31 Temmuz 2022'de Türkçe Vikipedi'de portallerinsonlandırılmasıyla birlikte, bu portal artık kullanılmamakta ve tarihsel bir kayıt olarak saklanmaktadır. Bu konu hakkında tartışmayı yeniden başlatmak için köy çeşmesi gibi daha geniş bir ortamda görüş isteyiniz.
Bizans İmparatorluğu, (Yunanca: Βασιλεία τῶν Ῥωμαίων, Basileía tôn Rhōmaíōn "Rum İmparatorluğu"; Latince: Imperium Romanum) ya da 16. yüzyılda Alman Hieronymus Wolff'un adlandırmasıyla Bizans İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu'nun 395'te Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmasıyla ortaya çıktı. Başkenti Roma olan Batı Roma İmparatorluğu5. yüzyılda Germen kabilelerince yıkıldı. Merkezi Konstantinopolis (bugünkü İstanbul) olan ve Bizans İmparatorluğu da denen Doğu Roma İmparatorluğu ise, bin yılı aşkın süre varlığını sürdürdü. Bizans'ın ortaya çıkışı, Roma İmparatoru I. Konstantin'in başkenti, Roma'dan bugünkü İstanbul'a taşımasıyla da yakından ilişkilidir.
Roma İmparatoru I. Konstantin (Büyük Konstantin), 330'da imparatorluğun başkentini eski Yunan kenti Byzantion'a (Bizans) taşıdı ve yeni başkente, Konstantin'in kenti anlamına gelen Konstantinopolis (Constantinopolis) adını verdi. Büyük Konstantin, Roma'dan senatörler ve yüksek memurlar getirterek Konstantinopolis'te yeni bir yönetim oluşturdu ve kenti yeniden imar etti. Roma çok tanrılı olmasına karşın, Konstantinopolis'i bir Hıristiyan kenti yaptı ve kendisi de bu dini benimsedi.
Bizans'ın yöneticileri kendilerini Roma İmparatorluğu'nun gerçek mirasçıları olarak kabul ettiler ancak öte yandan Roma ile ilişkilerini de sürdürdüler. Roma İmparatorluğu'nun batı kesimi küçük devletlere ayrılıp parçalanırken, Bizans İmparatorluğu bütünlüğünü korumayı başardı. Batıdan bağımsız olarak Doğu Akdeniz'de egemen olan Bizans İmparatorluğu, klasik Yunan ve Roma uygarlıklarının son merkezi oldu.
En büyük Bizans kilisesidir. Eski kaynaklara göre, burada bulunan Roma döneminden kalma Artemis, Afrodit ve Apollon mabetlerinin kalıntılarından yararlanılarak, 4. yy'ın başlarında I. Constantinus (324-337) zamanında yapıldı. Ayasofya'yla aynı avlu duvarı içinde bulunan Aya İrini, 532'deki Nika Ayaklanması sırasında yanındaki Sempson Zenon'la birlikte yanmıştır.
İmparator JüstinianosAyasofya'nın yanı sıra Aya İrini'yi de yeniden yaptırmıştır. 532'de yapımına başlanmışsa da bitiş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. 8. ve 9. yüzyıllarda yaşanan şiddetli depremler binada önemli hasarlara neden olmuştur. Bizanslıların patrikhane şapeli diye niteledikleri Aya İrini, İstanbul'un fethinden sonra Topkapı Sarayı'nı çevreleyen Sur-ı Sultani içersinde kalmış, bu yüzden camiye çevrilmediği için önemli bir mimari değişiklik olmamıştır. Önce iç cephane, sonra da Harbiye Nezareti'nin silah ambarı olarak kullanılmıştır.
Nea Ekklisia'nın inşası sırasında Bizans donanması inşaata mermer taşımakla görevlendirildiği için Sicilya'daki ana noktalardan Siraküza desteksiz kalarak Araplar tarafından ele geçirilmiştir.
Bizans İmparatoru XI. Konstantinos, Papa V. Nicolaus'a iki büyük Hristiyan mezhebini (Ortodoksluk ve Katolik) birleştirmek için başvurdu. Konstantinopolis'in nüfusu da hızla azalıyordu. 1450 yılında 70.000 ile 80.000 arasında olduğu tahmin edilen nüfus henüz kuşatmadan önce 36.000 oluyordu. V. Nicolaus ise aslen Rum olan ve eskiden Rusya Başpiskopos'u olan Polonya Kardinali İzidor adındaki zatı gönderdi. İzidor, Ayasofya'da Katolik usulüne uygun bir ayin düzenledi. İstanbul halkının bir kısmı ise bu durumu kabullenemeyerek:
Konstantinopolis'te Latin serpuşu görmektense Türk sarığı görmeyi tercih ederim!
diyorlardı. V. Nicolaus'dan Bizans'a 3 kadırga ve 200 asker, savaş gereçleri ve gıda maddeleri geldi. 30 geminin de vaadi bildirildi. Sakız Adası'nda bulunan Cenevizliler'den 2 gemi ile 700 asker, Galata'daki Cenevizliler'den de 2 gemi ve 300 asker, İspanya ve adalardan da bazı kuvvetler gelmişti. Cenova'dan da Cenevizliler'in teklifi üzerine 500 asker ile 1 gemi gelmişti. Ücretli Türk askeri ise nadiren bulunuyordu. En önemlisi ise Ceneviz'deki Giustiniani ailesinden Giovanni Giustiniani 700 askeri ile yardım ediyordu. Eğer, Osmanlılar yenilerse Limni Adası'na düka tayin edebilme hakkına sahip olacaktı. Toplamında ise 20.000 asker Bizans'ı koruyordu. Gıda durumu ise genellikle Mora Despotluğu ve Sakız Adası'ndan karşılanıyordu. Bizans, ayrıca İstanbul Surları'na ve Galata'dan Sarayburnu'na çekilen zincirlere çok güveniyordu.
Osmanlı Donanması'nın Haliç'e indirilmesi ile birlikte savaşın seyri Osmanlılar'a döndü. İstanbul'a 19 Nisan, 6 Mayıs ve 12 Mayıs'ta büyük hücumlar düzenlendi fakat şehir ele geçirilmedi. Kuşatma oldukça uzun sürmüş, Osmanlı askerleri moral ve fiziki açıdan kötü duruma düşmüştü. Bu gelişmeler üzerine II. Mehmed, 29 Mayıs'ta büyük taaruz için emir verdi. 29 Mayıs'ta günün ilk ışıkları ile başlayan taaruz sonucu, Ulubatlı Hasan'ın Bizans Surları'na çıkarak Osmanlı sancağını dikmesi ile Osmanlı ordusu moral kazandı ve savaşa topyekün karşılık verdi. Açılan gediklerin kapatılamaması ve Osmanlı ordusunun topyekün saldırısı karşısında Konstantinopolis, 29 Mayıs1453Salı günü II. Mehmed'in önderliğindeki Osmanlı birliklerine teslim oldu. Konstantinopolis'in alınması ile birlikte topların deldiği surlardan içeri giren II. Mehmed, halkın sevgi gösterisi ile karşılandı. Bu fetihten sonra II. Mehmed, Fatih unvanını aldı ve Fatih Sultan Mehmed olarak anılmaya başladı.