurdu ve onu evlatlık olarak verdi. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 7 - Prş
Sebzeler arasında en fazla miktarda Omega-3 içerdiği anlaşılmıştır. Semizotu ABD gibi bazı ülkelerde çabuk yayılan arsız bir bitki olarak tanınır ve yemeklerde kullanılmaz. Buna karşılık Asya ve Avrupa'da ekşimsi ve tuzlumsu tadı nedeniyle sevilerek yenir. Kullanımı ıspanağa çok benzer. Çiğ olarak salatalara konur. Yoğurtlu olarak yenir. Ya da etli yemeklerde veya böreklerde pişirilerek kullanılır. Mesane ve böbrek hastalıklarında idrar sökücü olarak etki gösterir. Mide yanmasına yani mide asidine karşı sahip olduğu sümüğümsü içeriği dolayısiyle kullanılır.ve salatası da yapılır. Yakma yöntemi de denilen alevlemeye dayanıklı yabancı ot türleri arasında yer alır. (Devamı...) |
![]() 1920'li yıllarda Hıristiyan Sosyal Parti'nin önderlerinden ve Aşağı Avusturya Köylüler Birliği'nin aktivistiydi. 1931'den itibaren tarım ve orman bakanlığı görevinde bulundu. Köylüler birliği ve Heimwehr adı verilen paramiliter faşist çetelerin desteğiyle 1932'de şansölye ve dışişleri bakanı oldu. Almanya'da Nazilerin iktidarı almasından sonra İtalyan diktatörü Mussolini ile işbirliği içinde Almanya'yla birleşmekten kaçındı. Mart 1933'te parlamentoyu kapattı, komünist partiyi ve Almanya'yla birleşmek isteyen Nazi Partisi'ni yasakladı. Kendisinin kurduğu ve kısa süre sonra tek yasal parti halini alacak olan Vatan Cephesi isimli paramiliter örgütün de desteğiyle Avusturya Faşizmi'ne dayanan otoriter bir devlet kurdu. Şubat 1934'te sosyal demokrat işçilerin başlattığı Şubat Ayaklanması'nı kanlı bir şekilde bastırdı. Mayıs ayında yeni bir otoriter anayasa ilan etti. 25 Temmuz 1934'te Nazilerin organize ettiği bir darbe girişimi sırasında Viyana'da öldürüldü. Yerine önce Heimwehr'in lideri Ernst Rüdiger Starhemberg, 1936'da onun gözden düşmesi sonucunda da Vatan Cephesi'nin lideri Kurt Schuschnigg geçti. Mart 1938'de Avusturya'nın Almanya'ya katılmasıyla Vatan Cephesi de dağıldı. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 8 - Cum
İki kanatlılar takımında yer alan sinekler arasında sivrisinek, tatarcık, karasinek ve büvelek adıyla ön plana çıkarlar ve başkalaşım geçirirler. Dünya genelinde 177 familyada toplanan 120 000 tür bulunur. Palearktik biyocoğrafik bölgesinde 120 familya ve 29 579 tür, Türkiye’de ise 63 familya ve 1170’den fazla tür vardır. Vücutları çok fazla kitin içermediği için yumuşaktırlar. Yapı bakımından iki büyük gruba ayrılır. Nematocera (sivrisinekler) alt takımından iki kanatlıların vücudu zarif, ince yapılı, uzun üyeli ve çoğu diğer alt takımdan daha küçüktür. Brachycera (sinekler ya da karasinekler) alt takımından iki kanatlıların vücudu tıknaz, kuvvetli yapılı, kısa üyeli ve çoğu diğer alt takımdan daha büyüktür. Hepsi delici-emici ya da yalayıcı-emici ağız tipine sahiptir. Tam başkalaşımlı (holometabol) olduklarından larvaları ("kurt ya da kurtçuk") hem görünüş hem de yaşam tarzı bakımından erginlerinden oldukça farklıdır. Sarı, kahverengi, yeşil ya da siyah renkler, yapı ve pigment renklerdiir. Cyclorrhapha grubundan sinekler duyargalarının üst kısmında yarım daire şeklinde bir yarık taşımasıyla tanınırlar. Puptan çıkmaya hazırlanırken, bu yarıktan vücut sıvısıyla dolmuş bir kese dışarıya doğru şişirilerek pupun patlatılması sağlanır. Başkalaşımdan sonra bu kese tekrar başın içine çekilir ve yerinde sadece kavisli bir iz kalır. Taksonomide bu iz çok önemlidir. İki kanatlılar takımını diğer böcek takımlarından ayıran en önemli farkı yapı, arka kanatların değişime uğramasıyla oluşan ve denge görevi gören (halter) adlı ucu topuzlu yapıdır. Bu yapı ayrıca biraz farklı biçimde Strepsiptera takımında da bulunur. (Devamı...) |
![]() Christiaan Huygens 14 Nisan 1629 yılında zengin ve nüfuzlu Hollandalı bir ailenin İkinci erkek çocuğu olarak Lahey’de dünyaya geldi. Huygens dedesinin ismini almıştır. Babası Constantijn Huygens, annesi Suzanna van Baerle idi. Annesi Christiaan Huygens’in kız kardeşinin doğumundan kısa bir süre sonra vefat etmiştir. Huygens çiftinin, Constantijn (1628), Christiaan (1629), Lodewijk (1631), Philips (1632) ve Suzanna (1637) adlarında beş çocuğu vardı. Babası, Constantijn Huygens diplomat, Orange House’un danışmanı ve aynı zamanda şair ve müzisyendi. Galileo Galilei, Marin Mersenne ve Renē Descartes, Constantijn Huygens’in arkadaşlarıydı. Christiaan Huygens 16 yaşına kadar evde eğitim gördü. Huygens minyatür değirmenler ve diğer makinelerle oynamayı çok severdi. Babası ona özgürlükçü bir eğitim verdi. Huygens dil ve müzik, tarih ve coğrafya, matematik, mantık ve söylem ve aynı zamanda dans, eskrim ve binicilik eğitimleri aldı. Babası Huygens’i Leiden Üniversitesi hukuk ve matematik bölümlerine gönderdi. Huygens burada Mayıs 1645’den Mart 1647 yılına kadar eğitim gördü. Frans van Schooter Leiden Üniversitesi’nde 1646 yılında bir akademisyendi ve aynı zamanda Huygens ve abisinin özel matematik öğretmeniydi. Descartes’in tavsiyesi üzerine bu görevi üstlenmiştir. Birkaç yıl sonra, Huygens yeni kurulan ve babasının müdürü olduğu Orange Koleji’nde çalışmalarına devam etti fakat kardeşi Lodewijk ve başka bir öğrenci arasında geçen düellodan sonra bir değişiklik oluştu. Constantijn Huygens bu kolejde 1669 yılına kadar sürecek olan başka bir göreve getirildi. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 9 - Cts
![]() Spitfire'lar Rolls-Royce Merlin motoruna sahiptiler. İnce ve yuvarlağımsı kanatları sayesinde çok keskin dönüşler yapabiliyor ve çok hızlı gidebiliyorlardı. İki kademeli (kapalı, tam) kanatçıklara (İng: Flap, Alm: Klap) sahiptiler. En büyük rakibi BF-109'lar tarafından hız, tırmanma ve dayanıklılık açısından alt edilse de çok iyi tasarımı sayesinde yapabildiği keskin dönüşlerle çoğu kez onları alt etmişlerdir. Ayrıca Spitfire'ların uçak gemilerinden kalkması için tasarlanmış Seafire modeli de vardır. II. Dünya Savaşı'nın meşhur uçakları arasında Spitfire çok iyi vazife gören tek kişilik avcı uçağı olarak daima hatırlanacaktır. Özellikle 1940 yılında İngiltere Adası ve Manş Denizi üzerinde meydana gelen İngiltere hava savaşlarındaki (Battle of Britain) çarpışmalarda İngiliz pilotları Spitfire'ın değişik tipleri ile üstün Alman Hava Kuvvetleri'nin (Luftwaffe) Messerschmitt Me (Bf) 109, Me 110 ve Focke-Wulf Fw 190 avcı uçaklarına karşı büyük başarılar kazanmışlardır. Savaştan önce yarış uçağı olarak R. J. Mitchell isimli mühendis tarafından planları çizilerek yapılan Spitfire'ın öncüsü, 1936 yılında avcı uçağı olarak deneme uçuşlarına başlamış, 1938 yılında İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri'ne (RAF) katılmıştır. Bütün 2'nci Dünya Savaşı uçaklarının muhtemelen en tanınanı olan Spitfire üretim hayatına Mk.I olarak başlamıştır. Britanya Savaşı'na hükmeden Hurricane ile birlikte her iki uçak da Alman Hava Kuvvetleri'nde görev yapan rakiplerine karşı daima üstün gelmiştir. Bununla beraber, Alman teknolojisi kendi uçaklarını geliştirdikçe, yeni düşman uçakları ile baş etmek için Spitfire'ı geliştirmek acil bir ihtiyaç haline gelmiştir. (Devamı...) |
![]() Mercedes, 9 Temmuz 1935'te Arjantin Tucuman'da dünyaya geldi. 15 yaşında profesyonel olarak şarkı söylemeye başlayan sanatçı ilk albümünü 1959'da çıkarttı. 1960'ların ortalarına doğru Latin Amerika müziğini rock ve politik müzikle harmanlayan Nueva canción tarzında yaptığı müziklerle tüm dünyada tanınmaya başlandı. 1976'da Jorge Vileda komutanlığında yapılan askeri darbenin ardından ülkesi Arjantin zor günler yaşamaya başladı. Politik tavrından ve müziğinden ödün vermeyen Sosa 1979'da La Plata'da verdiği konser sırasında sahnede gözaltına alındı. Bu olaydan sonra Arjantin'de şarkı söylemesi yasaklandı ve sanatçı sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı. Sosa, ülkesine ancak 1982'de dönebildi. Bu tarihten itibaren müzik çalışmalarına devam eden sanatçı 30'u aşkın albüme imza attı. Tüm dünyada konserler verdi. Sağlığı bozulana kadar müzik çalışmalarına ve politik mücadelesine devam etti. İlk albümleri olan La Zafra (1962) ve Canciones con Fundamento (1965) dikkatleri çok çekmemiş olsa da ülkesindeki en önemli festivallerden biri olan Cosquin Festivali'ne katılarak bildiğimiz ününe kavuşmuştu. İlk diktatörlük döneminde “La Negra” albümündeki tüm şarkılar yasaklanmıştı, ama o 1979 yılına kadar ülkesinde kaldı. Ve 1979 yılında çıktığı bir konserde tutuklandı. Bundan kısa bir süre sonra Avrupa'ya yerleşti ve 1982 yılına kadar orada yaşadı. Arjantin'e geri dönüşüyle birlikte diktatörlük karşısında kültürel ifadenin yolunu açan Buenos Aires Opera ve Tiyatrosu'nda çeşitli konserler verdi. Müzik tarihindeki ünü, sosyal adanmışlığı ve insan hakları için verdiği mücadele ile 2002'de Arjantin'de Sarmiento Ödülü’ne layık görüldü. Victor Heredia ve Leon Gieco ile müzikal-sanatsal bir proje olan Arjantin Şarkı Söylemek İstiyor projesine başladıysa da hastalığı nedeniyle yarım bırakmak zorunda kaldı. “Amerika'nın Sesi”ne tam da bu yıl Şarkıcı 1 ve Şarkıcı 2 adlı konseptsel bir çalışma ile katkı koymuştu. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 10 - Paz
![]() Eyfel Kulesi 1887 ile 1889 yılları arasında Gustave Eiffel'in firması tarafından, Fransız Devrimi'nin 100. yıl kutlamaları çerçevesinde düzenlenen Expo 1889 Paris fuarının giriş kapısı olarak inşa edilmiştir. Aslında kulenin mimarı Gustave Eiffel değil, İsviçreli Maurice Koechlin 'in siparişi üzerine tasarlayan Stephen Sauvestre'dir. Meslektaşı Emile Nouguier ile beraber ilk tasarımları yapmıştır. Kulenin, 7.739.401 Frank 31 Sent tutan inşaat masrafları, Gustave Eiffel'in tahminlerinin 1 milyon frank üstündedir. 1889 yılındaki açılış tarihden önceki 5 ayda 1,9 milyon kişi ziyaret edince, yıl sonuna kadar toplam masrafın 3/4'ü çıkartılmıştır. 3.000 işçi 26 ay boyunca 18.038 adet demir parçayı 2,5 milyon perçinle bir araya getirdi. Hiç ölüm vakası yaşanmamış olması, o günün şartlarında şaşırtıcı bir durumdur. Ancak kule, onu bir utanç lekesi olarak gören Paris halkının tepkisini de çekmiştir. Bazı sanatçılar devasa bir sokak lambasına benzetirken, bir fabrika bacası gibi Paris'in görsel itibarını zedeleyeceğini ileri sürmüşlerdir. Böylelikle devrin sanatçı ve edebiyatçı çevresinde bir kampanya başlatılmış, bu kampanya süresince ünlü sanatçıların imzaladığı bildiriler dağıtılmıştır. Bugün ise Eyfel Kulesi, Dünya'nın en güzel mimari yapılarından biri olarak kabul edilir. Parisliler onu Demir Bayan olarak adlandırırlar. İlk başlarda Eiffel, Kule'ye sadece 20 yıl için müsaade almıştı. Dolayısıyla, 1909 yılında kulenin sökülmesi gerekiyordu. Ancak kule, iletişim için çok uygun yüksekliğe ulaştığından ve yeni yüzyılda Atlantik ötesi haberleşmeye imkân tanıdığından, kalmasına izin verildi. (Devamı...) |
![]() |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 11 - Pzt
![]() Doğada su katı, sıvı ve gaz hâllerinde görülür. Kimyasal formülü (H2O) 2 hidrojen ve 1 oksijen atomundan meydana gelir. H+ iyonu içeren bir madde ile (ör. asit) ve OH- iyonu içeren maddenin (ör: baz) tepkimesi ile oluşur. Bilim insanları dünyadaki yaşamın suda başladığını düşünmektedir. Su moleküler yapısı oldukça basit ve bol bulunan bir madde olmasına rağmen belirli koşullarda diğer bileşiklerden oldukça farklı davranışlar sergiler.Örneğin katı (buz) haldeki su sıvı haldeki suyun üzerinde yüzer. Dünyadaki hemen hemen tüm diğer bileşiklerde ise katı faz sıvı fazdan yoğundur ve katı fazdaki bileşik batar. Suyun bu özelliğin bazı avantajları vardır. Örneğin soğuk bir bölgede göl yüzeyini kaplayan buz tabakası yalıtıcı görevi görür ve dipteki yaşamı korur. Buzun çökmesi durumunda canlılar şiddetli soğuğa maruz kalacağından yaşamlarını devam ettirmeleri imkansız hâle gelecektir. Su yanıcı bir madde değildir. Bu özelliği nedeniyle ateş söndürücü olarak kullanılır. Fakat suyun bileşimindeki Oksijen yakıcı bir gazdır, Hidrojen ise yanıcı bir gazdır. Oksijen ve hidrojen birleşerek söndürücü olan suyu oluşturur. H2O saf suyu temsil eder, saf suya doğal en yakın örnek yağmur suyudur. Saf su canlılar için içilebilir su değildir, insanlara yararı yoktur. Suyun akışkan olması dışında insanlar ve canlılar için içinde taşıdığı mineraller çok önemlidir. Canlıların içmesi gereken suda mineral olması gerekmektedir. Yağmur suyu yani saf su, yağdıktan sonra toprağa düşünce toprağın yapısındaki mineralleri toplar, yeryüzünde bu yağmur suları bir akarsu oluşturur bu içilebilir bir sudur. Genelde toprak altındaki suları kirleten bina yapılaşmaları, sanayiden, insan yaşam alanından vs uzak sağlığa uygun olması için çok yüksek yerlerde, dağlardaki akarsu ya da doğal su kaynağı bulunup buralara su doldurma tesisi yapılır, bu doğal mineralli sular şişelenip marketlerde "doğal kaynak suyu" olarak satılır. Her bölgedeki toprakta mineraller ve oranları farklıdır, bu yüzden suyun faydaları bölgelere göre değişebilir. (Devamı...) |
[[Dosya:|sağ|150px]] Mao Zedong ( |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 12 - Sal
![]() Filistin kelimesinin kökeni Yunanca Philistia sözcüğüdür ve Filistinlerin yurdu anlamına gelir. Antik Filistinliler (İng: Philistine) MÖ 12. yüzyılda güney sahilinde, Tel Aviv-Yafa ve Gazze arasındaki küçük bir bölgeyi ele geçirmişler ve ilk kez Antik Yunan yazarlar bu bölge için Philistia ismini kullanmışlardır. Filistin adı, 2. yüzyılda Romalılar tarafından Suriye Eyaleti'nin güneyini tarif etmek amacıyla Suriye Filistini şeklinde kullanılmış ve yeniden canlandırılmıştır. Buradan Arapçaya girmiş, en az İslam tarihinin başından beri kullanılagelmiştir. Roma İmparatorluğu'ndan sonra Filistin adının resmi olarak kullanımı, Osmanlı İmparatorluğu yıkılıp bölge İngiliz mandası oluncaya kadar ortadan kalktı. İngiliz mandası olan Filistin, hemen hemen tüm modern İsrail'i, Batı Şeria'yı ve günümüz Ürdün'ü olan Şeria Nehri'nin doğusunu kaplıyordu. Birleşik Krallık daha sonra Şeria Nehri doğusundaki toprakları ayrı bir idari yönetim altına aldı. (Devamı...) |
![]() Futbola İsveç'te Degerfors'ta başladı. Daha sonra IFK Norrköping kulübüne transfer oldu ve bu takımla 4 kez İsveç Ligi Allsvenskan Şampiyonluğu kazandı. Bu dönemde bir maçta 7 gol attı. Nordahl ilk olarak 1945 yılında İsveç millî futbol takımı forması giydi. 1948 yılında gol kralı olarak İsveç'in Olimpiyat Oyunları'nda altın madalya kazanmasında önemli rolü oldu. İsveç Ligi'nde oynadığı dönemde 172 maça çıktı ve 149 gol attı. 22 Ocak 1949 tarihinde Milan'a transfer oldu. Burada İsveç millî takımında da takım arkadaşı olan, Gunnar Gren ve Nils Liedholm oldukça başarılı bir üçlü oluşturdu. Nordahl'ın Milan'a transferi o dönem için İsveç millî takımı kadrosuna girmesini engelledi. Ancak buna rağmen 30 kez giydiği millî forma ile 44 gol attı ve maç başına 1,5'a yakın bir oran yakaladı. AC Milan ile 8 sezon oynadı ve 5 kez Serie A'da gol kralı oldu. 1956 yılında Milan'dan ayrılarak AS Roma'ya transfer oldu ve iki sezon da Roma'da forma giydi. Gunnar Nordahl, Serie A'da attığı 210 gol ile AC Milan'ıntüm zamanlarda ligdeen çok gol atan futbolcusu unvanını halen elinde bulunduruyor. Serie A genelinde oynadığı 291 maçta attığı 225 gol ile Silvio Piola'dan sonra en çok gol atan ikinci futbolcudur. ve Serie A'da en çok atan yabancı futbolcudur. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 13 - Çrş
![]() Bu macerada genç gazeteci Tenten ve arkadaşları, davetli oldukları bir uzay bilimleri kongresine katılmak üzere Avustralya'ya doğru yola çıkacaklarken, giderayak eksantrik bir milyonerin kendi uçağıyla seyahat etme davetini kabul ederler. Uçak havadayken kaçırılır ve Pasifik Okyanusu'nda bir adaya indirilirler. Burada onları eski düşmanları Rastapopoulos karşılar. "Sidney'e 714 Sefer Sayılı Uçuş" adlı macerada Hergé'nin değindiği temalardan biri silah tüccarlığıdır: Bu macerada Hergé, milyoner Laszlo Carreidas karakteri için gerçek yaşamdaki Fransız uçak sanayicisi Marcel Dassault’u örnek almıştır. Ayrıca Hergé albümde finans dünyasının karanlık yönlerine de göndermeler yapar: Laszlo Carreidas’ın İsviçre bankalarındaki gizli hesapları ortaya çıkar. Issız adada Carreidas'ı tıbbi işkence yöntemleriyle sorgulayan Dr. Krollspell, Nazi bilim adamı "ölüm meleği" Dr. Josef Mengele'yi anıştırmaktadır. Devamı... |
![]() |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 14 - Prş
![]() Akademinin ilk olarak David Riazanov tarafından kurulmuştur. Enstitü ilk kurulduğu yıllarda Karl Marx, Friedrich Engels ve Vladimir Lenin'in eserlerini derleyip basmaktaydı. 1930'lu yıllarda yaklaşık 400.000 kitap ve dergi, bununla birlikte Marx ve Engels'e ait yaklaşık 55.000 orijinal ve fotokopi belgeyi basarak, o dönemde dünyanın en zengin ve geniş sosyalist literatürüne sahipti. Bu dönemde kurumda 87'si tarihçi olmak üzere 109 kişi çalışmaktaydı. Enstitünün ortaya koyduğu eserleri Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) tarafından gözlenmesine rağmen tam olarak partiye bağlı değildi. Nitekim 1930 yılında çalışanlarından sadece 39 kişi SBKP üyesi idi. İlk olarak "Marx-Engels Enstitüsü" adıyla kurulan enstitü, kuruluşundan bu yana birçok kez isim değişikliğine uğramıştır. 1952 yılında "Marx-Engels-Lenin Enstitüsü" olarak anılan kurum, 1956 yılında "Marx-Engels-Lenin-Stalin Enstitüsü" adını almıştır. Ardından Nikita Kruşçev döneminde başlayan destalinizasyon politikaları sonucu, kurumun ismi tekrar değiştirilerek, aynı zamanda en bilinen adı olan, "Marksizm-Leninizm Enstitüsü" olarak değiştirilmiştir. Ardından 1991 yılında Sovyetler Birliği'nin dağılması üzerine ismi "Sosyalizm Tarihi ve Teorisi Enstitüsü" olarak yeniden düzenlenmiştir. Günümüzde bu isim kullanılmakla birlikte resmi belgelerde "Rus Bağımsız Sosyal ve Ulusal Problemler Enstitüsü" olarak da geçmektedir. Devamı... |
![]() Yaşamının son yıllarında çocukları için derlediği ve Kaz Ana’nın Öyküleri (1697) adlı kitabında yayımladığı masallar (Uyuyan Güzel , Kırmızı Başlıklı Kız, Mavi Sakal, Çizmeli Kedi, Külkedisi) birer dünya klasiği haline gelmiştir. Perrault, yaşadığı dönemde Avrupa’da çok bilinen ve bir sözlü edebiyat ürünü olarak anlatılan çocuk masallarını bu kitapta bir araya getirmiş; yazıya geçirdiği masallar daha sonra başta Grimm Kardeşler olmak üzere başkaları tarafından da yeniden yazılmış; opera, bale (Çaykovski’nin Uyuyan Güzel balesi gibi), tiyatro ve filme ( Walt Disney şirketinin Külkedisi (1950) ve Uyuyan Prenses (film, 1959) animasyon filmleri gibi) uyarlanarak günümüze gelmiştir. Bunun için Perrault “çocuk kitaplarının babası” olarak anılır. XIV. Louis devrinin Fransız Akademisi üyesi önemli bir edebiyatçı olan Perrault, yaşadığı dönemde önce Fransa’yı sonra tüm Avrupa’yı saran “Eskiler - Yeniler Kavgası”nın ortaya çıkmasındaki rolü ile tanınmış bir entellektüeldir. Eskileri taklit eden çağdaş yazarları bu tutumlarından ötürü eleştiren Perrault, insan düşüncesinin zaman içinde olgunlaştığını, eskilere öykünmenin bir yararı olmayacağını ve yeni yapıtların daha üstün olduğunu öne sürmüştür. Devrin ünlü mimarlarından Claude Perrault’nun kardeşidir. Devamı... |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 15 - Cum
![]() Bosna-Hersek Cumhurbaşkanı Bakir Izetbegović ve Sırbistan Başbakanı Aleksandar Vučić, sel felaketi nedeniyle uluslararası yardım çağrısı yaptı. Bosna-Hersek'te sel sularının neden olduğu heyelanlar sebebiyle, 1992-1995 yıllarında yaşanan Bosna Savaşı'ndan kalma 120.000'den fazla mayın yer değiştirdi ve sürüklendi. Ayrıca, 20 Mayıs'ta Bosna-Hersek'te, 21-22-23 Mayıs tarihlerinde ise Sırbistan'da ulusal yas ilan edildi. Devamı |
![]() Syngman Rhee, Hwanghae Eyaleti'nin Daegyeong-ri şehrinde asilzade Yangban soyunun bir üyesi olarak doğdu. Rhee, Joseon Kralı Kral Taejo'nun en büyük oğlu olan Prens Yangnyeong'un soyundan geliyordu. Pai Chai Hak Dang'a devam ederken Kore'nin Japon hegamonyasına karşı mücadelesinde aktif olmaya başladı. Japon monarşisine karşı yaptığı gösteri yapması nedeniyle tutuklandı. 1904'te serbest bırakıldıktan sonra Birleşik Devletler'e gitti. George Washington ve Princeton Üniversitelerinden mezun olarak birkaç dereceye sahip oldu. Batılılaşarak ailesinin önceki adını ve kendi adını batılı tarzda yazmaya başladı. 1910'da Japonya istilaya başlamıştı ki Kore'ye döndü. Politik çığırtkanlığı ordu tarafınfan hoş karşılanmayınca 1912'de Çin'e gitti. 1919'da bütün bağımsızlık yandaşı gruplarla bir araya gelerek Şangay'de "Geçici Hükümet"i oluşturdu. Başkan olarak seçildi ve görevini 1925'e kadar sürdürdü. "Geçici Meclis"teki otoritesini kötüye kullanma suçuyla itham edildi. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 16 - Cts
![]() Türbe'de Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk padişahı Osman Gazi'nin dedesi ve Ertuğrul Gazi'nin babası Süleyman Şah'ın ve iki askerinin naaşları bulunmaktadır. Türbede yatan Süleyman Şah'ın Osman Gazi'nin dedesi olan Süleyman Şah değil, I. Kılıç Arslan'ın babası Kutalmışoğlu Süleyman olabileceği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Büyük Selçuklu İmparatorluğu Sultanı Alp Arslan’ın Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra yeni vatan edinmek maksadıyla batıya yönelen Oğuz boyları arasında Süleyman Şah önderliğindeki Kayı boyu da bulunmaktaydı. Süleyman Şah, yeni yurt aramak üzere çıktığı bu yolculukta Halep yakınlarındaki Caber Kalesi’ne gelir ve Fırat Nehri boylarına yerleşir. Buradan tekrar yeni yurt aramak üzere yola çıkar, ancak 1227 yılında Fırat Nehri’nin karşı kıyısına geçmeye çalışırken muhafızları ile birlikte Fırat sularında boğulur. Süleyman Şah’ın naaşı ve iki askeri Caber Kalesi eteklerine bir kümbete defnedilir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde imparatorluk sınırları içerisinde olan mezarın bulunduğu yere bir türbe yapılarak buraya “Türk Mezarı” adı verilir. Devamı... |
![]() Bulgar Çarı I. Petro zamanında ortaya çıkan mezhep, Hıristiyanlığın temel anlayışına göre sapkın bir harekettir. Kurucusu, Bogomil (Slavca: Tanrı’nın sevdiği) adlı bir köy papazıdır. Bogomolizm akımının mensupları kendilerini Hıristiyan diye nitelemelerine rağmen birçok konuda yaygın Hıristiyan anlayışından farklı inanca sahiptiler. Örneğin, teslise inanmıyor, İsa'nın Tanrı'nın oğlu değil, peygamber olduğunu düşünüyor, Papalık otoritesini tanımıyor ve haç gibi dini sembolleri kabul etmiyorlardı. Bogomiller bu özelliklerinden dolayı Ortaçağ boyunca Papalığın büyük tepkisiyle karşılaştılar. Engizisyon mahkemelerinde idama mahkûm edildiler. Birçoğu işkenceye uğradı ve sürgün edildi. Tüm olumsuzluklara rağmen hızla yayılan ve Bulgaristan sınırları dışına taşan Bogolizmin kalesi 13. üçüncü yüzyıl boyunca Bosna-Hersek'ti. Bogomilcilik, Balkanlar'daki 15. yüzyıldaki Osmanlı fetihlerine kadar etkinliğini sürdürdü. Bogomilciler Osmanlı fethi sonrasında kitleler halinde, İslam dinine geçmişlerdir. Devamı... |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 17 - Paz
![]() Dilsiz kaval üflenme teknikleri açısından Ney'e benzer fakat ayrıldığı önemli farklılıklar vardır. Dilsiz kavaldan ses çıkarmak için dudaklar U harfi biçimine getirilir ve çeneye paralel tutulan kaval yüz ekseninden yaklaşık 45 derece sağ ya da sola saptırılarak ses çıkarılmaya çalışılır. Dilli kavalda ses çıkartmak daha kolay olsa da çalmak için horlatma denilen ve alt-üst çene kemiklerinin de kullanıldığı nispeten kolay bir yöntem uygulamak gerekir. Yapı olarak oldukça basit olan kaval nefese büyük özgürlük tanıdığı için çok değişik üfleme teknikleri geliştirilebilir. (Devamı...) |
![]() Aleksios'un kökeni sıradan ailedendir ve Bitinya'da bir yerde 13. yüzyılın sonlarında doğmuştur. Buna rağmen âlim Theodore Hyrtakenos'tan eğitim almış ve vergi memuru olmuştur. 1320 yılında tuz tesislerinin direktörü, sonra Batı themalarının domestikos'u olmuştur. 1321 yılında imparatorluk parakoimōmenos'u (chamberlain, saray nazırı) olana kadar bürokrasi basamaklarında yükselmiştir. Pozisyonu onu torunu III. Andronikos lehine İmparator II. Andronikos'u tahttan indirmek için Syrgiannes Palaiologos ve prōtostratōr Theodore Synadenos ile komplo kuran İoannis Kantakuzinos için ihtiyaç duyulan biri haline getirmiştir. Savaş tehdidi nedeniyle, İmparator Trakya ve Makedonya'nın bazı bölgelerini III. Andronikos'a verdi. 1328 yılında III. Andronikos tek başına imparator olduğunda, yakın arkadaşı Kantakuzinos'u baş bakan yaptı ve Aleksios ise Kantakuzinos'un boşalttığı makam olan imparatorluk sekreteryası başı (mesazōn) ve devletin maliyesinden sorumlu görevler ile ödüllendirildi. Bu makamlar ona önemli bir miktar servet yapmasına imkan verdi, servetiyle Marmara denizi sahilinde Selymbria yanında Epibatai'da kişisel bir sığınağı kale şeklinde bir ev yaptı. 1341 yılının başlarında Andronikos'un ölümünden hemen önce Bizans donanmasına komuta etme gücü veren yüksek bir rütbe olan megas doux ("Büyük dük") ünvanıyla ödüllendirildi. Cebinden 100,000 Hiperpiron vererek donanmayı yeniden donattı. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 18 - Pzt
![]() Bilimsel adı Phalacrocoracidae, Grekçe "kel" anlamına gelen φαλακρός (phalakros) ve "kuzgun" anlamına gelen κόραξ (korax) kelimelerinden Latinceleştirilmiştir. Erişkin karabatakların yanaklarında bulunan krem beyazı tüysüz bölgeden ötürü bu adın geldiği düşünülmektedir. Karabataklar orta ve büyük boyutlarda deniz kuşlarıdır. En küçükleri olan küçük karabatak 45 cm boyunda ve 340 g ağırlığında iken en büyük türü olan Phalacrocorax harrisi 100 cm boyunda ve 5 kg ağırlığındadır. Soyu tükenmiş Phalacrocorax perspicillatus ortalama 6,3 kg ağırlığıyla daha da büyüktü. Kuzey Yarımküre türlerinin tamamına yakını ile birlikte türlerin çoğunluğu koyu renkli tüylere sahiptir. Güney Yarımküre türlerinin bazıları ise siyah ve beyaz tüylere sahip iken Yeni Zelanda'nın Phalacrocorax punctatus türü gibi çok azı daha renkli tüylere sahiptir. Türlerin çoğunda yüzde gözler ile gaga arasında parlak mavi, turuncu, kırmızı ya da sarı olan ve üreme döneminde daha da parlaklaşan tüysüz renkli deri bulunur. Gagaları ince ve uzundur. Gaganın üst ucu ise aşağıya doğru kanca gibi kıvrıktır. Ayaklarında dört parmağıda birleştiren perdeler bulunur. Açık denizden çok kıyılarda yaşarlar ve bazı türleri kara içindeki sularda koloniler kurar. En eski soyunun yaşam alanına bakıldığında köken olarak tatlı su kuşları olduğu görülür. Pasifik Okyanusu'nun ortasındaki adalar hariç dünyanın tamamına yayılmışlardır. (Devamı...) |
![]() Futbol hayatına Sakarya'daki Sakaryatekspor kulübünde başlayıp Sakaryaspor'a transfer oldu. Orta saha veya forvet mevkiinde başladı. Sakaryaspor'daki performansıyla dikkat çekmeyi başardı. 2002-03 sezonunda Sakaryaspor’dan Fenerbahçe'ye transfer oldu. Fenerbahçe’deki ilk resmi maçı, 11 Eylül 2002′de Gaziantepspor-Fenerbahçe karşılaşmasıdır ve aynı sezon içerisinde 6 kasım 2002'de Galatasaray ile oynanan 6-0'lık karşılaşmada ilk golü kaydederek Fenerbahçeli taraftarların gönlünde ayrı bir yer edindi. 2004-2005 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde Manchester United maçında 3 gol atarak avrupa kupalarında bir maçta en çok gol atan türk futbolcu unvanını elde etti. Fenerbahçe'nin 100. yılındaki şampiyonluğunda Alex de Souza ile katkısı çok büyük oldu ve bu sezonun sonunda bedelsiz olarak Middlesbrough FC takımına transfer oldu. Fenerbahçe ile sözleşmesi sona eren millî futbolcu Tuncay Şanlı, 2007 yılında İngiltere'nin Middlesbrough takımıyla anlaştı ve 4 yıllık sözleşmeye imza attı. Bu takımda 70 maçta 17 gol kaydetti. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 19 - Sal
![]() Kışın yaprağını döken ağaçlardır. Genç sürgünlerin özü bölmelidir. Tomurcuklar az sayıda pullarla örtülmüştür. Yaprakçıkların kenarları bazı türlerde ince dişli, bazılarda ise düzdür (tam kenarlı). Yaprakçık sayısı türlere göre (3) 5-23 arasında değişir. Çiçekler bir evcikli dir. Erkek çiçekler bir önceki yılın sürgünlerinde yan durumlu, aşağıya sarkan kedicik halinde kurul oluşturur. Kurullar dallanmamıştır. Her bir erkek çiçeğin 1 brahte, 2 brahtecik ile 3-4 loplu bir çevre yaprağı (çanak) vardır. Etamin sayısı 7-105 dir.Dişi çiçekler ise yeni sürgünlerin ucunda terminal (tepede) durumlu dik duran 2-8 çiçekli fakir kurullar oluşturur. Dişi çiçeğin de 1 brahte, 2 brahtecik, 4 loplu çevre yaprağı vardır. Bunlar ovaryumla kaynaşmıştır, yalnız uçları serbesttir. Ovaryum alt durumludur; etli kalın 2 stigması oldukça gelişmiştir. Sonbaharda olgunlaşan büyük çekirdekli sulu meyvenin iç kısmı 2 bölmeye ayrılmıştır. Tohum 2 loplu, yağlı ve lezzetlidir. Odununun özü koyu, dış kısmı açık renkli, ağır ve güzel cila kabul eden odunları vardır. (Devamı...) |
![]() Almanya'nın Eisleben şehrinde doğan Martin Luther, Erfurt Üniversitesi'nde okudu. Ailesine yaptığı bir ziyaret dönüşü, Erfurt yolunda yıldırım çarpma tehlikesiyle karşılaşınca keşiş olmaya karar verdi. 21 yaşındayken Aziz Augustin tarikatına bağlı bir manastıra girip ilahiyat eğitimine başladı ve aynı yıl rahip oldu. Ertesi sene Wittenberg Üniversitesi'nde doktorasını tamamlayarak ders vermeye başladı. O günlerde, Roma'nın görevlendirdiği bir Dominiken keşişi olan Johann Tetzel, Wittenberg civarında endüljans satıyordu. Luther manastırdaki günlerinden beri sorguladığı bu uygulamaya karşı bir eleştiri yazdı. "Endüljansın Kuvvetine Dair Tezler" başlıklı, 95 maddeden oluşan bu metni 31 Ekim 1517 günü piskoposlara gönderdi ve aynı zamanda birer mektupla endüljans konusundaki vaazlerin teolojik açıdan sağlam bir zemine oturtulmasını istedi. Martin Luther'in bu tezleri üniversitenin bülten panosu sayılabilecek bir yer olan Wittenberg Saray Kilisesi'nin kapısına astığı yolundaki, ancak yıllar sonra yayılan rivayet kanıtlanmış değildir. Sonuçta bu tezler Almanya'da ve komşu ülkelerde Luther'in kendisinin de öngörmüş olmadığı bir hızla yayılınca sadece endüljans satışlarında bir düşüş yaşanmakla kalmadı, bu olay bütün reform hareketinin başlangıcı oldu. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 20 - Çrş
![]() Berlin Muharebesi'nin sonucu, Berlin Harekâtı'nın ilk aşamalarında, Alman başkentinin dışında belirlenmişti. Sovyet birlikleri kenti kuşatmaya çalışırken Alman kuvvetleri de bunu engellemek için mücadele etti ve sonunda bu birlikler kentin dışında ya imha oldular ya da silah bırakmak zorunda kaldılar. Bu mücadeleler kentin kaderini belirledi. Yine de daha sonra Berlin'de çok sert çatışmalar yaşandı. Kızıl Ordu birlikleri kent merkezine sokak sokak çatışarak ilerlediler. Kızıl Ordu, 16 Ocak 1945 tarihinde başlayan Vistül-Oder Taarruzu ile Alman cephesini yarmıştı ve Kızıl Ordu birlikleri günde 30 - 40 km.lik bir hızla batı yönünde ilerlemeye başladılar. Doğu Prusya, Aşağı Silezya, Doğu Pomeranya ve Yukarı Silezya topraklarını geçen Sovyet birlikleri, Oder Nehri üzerinde Berlin'in 60 km. doğusuna düşen Küstrin yakınlarındaki Oder köprübaşında geçici olarak durdular. Ardından Berlin'e yönelen genel taarruz boyunca iki Sovyet cephesine bağlı kuvvetler Berlin'e doğudan ve güneyden ilerlemişlerdi. Bir üçüncü Sovyet cephesi ise Berlin'in kuzey kesiminde mevzi almış olan Alman kuvvetlerini bu kesimde yenilgiye uğrattı. (Devamı...) |
Flora Disney ve Elias Disney'in oğludur. Üç erkek, bir kız kardeşi vardır. Kardeşi Roy O. Disney ile Walt Disney Productions'ı kurdu ve şirketi dünyanın en ünlü film yapımcılarından biri oldu. Kurduğu şirket Walt Disney Şirketi, şu an yıllık 30 milyar dolar geliri olan bir medya devi haline geldi. Walt Disney genelde bir diyabetsiyen, ayrıca animasyon ve tema park (bir şeyle ilgili lunapark) tasarımlarıyla Oscar'a aday olamadı ama 59 adaylıktan 22 tanesini alarak en çok Oscar kazanan şahsiyet olarak tarihe geçti, 7 kez de Emmy Ödülleri'ne aday oldu. Halen de en fazla Oscar'a aday olan kişidir. Diane ve Sharon isimli iki kızı vardı. Walt Disney ve çalışanları; Dünya'nın en ünlü prodüksiyonlarını üretti. Disney'in iç kişiliği olarak görülen; farelerden korkmasına rağmen Mickey Mouse da başta olmak üzere Bugün Disney İsmiyle Özdeşleşen Pek Çok Karakter, Disneyland ve Walt Disney Resort gibi mekanlar da onun eseriydi. Walt Disney; Orlando, Florida'daki Walt Disney Dünyası açılmadan birkaç yıl önce gırtlak kanserinden 15 Aralık 1966'da öldü. 17 Aralık1966'da cenazesi yakıldı ve külleri Kaliforniya'daki Forest Lawn Anıt Mezarlığı'na defnedildi. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 21 - Prş
![]() İnsan üstü boyutta ve oturan adam şeklinde tasarlanan heykelin sağında ve solunda, dışa dönük canlı bir yaşamla içe dönüklüğü temsil eden Lea ve Rahel heykelleri bulunmaktadır. Musa tanrısal on emri halkına bildirmek için Sina Dağına çıkar ve orada kırk gün kırk gece bekler. Şehre döndüğünde, halkının altından yaptıkları bir buzağı heykeline taptıklarını görür. Bu, onda büyük bir kızgınlık ve hiddet yaratır. Michelangelo’nun Musa’sı, bu anı temsil eder. Peygamber öfkeli, fakat henüz kendisine hakim görünür. Başı sola çevrili, üzerinde on emrin yazılı bulunduğu levha koltuğunun altında, sağ eli asabi bir hareketle sakalını karıştırır. Davud heykelinde olduğu gibi, burada da zapt olunan hareket,yahut biraz sonra harekete geçecek olan sükun ifade edilir. Heykel Musa peygamberin az sonra ayağa kalkarak levhayı yere çalacağı izlenimini yaratır. (Devamı...) |
![]() 1908'de Osmanlı İmparatorluğu'nun Ergir (Günümüzde Arnavutluk sınırları içinde kalan ve Gjirokastër olarak bilinen) kentinde Bektaşi Müslüman Tosk bir ailede doğan Enver Hoca, ilk eğitimini İlbasanlı Selim Rûhi Baba tarafından Âsım Baba Tekkesi'nde aldı. Babasının adı Halil, annesinin adı Gülihan (Gülo) idin. 1930'da üniversite öğrenimi için gittiği Fransa'da Fransız Komünist Partisi'nin yayın organı Humanité'de yazmaya başladı. 1936 yılında döndüğü ülkesinde bir süre Fransızca öğretmenliği yaptı. Nisan 1939'da İtalya'nın Arnavutluk'u işgalinden sonra öğretmenlikten çıkarıldı. Bunun üzerine Tiran'a döndü ve açtığı tütüncü dükkânı kısa sürede, işgalci düşmana karşı direniş hazırlıkları yapan komünist militanların toplantı yerine dönüştü. Ülkede varolan çeşitli komünist gruplar 8 Kasım 1941'de Arnavutluk Emek Partisi'ni (AEP) kurdular. Mart 1943'te yapılan ilk parti kongresinde Enver Hoca partinin Genel Sekreterlik görevine getirildi. Ulusal Kurtuluş Konseyi adına seçilen yürütme organının yöneticiliğini de yapan Enver Hoca, 11 Ocak 1946 yılında kurulan Arnavutluk Halk Cumhuriyeti'nin başkanlığına getirildi. Enver Hoca yönetimindeki Arnavutluk, Stalin döneminde SSCB ile iyi ilişkiler içinde ve dışa açıktı. Ancak Kruşçev döneminden itibaren hemen tüm ülkelerle ilişkilerini keserek kendine yetme politikası izledi. Ülkesini, 1967 yılında resmi olarak dünyadaki ilk ateist devlet haline getirdi. Enver Hoca, ülkeyi 41 yıl aralıksız yönetti ve 11 Nisan 1985'te geçirdiği bir kalp krizi sonucu öldü. Enver Hoca, İtalyan ve Alman faşist işgalcilerine ve onların yerli işbirlikçilerine karşı Arnavutluk Komünist Partisi'nin bütün antifaşist ve yurtsever güçleri örgütleyerek sürdürdüğü mücadeleye önderlik etti. Arnavutluk'ta 1944 yılında devrimin gerçekleştirilmesi ve sosyalizmin inşa edilmesi Enver Hoca önderliğinde olmuştur. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 22 - Cum
![]() İlk kez 11 Kasım 1926'da açılan yola bir yıl sonra da ünlü tabelası konmuştur. Orijinal yol Chicago Illinois'den başlıyor, Missouri, Kansas, Oklahoma, Teksas, New Mexico, Arizona ve Kaliforniya eyaletlerini katederek Los Angeles şehrinde sona eriyordu. Ülkeyi (ve neredeyse kıtayı) doğudan batıya kateden bu yolun uzunluğu 3.940 kilometreydi. Tarihi ve turistik bir değeri olan yol popüler kültürde de oldukça geniş bir şekilde yer almıştı. Yolla aynı adı taşıyan ve Bobby Troup'un sözlerini yazıp bestelediği şarkı, aralarında Nat King Cole Trio, Perry Como, Chuck Berry ve The Rolling Stones'un da bulunduğu birçok şarkıcı ve grup tarafından seslendirilmişti. Two-Lane Blacktop gibi varoluşçu kült filmlerden Disney/Pixar'ın Cars'ı gibi animasyon filmlerine kadar sayısız filme ve televizyon dizisine de fon teşkil etmişti. (Devamı...) |
![]() |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 23 - Cts
![]() 2008 yılı verilerine göre altı Yıldız Savaşları filminin toplam hasılatı yaklaşık olarak 4.41 milyar dolardır. Bu hasılatla Yıldız Savaşları serisi, James Bond ve Harry Potter serilerinin ardından en çok hasılat yapmış üçüncü film serisi olmuştur. George Lucas filmleri, kitaplar, televizyon dizileri, video oyunları ve çizgiromanlar gibi birçok farklı alanda yayınların ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Üçlemede tasvir edilen kurguya pek çok yenilik getiren bu yan ürünler, serinin takipçileri tarafından Genişletilmiş Evren adıyla bilinen kurgusal evrenin oluşmasına imkan sağlamıştır. Bu yayınlar sayesinde filmler arasındaki boşlukta, Star Wars markasının popülerliği ve değeri korunmuştur. (Devamı...) |
![]() İsveç kralı V. Gustaf'ın oğluydu. 1902'de orduya girdi, 1932'de generalliğe yükseldi. Uppsala Üniversitesi'nde öğrenim gördüğü yıllarda başlayan arkeoloji ilgisi yaşamı boyunca sürdü. 1920'lerde Yunanistan, İtalya ve Kıbrıs'ta arkeolojik araştırma gezilerine katıldı. İsveç'teki eski anıtlar üzerine makaleler yazdı. Dünyada Asya çanak çömleklerinden oluşan en büyük özel koleksiyonlardan birine sahip olan Gustaf, Çin porselenleri konusunda otorite sayılırdı. 88 yaşındayken, İtalya'nın Acquarossa kentindeki Etrüsk harabelerinde sürdürülen kazı çalışmalarına katıldı. 1920'de ölen ilk karısı Connaught prensesi Margaret'ten beş çocuğu oldu. En büyük oğlu Västerbotten dükü Gustaf Adolf'u varis ilan etti. 1923'te Lady Louise Mountbatten'la ikinci evliliğini yaptı. Babasi V. Gustav, İsveç Kralı'in olumu ile Gustaf Ekim 1950'de tahta çıktı. Veliaht Gustaf Adolf'un 1947'de ölmesi üzerine, onun oğlu Karl Gustaf veliaht oldu. 1965'te Riksdag (Parlamento) kralların hükümdarlığa başlama yaşını 25'e yükseltti. Öte yandan 1971'de çıkarılan yasayla kralın yetkilerinin çoğu elinden alındı. Krallık büyük ölçüde sembolik bir makam haline geldi. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 24 - Paz
![]() |
![]() İtalya'nın işgali sırasında emrindeki askerlerden bazılarına kötü muamele ettiği gerekçesiyle Normandiya Çıkarması sırasında kızakta beklemekteydi. Fakat çıkartma sonrası müttefik birlikler Alman savunması karşısında ilerleyemeyince, Dwight Eisenhower tarafından ve zırhlı ordular grubu komutanı olarak tekrar göreve çağırıldı. Fransa'nın işgali sırasında komuta ettiği zırhlı birlikler istenenden çok daha süratli biçimde Alman hatlarının gerisine dalınca, kendisini durdurmak için akaryakıt ikmali kesilip, arada durup geriden gelen birlikleri beklemek zorunda bırakıldı. Ardenler'de kışın son kez karşı taarruza geçip Müttefik Ordularını zor duruma düşüren Mareşal Gerd von Rundstedt komutasındaki Alman Ordularını bozguna uğrattı. Almanya'nın batısını işgal ettikten sonra, Sovyet Birliklerini Elbe nehri kıyılarında durdurdu. Daha sonra Alman ordusunu da müttefik olarak alıp, hep birlikte Sovyetler Birliği'ni işgal etmek gerektiğini söyledikten birkaç gün sonra, Almanya'da şüpheli bir trafik kazasında öldü. Patton, Üçüncü Ordu'nun diğer üyeleriyle birlikte Lüksemburg'un Hamm köyündeki Lüksemburg Amerikan Mezarlığı ve Anıtına gömüldü. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 25 - Pzt
![]() Savaş zamanında savaş gemisi ile ticari gemi arasındaki fark sıklıkla bulanıktır. Savaşta ticari gemiler de silahlandırlır ve I. Dünya Savaşındaki Q-ship gibi yedek savaş gemisi (İngilizce: Auxiliary warship) olarak da kullanılır. 17. Yüzyıla kadar bir ticari geminin, bir donanma gemisinin yarısı kadar savaş gemisi olarak görev görmesi normaldi. Bu durum 19. yüzyılda korsanlığın baş göstermesiyle sona erdi, büyük ticari gemileri kalyonlar gibi silahlandırmak normal bir deneyimdi. Savaş gemileri ayrıca Fransız Donanması veya II. Dünya Savaşındaki Japon İmparatorluk Donanmasındaki gibi asker taşımak veya gemilere mühimmat sağlamak amacıyla da kullanıldı. (Devamı...) |
![]() 20 Ekim 1891'de, Cheshire'de doğdu. Öğrenimini Rutherford'un öğrencisi olarak Manchester üniversitesinde yaptı. 1919'da çalışmaya başladığı Cambridge'de 1935'e kadar çalıştı. Değişik nükleer fizik problemlerini, özellikle çekirdeklerin yüklenmesini ve elementlerin, alfa ışınlarıyla, suni parçalanmasını incelemiş, 1923'te, Cavendish Laboratuvarı araştırmalar bölümü müdür yardımcısı, 1927'de Royal Society üyesi olmuştur. 1932'de nötronun yapısını keşfetti ve 1935'te Nobel Fizik Ödülünü kazandı. Ayrıca yine 1935'te Liverpool üniversitesi fizik kürsüsüne geçti. II. Dünya Savaşı'nda, Los Alamos'taki İngiliz atom araştırmalarını yönetti, 1948 yılında Cambridge'de bir kolejin müdürlüğüne getirildi. Döteryumun gama ışınlarıyla parçalanmasını sağlayarak nükleer fotoelektrik etkiyi buldu. Atom çekirdeğindeki parçacıklardan nötronu keşfeden İngiliz fizikçi ve eğitimcidir (bak. Atom). Chadwick'in bu buluşu çekirdek bölünmesinin, atom enerjisinden yararlanmanın, atom ve hidrojen bombalarının yapımının yolunu açmıştır. Chadwick İngiltere'de Manchester'de doğdu. Manchester ve Cambridge üniversitelerinde, sonra da Berlin'de, radyasyon ölçme aletini bulan Hans Geiger'in yanında eğitim gördü. 1923'te Cambridge'teki Cavendish Laboratuvarı'nda yardımcı araştırma yönetmeni olan Chadwick 1927'de, İngiltere'de bilim adamlarınca kurulmuş en eski derneklerden olan Kraliyet Derneği (Royal Society) üyeliğine kabul edildi. 1932'de nötronun varlığını kanıtladı ve bilimsel araştırma dalında Hughes Madalyası aldı. 1935'te Liverpool Üniversitesi'ne fizik profesörü olarak atandı. Aynı yıl fizik dalında Nobel Ödülü'nü kazanan Chadvvick'e 1945'te "sir" unvanı verildi. Chadwick, Ernest Rutherford ve Charles Ellist'le birlikte, ünlü Radiations from Radioactive Substances (1930; "Radyoaktif Maddelerin Işınımı") kitabını yazmıştır. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 26 - Sal
![]() Akdeniz Oyunları ilk kez, 1948 Londra Olimpiyatları sırasında, Uluslararası Olimpiyat Komitesi asbaşkanı ve Mısır Olimpiyat Komitesi başkanı Muhammed Tahir Paşa’nın önerisiyle gündeme geldi. Türkiye ile birlikte dokuz Akdeniz ülkesi Olimpiyat komiteleri bu öneriyi olumlu karşılayınca, Uluslararası Akdeniz Oyunları Komitesi kuruldu. Merkezi Atina'da bulunan bu komite, oyunların dört yılda bir, Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerin amatör sporcuları arasında ve gene Akdeniz kıyısındaki bir kentte yapılmasına karar verdi. Akdeniz Oyunları'nın ilki, 5-12 Ekim 1951 tarihleri arasında Mısır'ın İskenderiye kentinde düzenlendi. Bütün Akdeniz Oyunları'na katılan Türkiye, 1971'de düzenlenen 6. Akdeniz Oyunları'na İzmir’de ve 17. Akdeniz Oyunları'na Mersin'de ev sahipliği yaptı. Eylül 2005’te İspanya'nın Almería kentinde Akdeniz Oyunları’nın on beşincisi yapıldı. Atletizm, basketbol, boks, jimnastik, futbol, güreş, eskrim, sutopu ve yüzme, bütün Akdeniz Oyunları'nın programında yer alan değişmez spor dallarıdır. Bugüne kadar düzenlenen Akdeniz Oyunları'nın en başarılı ülkesi, kazandığı toplam madalya sayısıyla İtalya’dır. (Devamı...) |
![]() 1906'da Tokyo İmparatorluk Üniversitesi'nden hukuk diploması aldıktan sonra, Dışişleri Bakanlığı'na girdi. 1928'de İsveç, Norveç ve Danimarka elçiliği, 1928-1930 arasında da dışişleri bakan yardımcılığı yaptı. 1936'da dışişleri bakanlığına getirilmesine ordu karşı çıkınca Londra elçiliğine atandı ve bu görevini 1939'a değin sürdürdü. II. Dünya Savaşı'nın sonlarında ülkesinin teslim olmasını savunduğu için Haziran 1945'te tutuklandı. Eylülde, Müttefik işgalinin ardından serbest bırakıldı ve oluşturulan Kijurō Şidehara hükümetinde dışişleri bakanlığına getirildi. Liberal Parti başkanı Içirō Hatoyama'nın siyasi etkinlikte bulunmasının işgal yönetimince yasaklanmasından sonra partide liderliği ele geçirdi ve 22 Mayıs 1946'da başbakan oldu. Bu görevini, 1947 ve 1948'de sosyalist lider Tetsu Katayama, gene 1948'de sol eğilimli Hitoşi Aşida'nın başbakanlık dönemleri dışında, 1954'e değin sürdürdü. Geniş bir desteğe dayalı güçlü bir yönetim oluşturdu ve ülkede istikrarın ve ekonomik refah ortamının oluşturulmasını sağladı. ABD ve Batı Avrupa'yla işbirliğinin temelini attı. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 27 - Çrş
![]() Adanın yüzölçümü 218.595 km² dir. Kuzey-güney doğrultusunda uzun bir ada olan Büyük Britanya'nın batı kesimi genellikle dağlıktır. Ancak yükseklikler fazla değildir. İskoçya'da Ben Nevis Tepesi 1.340 m, Galler'de Snowdown Tepesi 1.084 m'dir. Bütün ada hafif tepelerle düzlükler halinde uzayan çayır ve ağaçlıklarla kaplı yeşil bir ülkedir. İklim batıdan gelen okyanus etkisiyle yumuşak ve nemlidir. Batı kesimi daha çok yağış alır. Yıllık yağışlar 700-1.200 mm arasında değişir. Mevsimler arası sıcaklık farkı da çok azdır (Londra'da Ocak ayı ortalaması 5 °C, Temmuz ayı ortalaması 16,7 °C). Adanın en geniş yeri 130 km'yi geçmediği için ırmaklar kısadır. En önemli ırmaklar Thames, Trene, Severn'dir. (Devamı...) |
![]() 1844 yılında İstanbul’un Tophane semtinde dünyaya geldi. Babası Bezci Süleyman Ağa, annesi bekar çamaşırı diken Nefise Hanım idi. Annesinin ilk evliliğinden olma Hafız İbrahim adlı bir ağabeyi ve Halime, Şerife, İsmet adlı kardeşleri vardır. 6-7 yaşlarında iken babasını kaybetti ve ailesi büyük geçim zorluğuna düştü. Ailesi ile beraber ağabeyi Hafız Ağa’nın kaza müdürü olarak görev yaptığı Vidin’e gitti ve bir mahalle mektebinde öğrenim görmeye başladı. Ertesi yıl İstanbul’a dönerek öğrenimine Tophane Sıbyan Mektebi’nde devam etti. 1857-1861 yıllarında Mısır Çarşısı’nda bir aktar dükkânında çırak olarak çalıştı. 1861’de ağabeyinin yeniden Vidin Kasabası’na atanmasıyla Vidin’e, Mithat Paşa’nın ağabeyini yanına aldırması üzerine Niş kasabasına gitti ve 1864 yılında üç yıllık Niş Rüştiyesini bitirdi. Mithat Paşa’nın Tuna Valisi olarak atanıp ağabeyini vilayet merkezi Rusçuk’a getirtmesinden sonra kendisi de Rusçuk’ta bir devlet dairesine memur olarak atandı. Memuriyetini sürdürürken bir yandan da Arapça, Farsça ve Fransızcasını ilerlettiği için kendisini takdir eden Mithat Paşa ona kendi ismini verdi. Böylece asıl adı olan “Ahmet”'in yanına “Mithat” da eklenerek, bu şekilde anılmaya başladı. Bu dönemde memuriyet görevlerine ilave olarak Teşkilat Kanunu gereği çıkartılan Tuna Gazetesi’nin yazıişlerinde yardımcılık yapmaktaydı. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 28 - Prş
Napolyon Mısır'ı işgal ettikten sonra 1799'da bu konuda olurluluk raporu istemiştir. Sina Yarımadası'nın batısındadır. 193,3 kilometre uzunluğunda ve en dar yerinde 313 metre genişliğindedir. Kanal, Afrika çevresinde dolaşmaya gerek kalmadan Asya ile Avrupa arasında deniz taşımacılığı yapılmasını sağlar. Dünyanın en önemli su yolları arasında yer alır. Eski gemiciler ticarette çok uzun yol ve mesafe kat ettikleri için böyle bir kanal yapma gereksinimi ortaya çıkmıştır. Dünyada kapakları olmayan en uzun kanaldır. Diğer kanallarla karşılaştırıldığında kaza oranı hemen hemen sıfırdır. Gece ve gündüz geçiş yapılabilir. (Devamı...) |
![]() |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 29 - Cum
![]() İçi tüylüdür ve çok sayıda tohumu vardır. Sonbaharda olgunlaşır. C vitamini açısından dünyanın en zengin meyvesidir. Taze olarak tüketildiği gibi kurutularak da kullanılır. Çayı ve marmelatı yapılır. Yabangülü, itburnu, itgülü, gülelması, yiric gibi adlarla da bilinir. İnsanların geçimini sağlamak için kullandıkları bir ticaret metasıdır. Gülgiller familyasından 1-3,5 m. kadar boylanabilen, gövdesi ve dalları dikenli olan bir ağaççıktır. Kenarları dişli oval biçimli 5-7 yaprakçıktan oluşan yaprakları ilkbahardan başlayıp yaz boyunca açan, açık ya da koyu pembe, bazen beyaz renkli küçük ve yalınkat, güzel kokulu çiçekleri vardır. Bu çiçeklerin tabanı olgunlaşınca taçyaprakları dökülür ve “kuşburnu” denilen, 1,5-2 cm. uzunlukta parlak kırmızı meyvelere dönüşür. Gerçekte yabani gül bitkisinin meyvesi, kuşburnunun içindeki beyaz renkli tüylü çekirdeklerdir. (Devamı...) |
![]() Contador, çok geniş bir kesim tarafından dünyanın en iyi tırmanışçısı ve etap yarşçısı olarak kabul edilmektedir. Birçok zaferinin yanında, zirveyle biten unutulmayan etap galibiyetleri arasında; Vuelta'daki Alto de El Angliru, Tour de France'taki Plateau de Beille ve Giro'daki Etna Dağı yer almaktadır. 2007 Tour de France'ta az farkla önde girdiği son etap olan, bireysel zamana karşı etabında liderliği kaybedeceği geniş bir kesim tarafından öngörülürken, Contador, birkaç zaferle birlikte, güçlü bir zamana karşıcı haline geldi. Etap yarışlarında her alanda ön plana çıkan, genel klasmanda yüksek basamaklarda yer alan, çok yönlü bisikletçi olarak ün kazandı. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 30 - Cts
![]() Kale adıyla tanınan Kukulkan Tapınağı ya da Kukulkan Piramidi: Mayalar bu piramidi astronomi ve matematik bilgilerini ortaya koymak istercesine belirli bir sistemle inşa etmişlerdir. Örneğin 4 cephesinin her birinde 91 basamak yer alır ki, böylece 4x91’le bulduğumuz 364 sayısına en tepedeki düzlüğü (1) de eklediğimizde yıldaki günlerin sayısı olan 365’i bulmaktayız. Ayrıca, piramidi öyle bir şekilde yönlendirmişlerdir ki, ilkbahar ve sonbaharda ekinoksların gerçekleştiği an, piramide gelen güneş ışıkları piramidin çıkıntıları sayesinde, merdiven basamaklarının dibinde bulunan iki yılan başı yontusunun S’ler çizen bir gövde uzantısı oluşacak şekilde bir gölge oluşturmaktadır. (İki başlı yılan.) Bu yılan, Kukulkan adıyla bilinen ilah tüylü yılandır. (Yılanın bir özelliği vücudunun gökcisimlerinin yörüngeleri şeklini alabilmesi, S'ler çizebilmesidir.) Ayrıca piramiti inandıkları yeraltı alemi katları sayısı gibi 9 farklı düzey halinde düzenlemişlerdir. Piramidin tepesinden bakıldığında 300 hektarlık bir görüş alanına sahip olunur, yani kentteki tüm yapılar görülebilmektedir. (Devamı...) |
Lorenz babasının arzusuyla 1922 yılında Columbia Üniversitesi'nde tıp okumak için Amerika Birlişik Devlerleri'ne gönderildi. Columbia'da iki yıl kaldıktan sonra, Viyana'ya geri dönerek çalışmalarını burada sürdürdü. Bir yandan tıp okurken, diğer yandan da koloni halinde yaşayan küçük karga türünün sosyal organizasyon biçimini, bu topluluk içinde yaşayan bireylerin birbirleriyle birer sinyal niteliği taşıyan davranışlarla kurdukları iletişimi araştırıp ortaya çıkarmayı hiç bırakmadı. Kargalar üzerine yaptığı çalışma, zamanın en prestijli dergilerinden birinde basıldı. 1938'de Nazilere katıldı ve bütün çalışmalarını nasyonal sosyalist düşünceye adadığını açıkladı, daha sonra II. Dünya Savaşı'nda Ruslara esir düştü ve bir süre esir kamplarında yaşadı. Savaş bitip geri döndüğünde, 1950 yılında ünlü Max-Planck Enstitüsü'nde Karşılaştırmalı Etoloji Bölümü'nü kurdu. Çalışmaları hayvanların doğal ortamlarındaki davranış özellikleri üzerinedir. Bu çalışmalarıyla Lorenz etolojinin gelişmesine büyük katkıda bulundu ve 1973 yılında meslekdaşları Karl von Frisch ve Nikolaas Tinbergen ile birlikte Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'nü aldı. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Temmuz 31 - Paz
![]() Pakistan, Hindistan, Çin, Nepal ve Butan' dan geçen 2400 km uzunluğundaki Himalaya dağ zincirinin buzulları, Asya' nın 9 büyük nehrini besliyor. 1,3 milyar insan, bu su yollarına bağımlı olarak yaşıyor. Verilere göre ise Himalayalarda sıcaklıklar, son 30 yıl içinde on yılda bir 0,06 ile 0,15 derece artmakta ve sıcaklıkların artmaya devam etmesi halinde 50 yıla kadar buzul ve karların tamamen erimesi bekleniyor. Geç Prekambriyan ve Paleozoik dönemleri boyunca, Avrasya kıtasından Eski Tetis Okyanusu'yla ayrılan Hindistan alt kıtası, Gondwana kıtasının bir parçasıydı. Erken Karbonifer döneminde, Gondwana üzerine kıtasal riftleşme süreci başladı ve Erken Permiyan Dönemi'nde Yeni Tetis Okyanusu'nu oluşturdu. Böylelikle bugünün İran, Afganistan ve Tibet bölgelerinin bir kısmını oluşturan kıta parçaları Gondwana'dan ayrılarak kuzeye doğru sürüklendi. Daha sonra Norian (210 Ma) Dönemi'nde başlayan bir başka riftleşme süreci, Gondwana kıtasını ikiye ayırdı. Hindistan, Avustralya ve Antarktika ile birlikte Doğu Gondwana'yı oluştururken, Doğu ve Batı Gondwana'nın birbirinden arada okyanus kabuğunun oluşmasıyla ayrılması daha sonra gerçekleşti (160-155 Ma). Erken Kretase döneminde, Hindistan levhası Avustralya ve Anarktika'dan ayrıldı ve Güney Hint Okyanusu oluşmaya başladı (130-125 Ma). (Devamı...) |
![]() Hepburn, Conneticut'ta zenginlik içinde büyüdü ve oyunculuğa Bryn Mawr College'da eğitim görürken başladı. Tiyatroda geçen dört yıldan sonra, Broadway oyunundan aldığı olumlu görüşler Hollywood'un dikkatini Hepburn'ün üzerine çekmesini sağladı. Film endüstrisindeki ilk yıllarında başarılar elde etti. Üçüncü filmi, Morning Glory (1933) ile ilk Akademi Ödülü'nü kazandı; fakat bunu ticari başarısızlıklar izledi. 1938'de "box office zehri" diye anılmaya başlandı. Hepburn zekice geri dönüşünü tasarladı. Önce RKO Radio Pictures ile olan sözleşmesini satın aldı, sonra The Philadelphia Story filminin haklarını elde etti. 1940'lı yıllarda, kariyerinin Spencer Tracy'yle olan ittifakına bağlı olarak Metro-Goldwyn-Mayer ile anlaşma yaptı. Tracy ile sahne ortaklığı 25 yıla yayıldı ve beraber dokuz film çektiler. Hepburn, düzenli olarak Shakespeare sahne prodüksiyonlarında rol alarak ve edebi rollerin hakkından gelerek hayatının sonraki yarısında kendisine meydan okudu. The African Queen (1951) filmindeki gibi orta yaşlı evlenmemiş kadınları canlandırdı ve kendine halkın benimsediği bir kişilik buldu. Guess Who's Coming to Dinner (1967), The Lion in Winter (1968), and On Golden Pond (1981) filmleriyle beraber üç Oscar daha kazandı. 1970'lerde televizyon filmlerinde görünmeye başladı. (Devamı...) |
görüntüle - değiştir - korunmuş sürümü oluştur
Korunmuş sürümü oluşturmak için birinci satırı silip {{kopyala:GM kutu
ekleyip kaydedin.
Bugün 23 Haziran 2024, Pazar ; saat 01.36 UTC