Aruz ölçüsü
Aruz ölçüsü ya da aruz vezni (Osmanlıca: وزن عروض vezn-i arûz), Arap edebiyatından doğarak İslamî edebiyatalara da yayılmış bir nazım sistemi; nazımda uzun veya kısa, kapalı ya da açık hecelerin belli bir düzene göre sıralanarak ahengin sağlandığı ölçüdür.[1]
Sözlük anlamı "yön", "yan", "bölge", "bulut", "gökyüzü", "keçi yolu", "deli", "sarhoş", "deve", "çadırın orta direği", "karşılaştırılan", "ölçü olan şey" gibi çeşitlidir. Edebî kavram olarak bu anlamlardan hangisine dayandığı tam olarak bilinmemektedir. Develerin yürüyüşünden, demircilerin sistematik çekiç vuruşundan veya çamaşırcı kadınların tokmak seslerinden çıktığı görüşleri vardır. Bir çadırı direğin ayakta tutması gibi, divan şiiirini ayakta tutan en büyük unsurun aruz olduğu düşünülür. Aruz bilimini bir öğreti biçiminde ilk olarak ortaya koyan ünlü Arap dil bilimcisi İmam Halil bin Ahmed'dir. Aruz vezni; Arap, Türk, Fars, Kürt, Afgan, Pakistan ve kısmen Hint edebiyatında kullanılmaktadır.
Aruz hecelerin sayısını değil, şeklini esas alır. Aruzla yazılmış şiirlerde, her bir mısranın heceleri, diğer mısraların aynı hizadaki heceleriyle aynı açıklık (kısalık) ve kapalılık (uzunluk) noktasında birbirlerine denktir. Açık (kısa) hece (.) işaretiyle, kapalı (uzun) hece (-) işaretiyle gösterilir. Ayrıca "med"li adı verilen, bir buçuk hece değerinde, (.-) işaretiyle gösterilen ve hece değeri de dört sesten oluşan heceler için kullanılır. Bu temel parçaların birleşmesinden sekiz ana kalıp ortaya çıkmıştır:
- fa'ûlün (fe'ûlün) (._ _)
- fâ'ilün, fâ'ilât (_._)
- mefâ'ilün (._._)
- fâ'ilâtün (_._ _)
- müstef'ilün (_ _._)
- mef’ûlâtü (_ _ _.)
- müfâ'aletün (._.._)
- mütefâ'ilün (.._._)
- Her beyitte en az dördü bulunan bu parçalara tef'il, tef'ile ya da cüz adı verilir.
Türkçede bulunan heceler
[değiştir | kaynağı değiştir]Türkçedeki heceler, yapıları itibarıyla altı çeşide ayrılmaktadır:
Açık heceler
[değiştir | kaynağı değiştir]- Sadece bir sesli harften meydana gelen hece: u-zun (._) kelimesindeki “u” hecesi açık hecedir.
- Bir sessiz, bir sesli harften meydana gelen hece: gü-lü (..) kelimesinin iki hecesi de açık hecedir.
Kapalı heceler
[değiştir | kaynağı değiştir]- Bir sesli, bir sessizden meydana gelen hece: öp-tü (-.) kelimesindeki ilk hece kapalı hecedir.
- İki sessiz arasında bir sesliden meydana gelen hece: gön-lüm (- -) kelimesindeki iki hece de kapalı hecedir.
- Bir sessiz, bir sesli ve tekrar iki sessizden meydana gelen bir buçuk hece (bir uzun, bir kısa hece): Türk, genç, kalp gibi Türkçe kökenli heceler genelde kapalı hece olarak kabul edilir. Çarh, fakr gibi Arapça ve Farsçadan gelen bazı kelimeler de bir kapalı, bir açık hece olarak kabul edilir.
- Bir sesli, iki sessizden meydana gelen hece: İlk, aşk gibi kelimeler birer kapalı hecedir.
Bunların hâricinde Türkçede uzun sesli olmamasına rağmen Arapça ve Farsçadan dilimize giren bazı kelimelerde uzun sesli bulunur. Uzun sesli bulunan hece ister sesli, isterse sessiz harfle bitsin, kapalı hece olarak değerlendirilir. Â-rif kelimesindeki “â” hecesi, şâ-ir kelimesindeki “şâ” hecesi, se-lâm kelimesindeki “lâm” hecesi birer kapalı hecedir. Ayrıca konuşma dilinde sonu sessiz harfle biten kelimelerin son harfini, sonraki kelimenin ilk harfi sesli ise ona vasl ederek konuşulur: “gördüm onu” kelimelerini okurken, “gör-dü-mo-nu” diye okunur.
Divan şiirinde kullanılan aruz ölçüsü kalıpları
[değiştir | kaynağı değiştir]Divan şiirinin kullandığı ölçü aruzdur. Aruzun, değişik uzunlukta ve ahenkte kalıpları vardır. Bu kalıplar uzun ve kısa hecelerin belirli sayılarda art arda gelmesinden oluşur ve uzun ve kısa hecelerden yapılmış kelimeleri karşılar. Divan şiirinin temeli beyit, yani ikili dizelerdir. Beyitler arasında anlam birliği bulunması şart değildir.
A) Düz kalıplar
[değiştir | kaynağı değiştir]- Mefâilün / Mefâilün / Mefâilün / Mefâilün (. - . -) ×4 veya (. - - -)
- Müstef'ilün / Müstef'ilün / Müstef'ilün / Müstef'ilün (- - . -) ×4
- Müstef'ilâtün / Müstef'ilâtün / Müstef'ilâtün / Müstef'ilâtün (- - . - -) ×4
- Feûlün / Feûlün / Feûlün / Feûlün (. - -) ×4
- Mefaaletün / Mefaaletün
B) Karışık kalıplar
[değiştir | kaynağı değiştir]- Mefâîlün / Mefâîlün / Feûlün (. - - -) (. - - -) (. - -)
- Feilâtün (Fâilâtün) / Feilâtün / Feilâtün / Feilün (fa'lün) (. .- -) (. .- -) (. .- -) (. . -)
- Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün (- . - -) (- . - -) (- . - -) (- . -)
- Fâilâtün / Fâilâtün / Fâilün (- . - -) (- . - -) (- . -)
- Müfteilün / Müfteilün / Fâilün (- . . -) (- . . -) (- . -)
- Feûlün / Feûlün / Feûlün / Feûl (. - -) (. - -) (. - -) (. -)
- Mefâilün / Feûlün / Mefâilün / Feûlün (. - . -) (. - -) (. - . -) (. - -)
- Feilâtün (Fâilâtün) / Mefâilün / Feilün (Fa'lün) (. . - -) (. - . -) (. . -)
- Fa'lün / Feûlün / Fa'lün / Feûlün (. -) (. - -) (. -) (. - -)
- Mef'ûlü / Fâilâtü / Mefâîlü / Fâilün (- - .) (- . - .) (. - - .) (- . -)
- Mef'ûlü / Mefâîlün / Feûlün (- - .) (. - - -) (. - -)
- Mef'ûlü / Mefâîlü / Mefâîlü / Feûlün (- - .) (. - - .) (. - - .) (. - -)
- Mef'ûlü / Mefâîlün / Mef'ûlü / Feûlün (- - .) (. - - -) (- - .) (. - -)
- Mef'ûlü / Mefâîlü / Feûlün (- - .) (. - - .) (. - -)
- Müfte'ilün / Fâilün / Müfte'ilün / Fâilün (- . . -) (- . -) (- . . -) (- . -)
- Mefâilün / Feilâtün / Mefâilün / Feilün (Fa'lün) (. - . -) (. .- -) (. - . -) (. . -)
Not: Aruz kalıplarını tef'ilelerine ayırmaya " takti' " adı verilir. Takti kelime anlamı olarak kesmek, ayırmak anlamı taşır. Yukarıda aruz kalıpları tefilelerine ayrılmış yani takti edilmiş olarak verilmiştir.
Örnekler
[değiştir | kaynağı değiştir]A) Düz kalıplara örnekler
[değiştir | kaynağı değiştir]1. me fâ' î lün / me fâ ’î lün / me fâ ’î lün/ me fâ’ î lün
-Eşin var â/şiyânın var/ bahârın var/ ki beklerdin
Kıyâmetler / koparmak ney/di ey bülbül/ nedir derdin
2. me fâ a le tün / me fâ a le tün "Bugün mü desem? Yarın mı desem? Uzak mı desem? Yakın mı desem? Yazın mı desem? Güzün mü desem? Güzün mü desem? Yazın mı desem" (Mehmet Akif Ersoy)
B) Karışık kalıplara örnekler
[değiştir | kaynağı değiştir]2. fe i lâ tün / fe i lâ tün / fe i lâ tün / fe i lün
Yaraşır kim / seni ser-def/ter-i hûban / yazalar
Nâme-i hüs/nün için bir / yeni unvan / yazalar
3. fâ i lâ tün / fâ i lâ tün / fâ i lâ tün / fâ i lün
Âkıbet gön/lüm esîr et/tin o gîsû/larla sen
Her ne câdû/sun ki âteş /bağladın mû/larla sen
6. fe û lün / fe û lün / fe û lün / fe ûl
Küçük mut/tarit muh/teriz dar/beler
Kafesler/de camlar/da pür ih/tizaz…
10. mef’ û lü/ fâ i lâ tü/ me fâ î lü/ fâ i lün
Derdin ne/dir gönül sa/na bir hâle/t olmasın
Sad el-ha/zer ki sevdi/ğin ol âfet olmasın
12. mef ûlü/ me fâ î lü/ me fâ î lü/ fe û lün
Meddâh o/lalı çeşm-i/ gazâlâne/ne Bâki
Öğrendi/ gazel tarzı/nı Rûm'un şu/’arâsi
15. me fâ i lün / fe i lâ tün / me fâ i lün / fe i lün (Fa’ lün)
Sular sarar/dı yüzün per/de perde sol/makta
Kızıl havâ/ları seyret/ ki akşam olmakta
Bunların dışında "Rubai" türünde kullanılan 24 çeşit aruz ölçüsü kalıbı vardır. Bunlardan ilk 12'si "Ahrem", son 12'si ise "Ahreb" olarak adlandırılır.
- a) Ahrem
- Mef'ûlün fâilün mefaîlün fâ'
- Mef'ûlün mef'ûlü mefâîlün fâ'
- Mef'ûlün fâilün mefâîlün fa'l
- Mef'ûlün mef'ûlün mef'ûlün fâ'
- Mef'ûlün mef'ûlün mef'ûlün fâ'
- Mef'ûlün fâilün mefâîlün fâ'
- Mef'ûlün mef'ûlü mefâîlü fâûl
- Mef'ûlün mef'ûlün mefâîlün fa'
- Mef'ûlün mef'ûlün mef'ûlü fâ'l
- Mef'ûlün mef'ûlü mefâîlü fâ'l
- Mef'ûlün fâilün mefâîlü faûl
- Mef'ûlün mef'ûlün mef'ûlü faûl
- b) Ahreb
- Mef'ûlü mefâilün mefâîlün fâ'
- Mef'ûlü mefâîlü mefâîlün fâ'
- Mef'ûlü mefâîlün mef'ûlü fa'ûl
- Mef'ûlü mefâîlün mef'ûlün fâ'
- Mef'ûlü mefâîlün mef'ûlü fâ'l
- Mef'ûlü mefâîlü mefâîlü faûl
- Mef'ûlü mefâilün mefâîlü fâûl
- Mef'ûlü mefâilün mefâîlü fa'l
- Mef'ûlü mefâilün mefâîlün fâ'
- Mef'ûlü mefâîlü mefâilün fâ'
- Mef'ûlü mefâîlü mefâilün fa'l
- Mef'ûlü mefâîlün mef'ûlün fâ'
Aruz ölçüsünde kurallar
[değiştir | kaynağı değiştir]- Ulama (Vasl): Bağlama, bağlayış anlamındadır. Sessiz harfle biten kelimeyi sesli harfle başlayan kelimeye bağlayarak okumaktır. Hece ölçüsünde de kullanılmaktadır.
- İmâle: Aruz kalıbına uydurmak için kısa hecenin uzun sayılmasıdır. İki türlü imâle bulunmaktadır.
- İmâle-i Maksûr: Kısa uzatma manasındadır. Kısa olan hecelerin uzun okunmasıdır. Arapça ve Farsça kelimelerde zaten uzun ünlü olduğu için, kullanılmasına gerek duyulmamıştır. Daha çok Türkçe kelimelerde kullanılır.
- İmâle-i Memdûd: Buna "medd" de denilmektedir. Uzun bir heceyi bir kapalı bir açık hece halinde okumaktır. Sonu iki ünsüz veya bir uzun ünlü bir ünsüz ile biten kelimelerde kullanılır. Fazladan bir hece oluşacağı için eksik hece bulunan durumlarda kullanılır.
- Zîhâf: Aruz kalıbına uydurmak için uzun hecenin kısa sayılmasıdır. Aruzda kullanılması sakıncalı görülür. Çok büyük bir aruz kusurudur. Bu sebeple şâirler tarafından pek tercih edilen bir uygulama değildir.
- Not: Sonu "n" ünsüzü ile biten uzun vokalli kelimeler kısa okunsa da bu zihaf değildir, ayıplanmaz. Mesela, "devrân" kelimesi her ne kadar uzun ünlü ile yazılsa da son hece kısa okunur. Aksine bunu med olacak şekilde uzun okumak büyük bir kusurdur. Ziya Paşa da Harâbât'ında bundan bahseder.
- Kasr (Kısaltma ve İnceltme): Buna Tahfîf de denilmektedir. Ölçü gereği uzun bir heceyi kısaltmak ve ünlüsünü inceltmektir: şâh > şeh, mâh > meh, gâh > geh gibi. Kasr, yine ölçü gereği İstanbul > Stanbul, Aristo > Risto sözcüklerinde yapılır. Aynı zamanda sonu çift ünsüzlü kelimerden birini atmak için kullanılır kadd > kad gibi. Bunlar kusur sayılmaz; fakat dünyâ'nın dünye olması kusurdur.
- Teşdîd: Şeddesiz bir harfi ölçü gereği şeddeli olarak kullanmaktır: "Per"in "perr"; "ümîd"in "ümmîd"yapılması gibi.
Örnek:
Dâg-ı siyehler ile cism-i nizâr u zerdi
Bir bâl ü perri yanmış pervânedür sanurlar (Bakî)
Not: Hecelerde son harf sesliyse açık yani nokta (.) ile hecelerde son harf şapkalı ya da sessizse kapalı çizgi (-) ile en son kelime ise her zaman kapalı olarak gösterilir.
Aruz ölçüsünün Türk edebiyatındaki yeri
[değiştir | kaynağı değiştir]Aruz vezni Arap edebiyatının resmî ölçüsüdür. Eski çağlardan beri, halk şiiri ve hece vezninin Türk edebiyatında güçlü bir yeri olmuştur. İranlılar, İslamiyet’i kabul edince Arap kültürünün de büyük tesiri altında kaldılar. Şiirde, Arapların kullandığı nazım ölçüsü olan aruzu kullanmaya başladılar. Ancak Arapların kullandıkları aruz ölçüsünü olduğu gibi kabul etmediler. Kendilerine göre bir ayıklamaya tabi tutarak kulaklarına hoş, tabiatlarına uygun gelenleri seçtiler ve kullandılar. Talas Muharebesi sonrasında, İslamiyet'i kabul ettikten sonra, İran edebiyatının etkisiyle Türkler de Farsça şiirler yazmışlar ve İran aruzunu kullanmaya başlamışlardır. Aruz vezni, 5-11. yüzyıllarda Hakaniye Türkçesi’ne 7. - 13. yüzyıllarda, Anadolu Türkçesi’ne 8-14. yüzyıllarda, Çağatay ve Azeri Türkçesine girmiş ve zamanımıza kadar birçok şiir yazılmıştır. Türkçe olarak yazılan ilk ve temel eserlerden Kutadgu Bilig'de aruz kalıpları kullanılmıştır: (fe'ûlün fe'ûlün fe'ûlün fe'ûl).
Türkçenin yapısının, Arapça ve Farsçaya benzememesi ve Türkçede uzun sesli bulunmaması, Türk şairlerin aruz ölçüsünü kullanırken güçlüklerle karşılaşmasına yol açmıştır. Bu problemler ilk zamanlarda hece ölçüsüne en yakın olan kalıpların seçilmesiyle aşılmıştır. Divan şiirinin ünlü şairleri arasında Fuzûlî, Bâkî, Nef'î, Nâbî ve Nedîm sayılabilir. Aruz, birkaç ünlü divan şairi dışında, ancak 19. ve 20. yüzyıllarda Tevfik Fikret, Cenap Şahabeddin, Mehmed Akif Ersoy, Yahya Kemal gibi şairlerin elinde bir Türk aruzu durumuna gelmiştir. 1911 yılında başlayan Millî Edebiyat akımıyla ve özellikle Ziya Gökalp'ın “Aruz sizin olsun, hece bizimdir.” söyleyişiyle aruzdan kopan şairler, hece veznine sarılmışlar.
Ayrıca bakınız
[değiştir | kaynağı değiştir]- Arap Edebiyatı
- Divan Edebiyatı
- Edebiyat
- Fars Edebiyatı
- Hece ölçüsü
- Osmanlıca
- Serbest ölçü
- Şiir
- Şiirde ölçü
- Türk Edebiyatı
Kaynakça
[değiştir | kaynağı değiştir]- ^ Çetin, Nihad M. "Arûz". islamansiklopedi.org.tr. TDV İslam Ansiklopedisi. 3 Ağustos 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ağustos 2024.