Nuh'un Gemisi
Nuh'un Gemisi, pek çok kültürün kutsal metinlerinde ya da mitolojisinde yer alan, özellikle Tevrat’ın Tekvin (yaratılış) bölümünde ayrıntıları ile anlatılan tufan öyküsüne göre,yalnızca Nuh peygamber ve ona inananların tufandan kurtulabilmek için bindikleri efsanevi gemi.
Gemi, inanışa göre Rabbin emri ile Nuh tarafından inşa edilmiş, sadece Nuh'a inanan az sayıda insan (Tevrat'a göre sadece Nuh'un ailesi) ile bir dişi ve bir erkek olmak üzere her canlı türünden birer çift (Tevrat'a göre bazılarından yedişer çift) gemiye bindirilmiştir. Gemidekiler hariç tüm insanların ve canlıların tufanla yok olduğuna, Nuh'un gemisinin tufandan sonra karaya oturduğuna ve insanlığın gemiyle kurtulanlardan yeniden türediğine inanılır. Tevrat tarihi araştırmacıları, tufan olayını ve Nuh'un gemisinin varlığını arkeoloji, jeoloji gibi somut kanıtlar sunan bilimlerle desteklemeye çalışmışlardır.
Kur'an'da Nuh'un Gemisi hakkında Tevrat'ta olduğu kadar bilgi verilmemiştir. İslam dinindeki Kur’an dışı literatürde Yahudilikten etkilenme sonucu benzer detaylar aktarılmıştır.[1]
Farklı kaynaklardaki anlatımlar
[değiştir | kaynağı değiştir]Nuh Tufanı ve Nuh'un gemisinin öyküsü Sümer, Babil ve Hitit medeniyetlerine ait kimi kayıtlarda, bazı Hint destanlarında, İngiltere'nin Galler yöresinde anlatılan bir takım efsanelerde, Antik Yunan kültürüne ait bazı destanlarda, Kızılderili kültürüne ait bazı efsanelerde, Çin kaynaklı öykü ve masallarda, Kuran-ı Kerim, Tevrat ve İncil’de birbirine çok benzer şekilde anlatılmaktadır.[2]
Sümer kayıtlarında anlatılan tufan olayının kahramanı Ziusudra, Bâbil versiyonundaki kahramanın adı Utnapiştim'dir. Ziusudra, "ömrü uzun olan"; Utnapiştim, "hayatı yaşayan" anlamıan gelir. Bazı kaynaklarda Nuh kelimesinin de "uzun zaman” anlamına geldiği ve “ömrü uzun” anlamında kullanıldığı bilgisi yer alır.[2]
Tevrat anlatımları
[değiştir | kaynağı değiştir](Yaradılış 6: 5-8)
Tevrat’ın Tekvin (Yaratılış) kitabında, altıncı bölümünden başından dokuzuncu bölümün sonuna kadar tufan olayı anlatılır. Altıncı bölüm, tufanı hazırlayan sebepler ve tufan öncesi durum, yedinci bölüm tufan olayının gelişimi, sekizinci bölüm ise tufan sonrası durum hakkındadır. [1]
Yaratılış kitabında Nuh, Tanrı'nın gösterdiği yolda yürüyen, erdemli, dürüst ve saf bir insan olarak tanımlanmıştır. Ancak içinde yaşadığı toplum aşırı derecede yozlaşmıştı. Rab, kötü ve bozulmuş bir düzen yaşayan insanları yok etmeye karar verdiğinde Nuh'u ayrı değerlendirmiş ve ona tufanın geleceğini haber vermiştir.
Nuh, yeryüzündekilerin hepsini helak edecek tufan öncesinde Tanrı’nın emriyle gofer ağacından[not 1] bir gemi yaptı, içini ve dışını ziftle kapladı. Bu gemi, onu ve ailesini tufandan kurtaracak olan gemiydi. Yapımı 52 yıl sürdü.
(Yaradılış 6: 14-21)
Rabbi, Nuh'la birlikte yaşatılmaları için her türden canlının bindirilmesini, her canlı için yiyecek, içecek ve tohum bulundurmasını emretmişti. Bir dişi ve bir erkek olmak üzere, temiz sayılan her hayvan ve kuş türünden yedişer çift, temiz sayılmayan hayvan ve kuş türlerinden ikişer çift, her çeşit sürüngen türünden ikişer çift canlı içgüdüsel olarak gemiye geldi.
Gemi, bir hesaba göre gemi 186 metre uzunluğunda, 31 metre genişliğinde, 18.6 m yüksekliğinde idi. Hacmi 107.248 metreküp idi.[1] Tufan başlamadan önce Tanrı, gemiye binmesi için Nuh'a son bir çağrıda bulundu. Tekvin kitabının sekizinci bölümüne göre tufan sırasında gemi karaya oturdu; yeryüzünden sular çekilinceye kadar Nuh ve gemi halkı gemide on iki ay kaldı, bu süre içerisinde yeterli bir şekilde beslenip hayatta kaldı. Geminin karaya oturduğuna dair Tevrat'ta geçen bölüm şudur:
Gemi yedinci ayın on yedinci günü Ararat Dağına oturdu. (Yaradılış 8: 4)[3]
Yahudi kutsal metni ve literatüre göre Tûfan sonrası yeryüzünde konuşulan tek dil İbranice idi; Babil Kulesi olayı ile yeryüzündeki farklı diller doğdu.
Kur'andaki anlatım
[değiştir | kaynağı değiştir]İslamın kutsal kitabı Kur’an’da başta Hûd suresi olmak üzere birçok surede tufandan ve Nuh kavminden bahsedilir. Tufan felaketinin Yahudilik’te anlatıldığı gibi tüm yeryüzünü kaplayıp en yüksek dağları bile sular altında bırakan evensel bir olay mı yoksa dünyanın bir bölümünde gerçekleşen bir felaket mi olduğu net olarak açıklanmamıştır.[1]
Kur'an ayetlerine göre Nuh'un kavmi fesat, kargaşa, zulüm ve ahlaksızlığın alıp yürüdüğü, zengin ve söz sahibi kişilerin putlara aşırı bağlı olduğu bir kavimdi ve Nuh, bu kavme bir peygamber olarak gönderilmişti. Ayetlerde, kavminin ona inanmayıp, inananları aşağıladığı ve tufan felaketinin Nuh peygamberin "kâfirlerden kimseyi bırakma” şeklinde bedduası üzerine gerçekleştiği açıklanır. İman edenlerden başkasının inanmayacağı kesinleştiği için Nuh'a gemi yapması söylenmiş ve inanmayanların suda boğulacağı bildirilmiştir.
“Nuh’a şöyle vahyolundu: “Toplumundan, daha önce inanmış olanlar dışında hiç kimse iman etmeyecektir. Artık onların yaptıkları yüzünden tasalanıp durma. Vahyimize bağlı olarak gözlerimizin önünde gemiyi yap. Ve zulmedenler hakkında benimle karşılıklı laf edip durma. Onlar, mutlaka boğulacaklardır.” (Hûd, 36-37).
Gemiyi nasıl yapacağı Nuh peygambere vahyedilmiştir. Kur'an'da geminin yapımı ve şekli hakkında madenî levha ve çivi kullanıldığı dışında bilgi yoktur. Ayetlede Nuh peygamberden tufan koptuğunda her cins canlıdan (erkekli dişili) birer çift ile ailesini ve inananları gemiye bindirmesi istendiği; Nuh peygambere inananların gemi vasıtasıyla kurtulduğu, inanmayanların boğulduğu açıklanır. [1] Nuh peygamberin bir oğlu ile karısı da inanmadıkları için boğulanlardandır. Gemidekilerin kaç kişi olduğu konusunda Kur'anda sayısal bir bilgi verilmez.
Tufanın ne kadar sürdüğü ve sonrası hakkında Kur'an'da detaylı bilgi yer almaz. Tufanın bitişine dair şu ifade yer alır: “denildi ki: Ey yer, suyunu yut ve ey gök suyunu tut! Su çekildi, iş bitirildi. Gemi Cûdi’ye oturdu ve zalimler topluluğu Allah’ın rahmetinden uzak olsun” (Hûd, 44). Kimilerine göre âyette zikredilen Cûdî, herhangi bir dağa verilen cins isimdir; kimilerine göre Irak’da Musul taraflarındadır. Cudi'nin Cizre, Diyarbakır, Nusaybin, Şam, Hindistan gibi yerlerde olduğu da düşünülmüştür. Kur'an'a göre insan nesli tufandan sonra Nuh'un gemisindeki insanlar ile devam etmiştir.
Kur'an'da tufan kıssası ile Allah'ın kudreti anlatılmakta, ona teslim olmak, hatada ısrarcı olmamak, zorluklara sabretmek gerektiği, ilahi adaletten kimseni kurtulamayacağı, her kötülükten bir çıkış yolu (bir gemi) olduğu gibi mesajlar verilmektedir.[1]
Karaya oturduğu yer tartışmaları
[değiştir | kaynağı değiştir]Nûh’un gemisinin nerede karaya oturduğu sorusu çok tartışmalı bir konudur. Gemiyi arama çalışmaları ve bu konudaki arkeolojik projeler bir ırk, millet ya da etnik gruba has bir geçmişin üretilmesi ve köken vurgusunun bilimsel geçerliliğinin kanıtlanması sürecinde kullanılagelmiştir.
İlk tufan metni olan Sümer tufan tabletinde geminin karaya oturduğu yerin bilgisi yoktur. Geminin karaya oturduğu yer Gılgamış Destanına göre "Nissir Dağı", Tevrat’a göre "Ararat Dağları" (Ağrı), Kur’an’a göre "Cûdî"’dir.
Bir açıklamaya göre antik çağda Cûdî Dağı’nın adı Nissir idi ve Sümer tabletinde bahsi geçen dağın Cûdi Dağı'dır. İslam âlimleri geminin Cûdî adındakibir dağ karaya oturduğu konusunda hemfikirdir ancak Cûdî’nin anlamı ve coğrafî konumu meselesinde farklı görüşler ileri sürerler. Musul, Cizre, Diyarbakır, Nusaybin, Şam, Hindistan gibi yerlerin Cudi olduğu zikredilmiştir. Ecad’ (Arabistan), Urfa, Ermenistan, Doğu Beyazıt’ta bulunan Maşar (Üzengili) köyü civarında da Cûdî adını taşıyan yerlerin olduğu belirtilmiştir.
Bazı Batılı araştırmacılar tarafından geminin Ağrı Dağı'na oturduğu iddası öne sürülmüştür.[1] Ağrı Dağı, Batılı seyyah, araştırmacı ve coğrafyacılar tarafından "Ararat" olarak isimlendirilir. Nuh'un gemisinin Ağrı Dağı üzerinde olduğu iddiası ilk defa Hollandalı gezgin Jan Struys'un 1684 yılında yayınladığı kitabında yer almıştır. Nuhun gemisini aramak için Ağrı Dağı'nın zirvesine ilk defa 1829 yılında Alman asıllı Friedriche Parrot başkanlığında bir heyet çıkmıştır. Ağrı Dağı’nda geminin kalıntılarının aranmasıyla ilgili faaliyetler bu tarihten sonra artarak devam etmiştir.
Gertrude Lowthian Bell'in Kaleminden Nuh'un Gemisi
[değiştir | kaynağı değiştir]İngiliz gezgin Gertrude Bell, Amurath'tan Amurathâ kitabında Nuh'un Gemisi'ne ilişkin "Babilliler, ardından Nesturiler ve Müslümanlar, Nuh'un Gemisi'nin sular çekildiğinde Ararat Dağı yerine Cudi Dağı'na oturduğunu savunmuşlardır. Ben de bu görüşe katılıyorum, çünkü hac yolculuğum sırasında bizzat bu bölgeyi ziyaret ettim ve gözlemlerim bu düşünceyi destekler nitelikteydi" şeklinde yazar. Nuh'un Gemisi konusunda Bell, şu bilgilere yer vermektedir:[4]
“ | Bir dönem Cudi Dağı'nın zirvesinde, "Ark Manastırı" olarak bilinen ünlü bir Nesturi manastırı bulunuyordu. Ancak, bu tarihi yapı Miladi 766 yılında bir yıldırımın isabet etmesi sonucu tamamen yıkılmıştır..... Hristiyanlar, Müslümanlar ve Yahudiler, yaz mevsiminde belirli bir günde hala Cudi Dağı'nı ziyaret etmekte ve Hz. Nuh anısına adaklarını sunmaktadır....Hafif rüzgar karlı havayı sertçe savururken ve dağların manzarası adeta bir görsel şölen sunarken, birkaç saatimizi Hz. Nuh'un mabedinde dinlenerek geçirdik.
Zirveden yarım saat uzaklıkta, küçük bir harabe yığınının yakınında bazı Kürt çobanlarla karşılaştık ve onlardan şu hikayeyi dinledik: Bir zamanlar, Nuh'un gemisine hac yapmayı adayan kutsal bir adam varmış. Bu adam, bir ay boyunca tepeden vadiye doğru zorlu bir yolculuk yaparak bizim bulunduğumuz noktaya ulaşmış. Orada Şeytan'la karşılaşmış. Şeytan ona nereden geldiğini ve nereye gittiğini sormuş. Kutsal adam, Nuh'un gemisine hac yolculuğunu tamamlamaya kararlı olduğunu belirtmiş. Şeytan ise, "Hala önünde bir aylık yol var" diyerek onu caydırmaya çalışmış. Yaşlı ve yorgun olan hacı, bu sözlerle cesaretini kaybetmiş. Ancak geri dönmek istemediğinden ve yemini yerine getirmeden evine dönemeyeceğini bildiğinden, bulunduğu yere bir kulübe yapmış. Gözleri yorulmadığı sürece gemiyi görmeyi ümit ederek, yaşamının geri kalanını hedefe yakın bir yerde geçirmiş. "Hz. Nuh'un gemisini gördüm." Bu nedenle, Kur'an'ın şu bilgeliğiyle aynı fikirdeyim: "Ve hemen su çekildi, hüküm yerine getirildi ve gemi Cudi Dağı'na oturdu." |
” |
Türk halk kültüründe Nuh'un Gemisi
[değiştir | kaynağı değiştir]Bazı yörelerde Nuh peygamberin tavuğun göğüs kemiğine bakarak gemisini yaptığı anlatılmaktadır.[5] Örneğin Sivas iline bağlı Gemerek ilçesi ve çevresinde benzer bir anlatı derlenmiştir.[6]
Ayrıca bakınız
[değiştir | kaynağı değiştir]Notlar
[değiştir | kaynağı değiştir]- ^ Geminin yapıldığı ağacın türü İbranice'de "gofer"dir. Bu kelime Yunanca'da servi olarak ifade edilir. Kimilerine göre bu, bir tür çam ağacı da olabilir. Talmud'da ise ağaç için "mabliga" ya da "golmiş" kelimeleri kullanılmış ve "bir sedir türü" ya da "kare şeklinde kesilmiş kereste" olarak çevilmiştir.[1]
Kaynakça
[değiştir | kaynağı değiştir]- ^ a b c d e f g h Yiğit, Zeynep (2016). "Yahudi ve İslâm kaynaklarına göre Hz. Nûh ve Tûfan". Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yüksek lisans tezi.
- ^ a b Geçit, Mehmet Salih (25 Ekim 2020). "KUTSAL KİTAPLARA GÖRE HZ. NUH'UN GEMİSİ NEREDE YAPILDI, NEREDEN KALKTI, NEREDE İNDİ?". Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 6 (2): 147-171. doi:10.31463/aicusbed.742785. ISSN 2149-3006.
- ^ "Kutsal Kitap: Yaratılış 8: 4". kutsalkitap.info.tr. 1 Ocak 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Ocak 2022.
- ^ Bell, Gertrude Lowthian. "Amurath to Amurath". https://www.gutenberg.org/files/52495/52495-h/52495-h.htm (İngilizce). Erişim tarihi: 16 Ocak 2025.
|çalışma=
dış bağlantı (yardım) - ^ MİTOLOJİK YÖNDEN AĞRI DAĞI VE GEMİKAYA 10 Ocak 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Turgut ÖCAL, Iğdır Üniversitesi Türk Dili Emekli Öğretim Görevlisi (Azerice "Mifoloji baxımdan Ağrı Dağı və Gəmiqaya" başlığı ile Türkçe makale, Erişim Tarihi: 10/01/2022
- ^ Gemerek'te Batıl İtikatlar, Mehmet Güner Demiray, Sivas Folkloru Dergisi, Sayı: 11, Aralık 1973, Sayfa: 13-14 (Madde: 1)
Dış bağlantılar
[değiştir | kaynağı değiştir]- Hud Suresi 44.ayet30 Temmuz 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
- Ararat'ın itibarı - Gemiyi Türkiye'nin Doğusunda Ara