İçeriğe atla

Osmanlı İmparatorluğu'nda İslamcılık

Vikipedi, özgür ansiklopedi

Osmanlı Devleti'nde İslamcılık, İslam dinini bireyin yaşamı dışında bir bütün olarak sosyal, idari, politik ve hukuki bakımdan hayata hakim kılmayı amaçlayan İslamcılık ideolojisinin Osmanlı Devleti'ndeki durumunu inceler.[1] Osmanlı'nın bazı dönemlerinde kimi devlet adamlarının politik nedenlerle[2] faydalandıkları bir ideoloji olan İslamcılık, Atatürk Türkiyesi'nde dinin devlet işlerinden ayrılması görüşünü temel alan laik uygulamaları vasıtasıyla oldukça zayıflar.

Osmanlı'nın çeşitli dönemlerinde İslamcı hareketler, devlet işlerinin kötüye gitmesinin ana nedenini dini kuralların bütünüyle uygulanmamasında bulmaktaydı.[3] Bu hareketler arasında 17. yüzyılda devlet içinde güçlenen, kendi anlayışlarını devletin bütün kademelerine yaymaya çalışan[4] bir dini-siyasi kalkışma olan Kadızadeliler önemli bir yer tutar. Dine sonradan giren yeniliklere karşı sert tutumları, şeriata aykırı buldukları şeylere karşı şiddetle hücum etmeleriyle bilinen Kadızadeli vaizler, tespit ettikleri bidatları takip edenleri kafir olarak dahi saymış ve toplumda huzurluğun bir kaynağı olmuşlardı.[5][6]

Kadızadelilere göre ipek elbise, tütün, musiki ile uğraşmak, makamla ezan okuyup kamet getirmek, makamla Kur'an okumak haramdı.[7] Don giymek ve kaşık kullanmak gibi sonradan ortaya çıkan şeyleri de yasaklamak istemekteydiler. Don yerine peştemal; kaşık yerine ise ellerin kullanılmasını öneriyorlardı.[8]

IV. Murat'ın tütün yasağı getirmesi ve kahvehaneleri yıktırması gibi kararlarda ona destek veren Kadızadeliler ile bir birlikteliği söz konusu idi.[9] Halil İnalcık'a göre, Kadızadeliler ateşli vaazlar ile kitleleri peşlerinden sürükledikleri için IV. Murat onları durdurma konusunda önlem alamadı ve sindi. Hatta zaman zaman onları destekler gibi göründü.[5]

IV. Mehmed döneminde ise 1666'da Mevlevîler'in yaptığı semâ ve Halvetî dervişlerinin Kadızâdeliler tarafından “tahta tepmek” olarak adlandırılan âyinleri etkiledikleri padişah tarafından yasaklandı. Kadızadelilerin karşı çıktığı diğer bir uygulama olan kabir ziyareti de 1667 yılında padişahın emriyle yasaklandı. 1670 yılında ise bir fermanla meyhaneler yıktırıldı.[10]

Birçok İslâmcı düşünce temsilcisi II. Meşrutiyet’ten sonra kurulan siyasî oluşumlar içerisinde yer almış, 1912’ye değin İttihat ve Terakkî’ye olan sempatilerini yayın organlarında dile getirmiş, içlerinden bazıları partilere katılarak Meclis-i Meb'ûsan'a girmiştir. Said Halim Paşa İttihat ve Terakkî Fırkası başkanlığı, Mustafa Sabri Efendi İttihat ve Terakkî üyeliği, Ahâli Fırkası ile Hürriyet ve İtilâf Fırkası kuruculuğu, Elmalılı Muhammed Hamdi Evkaf nâzırlığı, Seyyid Bey İttihat ve Terakkî Fırkası başkanlığında bulunmuştur. Ancak İslâmcılar, çok kısa bir süre varolabilen İttihâd-ı Muhammedî Cemiyeti dışında 1919’a kadar açıkça dinî gaye taşıdığını belirten herhangi bir siyasî kuruluş içinde yer almamışlardır. 1919’da işgal altındaki İstanbul’da kurulan Teâlî-i İslâm Cemiyeti ise fazla bir etkinlik göstermeden bir yıl içerisinde dağılmıştır.[11]

İttihat ve Terakki'nin önde gelen liderlerinden biri olan ve dindar kişiliği ile bilinen Enver Paşa'nın yazışmaları önemli ölçüde İslami yöndeydi. Enver Paşa hayatının bir dönemini İngilizlerden[12] intikam alacak bir İslam imparatorluğunun tesisine adadı.[13]

Falih Rıfkı Atay, Enver Paşa'nın İslami kimliği hakkında şöyle der: "Esasen ona fikirci bir adam olarak bir değer vermemiştim. Bana göre bizim gençliğin aradığı hürriyetleri, kadın, tefekkür ve hayat hürriyetini ancak Cemal Paşa'dan ve eğer varsa, onun kafasında olanlardan beklemek gerekti. Enver'le Müslüman Ortaçağı, bütün yeşilliği ile devam edecekti."[14] İstanbul Şehremini (Belediye Başkanı) Cemil Topuzlu, 1910'larda halkın temiz hava alabileceği geniş bir alan aradıktan sonra bulduğu boş bir araziyi park haline getirdiyse de dindar Enver Paşa, kadın ve erkeklerin birlikte bir parkta gezinmesinden büyük rahatsızlık duydu ve bu durumun yasaklanması gerektiğini bildirince kadınların parka girmesi engellendi.[15] Cemil Topuzlu ise, bu olay üzerine tutucu çevrelerden çok sayıda hakaret mektubu aldı.[16]

İttihat ve Terakki içindeki İslamcılık taraftarlarından bir diğeri ise Said Halim Paşa idi.[17] Osmanlı siyasi birliğinin Avrupalı Hristiyan hükûmetlerde olduğu gibi milliyet esasına göre değil, İslam birliği ve kardeşliği esasına dayanmakta olduğunu ifade eden Said Halim, İslamiyete has olarak saydığı bu durum ve his sayesinde dünyadaki bütün Müslümanların birbirlerinin kardeşi olduğu görüşüne sahipti. Osmanlı'daki düşünürlerin pek çoğunu saadetin derecesini Batı'ya olan benzerlik ile ölçmelerini gerekçe göstererek eleştirir. Said Halim'e göre Doğu, İslamiyet ile şeref bulduktan sonra keyfi imtiyazları tanımamıştır. İlim ve fennin meçhul kalmasıyla milli tekamülün durdurduğu ve geri kalışa sebep olduğunu düşünen Said Halim, şeriatın geri kalışa sebep olduğu hakkındaki kanaati ise asılsız, boş ve yanlış bir fikirden ibaret saymaktaydı. Kadın ve medeniyet konusunda da görüş bildiren Said Halim'e göre hiçbir medeniyet, hiçbir vakitte kadın hürriyeti ile başlamadığı gibi aksine bütün medeniyetlerin kadınların tam hürriyetlerini ele geçirmeleri ile mahvolup gittikleri tarihin en gerçek olaylarından biri olarak sabittir ve Osmanlı cemiyetindeki kadınları hızlı biçimde Batı kadınlarına benzer bir hale getirmek emel ve arzusu, hak ve yetkileri aşan keyfi ve kötü bir hareketten başka bir şey değildir.[18][19]

Gelenekten yana olanlar alışıla gelmiş aile yapısının çözülmesi ve kadın erkek ilişkilerindeki değişiklikler sonucu oluşabilecek bir tür kaosun korkusuyla yeniliklere karşı çıkmaktaydılar. Mustafa Sabri Efendi de gelenekçi bir duruş sergileyen isimlerdendi.[20] Çok eşliliği, örtünmeyi savunan Mustafa Sabri dinde reformculuğa karşı çıkıyordu.[21] Ona göre kadınların örtünmesi dini kanun gereği olduğundan buna uymamak, kanuna uymamak demekti. Çok eşliliği ise nesil üretme ve iffet kaidelerine uygun olarak caiz ve gerekli buluyordu.[22] İslam'da kadınla erkeğin eşit olduğuna dair görüşü savunanlara karşı çıktı ve İslam'a göre kadın ile erkeğin asla eşit olmadığını ileri sürdü. Mustafa Sabri, İslam'da kadınların boşanma hakkı olduğu görüşüne[23] ve idarede kadınların istihdamına da karşı çıktı.[24]

  1. ^ TDVİA, cilt: 23; s. 60.
  2. ^ Mustafa Cezar, Mufassal Osmanlı Tarihi, Cilt I, Türk Tarih Kurumu yayınları, s. 382.
  3. ^ Prof. Dr. Suna Kili, Atatürk Devrimi, Türkiye İş Bankası Kültür yayınları, s. 73.
  4. ^ TDVİA, cilt: 24; s. 100.
  5. ^ a b Halil İnalcık, Osmanlı ve Modern Türkiye, Timaş yayınları, s. 227.
  6. ^ Ahmet Refik, Osmanlı'da Hoca Nüfuzu, Toplumsal Dönüşüm yayınları, s. 126.
  7. ^ İlber Ortaylı, İstanbul'dan Sayfalar, Hil yayınları, s. 53.
  8. ^ İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Cilt III, Türk Tarih Kurumu yayınları, s. 316-17.
  9. ^ Talât Sait Halman, Türk Edebiyatı Tarihi, Cilt II, Kültür ve Turizm Bakanlığı, 2006, s. 246.
  10. ^ TDVİA, cilt: 24; s. 102
  11. ^ Azmi Özcan, TDVİA, cilt: 23; s. 64
  12. ^ H. B. Paksoy, Türk Tarihi, Toplumların Mayası ve Uygarlık, s. 143.
  13. ^ "Ne yapıyorsam senin için yapıyorum Naciyem Dünyayı ayaklarının altına sermek için". hurriyet.com.tr. 18 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Şubat 2016. 
  14. ^ Falih Rıfkı Atay, Zeytindağı, Ankara. 1957, s. 27.
  15. ^ Cemil Topuzlu, 80 Yıllık Hatıralarım, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yayınları, s. 113.
  16. ^ Murat Bardakçı. "Enver Paşa 'Namus elden gidiyor' deyince, park harem-selámlık oldu". Hürriyet. 9 Temmuz 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Şubat 2016. 
  17. ^ Ahmet Yaşar Ocak, Türkler, Türkiye ve İslam, İletişim yayınları, s. 88
  18. ^ Said Halim Paşa, Buhranlarımız, Baskıya Hazırlayan: M. Ertuğrul Düzdağ, Tercüman, s. 137.
  19. ^ TDVİA, cilt: 35; s. 559
  20. ^ Paul Dumont & François Georgeon, Bir İmparatorluğun Ölümü 1908 - 1923, Cumhuriyet, s. 30.
  21. ^ Zafer Toprak, “II. Meşrutiyet Dönemi’nde devlet, aile ve feminizm”, Sosyo/Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, Ankara, 1993, cilt 1, 216-227.
  22. ^ Hilmi Ziya Ülken, Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi, Ülken yayınları, s.203.
  23. ^ Niyazi Berkes, Türkiye'de Çağdaşlaşma, Yapı Kredi Yayınları, s. 447.
  24. ^ Şefika Kurnaz, Cumhuriyet Öncesinde Türk Kadını, T.C. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığı Yayınları, 2. Baskı, s. 63.