İçeriğe atla

1774-1779 Osmanlı-İran Savaşı

Vikipedi, özgür ansiklopedi
Osmanlı-İran Savaşı
Osmanlı-İran Savaşları

Kerim Han 1774'te Osmanlı elçisi Sünbülzâde Vehbi Efendi'yle
Tarih1774-1779
Bölge
Sonuç Sonuçsuz. Zendler Basrayı kısa süreliğine ele geçirse de Osmanlılar geri aldı ve Baban Sancağı ile Erdelan civarında üstünlük sağladı.[1][2][3][4]
Taraflar

Zend Hanedanı

Erdelan

Osmanlı İmparatorluğu Osmanlı Devleti

Baban Prensliği
Komutanlar ve liderler
Kerim Han Zend
Ali Murad Han  (esir)
Sadık Han
Muhammed Ali Han  (ölü)
Hüsrev Han  ×
Salih Han
Kelb-i Ali Han
Osmanlı İmparatorluğu I. Abdülhamit
Osmanlı İmparatorluğu Babanlı Ahmed Paşa
Osmanlı İmparatorluğu Babanlı Mehmed Paşa
Osmanlı İmparatorluğu Büyük Süleyman Paşa
Osmanlı İmparatorluğu Hasan Paşa

1774-1779 Osmanlı-İran Savaşı, İran'da 1750 yılında yönetimi ele geçiren Zend Hanedanı'nın Osmanlı İmparatorluğu'yla Irak cephesinde karşı karşıya geldiği askerî mücadele.

Osmanlılar İran ordusuna Baban Sancağı ve Erdelan civarında üstünlük sağlarken, 1776 yılında İranlıların işgal ettiği Basra'yı 1779'da geri aldılar. 1779 yılında taraflar savaş öncesindeki sınırları yeniden kabul etmek suretiyle çatışmaları sonlandırdılar.

1756 yılında İran ve Zend Hanedanının hâkim olduğu topraklar

1747 yılında Nadir Şah'ın aniden ölümüyle İran 20 yıl sonra yeniden iç karışıklıklara girmiş, Kerim Han 1750 yılında merkezî İran'a hakim olarak Zend Hanedanını kurmuş ve tüm İran'ı ele geçirmeye başlamıştı. Bir yandan ülkesinde istikrarı sağlamaya çalışan Kerim Han, diğer yandan Osmanlı Devleti ve Basra Körfezi'nde bulunan İngilizlerle diplomatik ilişki kurdu. 1763 yılında ise İngilizlerin Doğu Hindistan Şirketi'ne ticarî ayrıcalıklar veren bir antlaşma imzaladı. Bununla birlikte, Osmanlı hakimiyetindeki Basra giderek önem kazanmaya başlamış ve Buşehr'i gölgede bıraktığı gibi, Doğu Hindistan Şirketi 1763 yılında Bender Abbas'taki üretimini Basra'ya kaydırmıştı.[5]

Osmanlı İmparatorluğu

[değiştir | kaynağı değiştir]

Osmanlı İmparatorluğu, Nadir Şah'ın ani ölümünden sonra İran'da yaşanan karışıklıktan istifade etmedi. Bunda, benzer bir siyasî karışıklık neticesinde 1723 yılında girişilen savaşın ilk yıllarında elde edilen toprak kazançlarının daha sonra büyük insan kaynağı israfı ve maddi külfete rağmen elde tutulamamasının payı büyüktü (1746 yılında imzalanan Kerden Antlaşması'yla iki devlet 1639'da imzalanan Kasr-ı Şirin Antlaşması'yla belirlenen sınırlarına dönmüşlerdi). İran'da Kerim Han'ın giderek güçlendiği dönemde ise Osmanlı İmparatorluğu 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı'nda büyük bir yenilgiye uğradı. İmzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması'yla her şeyden önce ilk defa Müslüman çoğunluklu bir toprak kaybedilmiş, zira Kırım Hanlığı bağımsız olmuştu.[6] Bu sürecin devamında Osmanlı Devleti bir yandan askerî yenilginin yaralarını sarmaya çalışırken diğer yandan Osmanlı diplomasisi uzun süre Kırım'daki gelişmelere yoğunlaşmak zorunda kalmıştı (1775-1778 arasında Osmanlı ve Rus taraftarları arasında çekişme ve tarafların askerî müdahaleleri, 1779'da Aynalıkavak Tenkihnamesi ve nihayetinde 1783'te Rus işgali). Dolayısıyla, doğu cephesinde büyük çaplı bir savaşa girebilecek durumda değildi.

Osmanlı Irak'ı

[değiştir | kaynağı değiştir]
1688 yılında Basra ve civarı
1830'lara gelirken Osmanlı Irak'ı ile İran sınırı

Osmanlı İmparatorluğu'nda Karlofça Antlaşması sonrasındaki adem-i merkeziyetçilik sürecinden (Basra (1695), Gürcistan (1701), Tunus (1705) ve Trablusgarp'ta (1711) yerel hanedanlar güç kazanmıştı) Irak da nasibini almış, 1704 yılından itibaren Memlûk Hanedanı Irak'ın neredeyse tamamına hakim olmuştu (1726'dan itibaren ise Musul'da Celilî Hanedanı başat güç olarak orta çıkmıştı). 1740'ların başından itibaren ise Basra Osmanlı merkez idaresinden uzaklaşarak Bağdat Eyaletine tâbi olmuş ve merkezden gönderilen valiler yerine Bağdat Eyaleti'nin temsilcisi (mütesellim) tarafından yönetilmeye başlanmıştı.[7]

Zend Hanedanı'nın giderek artan ticarî önemi nedeniyle göz diktiği Basra'ya İran'ın ilgisi yeni değildi. 1623 yılında Bağdat'ın Safevî işgaline girmesinden sonra bir Safevî ordusu 1629'da Basra'ya yürümüş, ancak Şah I. Abbas'ın ölüm haberinin alınması üzerine geri dönmüştü. Ayrıca, 1697 yılında Arap Muşaşa kabilesi kenti ele geçirerek Safevî Şahı Hüseyin'e teslim ettilerse de, Ali Paşa komutasındaki bir Osmanlı kolordusu kenti Safevîlerden geri almıştı.[8]

Baban çevresindeki olaylar ve muharebe (1774)

[değiştir | kaynağı değiştir]
Ali Murad Han

Kölemen kökenli Bağdat Valisi Ömer Paşa eyalete şeklen bağlı olan ve son dönemde Zend Hanedanı'nın Erdelan Valisi Hüsrev Han'a yakınlık gösteren Baban Emirliği'nin içişlerine daha fazla karışmaya başladı ve nihayetinde 1774 başında Mehmed Paşa'yı azlederek yerine Abdullah Paşa'yı atadı. Mehmed Paşa'nın Erdelan'a sığınmasının yanı sıra, Ömer Paşa'nın Necef ve Kerbela'yı ziyaret eden İranlı hacıları taciz ettiğini iddia eden Kerim Han Osmanlı Devleti'ne savaş açma gerekçelerini bulmuş oldu.[9]

Kerim Han, kayınbiraderi Ali Murad Han komutasındaki bir orduyu (10.000 İranlı asker ve 2.000 Ömer Paşa'ya bağlı savaşçılar) Kasım ayında Baban üzerine gönderdi. Bununla birlikte, Baban Sancağının idaresini devralan (firarî Mehmed Paşa'nın kardeşi) Ahmed Paşa 3.000 askerden oluşan birliğiyle Çemçemal'daki muharebede 4-5.000 ölü veren İran ordusunu hezimete uğratırken[10] Ali Murad Han'ı ve 12 komutanını da esir aldı.[11]

İranlıların Basra Kuşatması (1775-1776)

[değiştir | kaynağı değiştir]
1695'te Basra

Bu çarpışmaya rağmen, Osmanlı İmparatorluğu henüz İran'a resmen savaş açmamıştı. 1774 yılında I. Abdülhamid'in cülûsunu bildirmek üzere Kerim Han'ın nezdine gönderdiği Osmanlı elçisi Sünbülzade Vehbi Efendi'nin girişimleri İran'ı asıl niyetlerinden uzaklaştırmadı.

Bilakis, Çemçemal'daki hezimet Kerim Han'ın daha saldırgan bir siyasete başvurmasına neden oldu. 20.000 kişilik bir orduyu bir diğer kardeşi Sadık Han komutasında uzun süredir göz koyduğu Basra üzerine gönderirken, aynı büyüklükteki bir diğer orduyu ise Bağdat civarına gönderdi. 12 Mart'ta Huveyze'den çıkan İran'ın güneydeki ordusu 19 Nisan'da Basra'yı kuşatırken, Mütesellim Süleyman Ağa komutasındaki küçük bir Osmanlı garnizonunun savunduğu kenti ani bir saldırıyla alamadı. Zira, bölgeye takviye güç gönderene kadar Osmanlılar İranlıları oyalayacak iki müttefik bulmuşlardı. Bunlardan birincisi, İngilizlerin Doğu Hindistan Şirketi'nin Basra'daki mevcudiyeti, ikincisi ise 1747'de İran etkisinden tamamen kurtulan Umman Sultanlığı olmuştu (bu Sultanlık 1756 yılında III. Osman tarafından yayımlanan beratla Osmanlı Devleti tarafından tanınmıştı). Süleyman Ağa'nın talebi üzerine, Basra'daki İngiliz Temsilcisi Henry Moore İngiliz gemilerini iki günde yan yana dizip yaklaşık 150 metrelik bir bariyer yaratarak İran birliklerinin Şattülarap'tan geçişini engellediği gibi, iki Osmanlı savaş gemisini de İngiliz mürettebatla takviye etti.[12] Keza Osmanlılarla müttefik olan Umman Sultanı Ahmed bin Said[13] de Bağdat Valisi Ömer Paşa'yla yaptığı anlaşma uyarınca, oğlu Hilal komutasında 40 gemilik Umman donanmasını Basra'nın yardımına göndererek[14] İranlıların deniz tarafından Basra'ya saldırılarını önledi. Bu önlemler sayesinde, İran ordusu Basra'yı ani bir baskınla ele geçiremedi ve kuşatma yaklaşık 13 ay sürdü. Zira, ilk taarruzunda 2.000 asker kaybeden İran ordusu siper kazarak kaleyi ablukaya almak zorunda kalmıştı.

Bu taktiksel kazanımlara rağmen, Osmanlı Devleti Basra'ya Bağdat'tan gönderilmesini istediği askerî takviyeyi ulaştıramadı, zira Bağdat Valisi Ömer Paşa bölgedeki ikinci bir İran ordusunun yarattığı tehdidi öne sürerek harekete geçmekten sarfınazar etti. Bunun üzerine Osmanlı başkenti adıgeçeni azlederek Rakka Valisi Ispanakçı Hafız Mustafa Paşa'yı atadıysa da, yeni Vali Kerim Han'la barıştan yana siyaset izledi.[15] Öte yandan, Aynı zamanda Kerim Han da oyalama taktiğine başvurmuş ve Abdullah adlı bir elçisini İstanbul'a göndererek, amacının Basra'yı almak değil, İran'a muhasım siyaset güden Umman Sultanı'yla mücadele etmek olduğunu iddia etmişti.[16]

Bu koşullar içinde, bir türlü takviye alamayan Basra garnizonu 13 aylık İran ablukası neticesinde ortaya çıkan açlık tehlikesi karşısında 16 Nisan 1776'da Sadık Han'a teslim oldu ve garnizon komutanı Mütesellim Süleyman Ağa esir olarak Zend Hanedanı'nın başkenti Şiraz'a gönderildi. Bağdat Valiliğinin verdiği bilgilerin tam aksine cereyan eden bu gelişmeler Osmanlı başkentinde sarsıcı bir etki yarattı ve Osmanlı İmparatorluğu da 2 Mayıs 1776'da İran'a resmen savaş açtı.[17]

Osmanlıların karşı taarruzu (1777)

[değiştir | kaynağı değiştir]
Memlûk atlısı
Kartli-Kaheti Krallığı, Revan Hanlığı ve Hoy Hanlığı

Ordusu 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı'nın sonucunda bir hayli yıpranmış olan Osmanlı İmparatorluğu, merkezinden yaklaşık 2.400 kilometre uzaktaki bu vilayetine merkezden askerî kuvvet gönderebilecek durumda olmadığı gibi, 1776-1777 döneminde Kırım Hanlığı'ndaki olaylara odaklanmıştı. Nitekim, Osmanlı yanlısı IV. Devlet Giray'ın hanlığı döneminde Rus yanlılarının öldürülmeye başlaması üzerine Rus ordusu müdahale etmiş, 21 Kasım 1776'da Urkapı'dan geçerek başkent Bahçesaray'ı ele geçirip 1777 Ocak'ında Rus yanlısı Şahin Giray'ı tahta geçirmişlerdi. Bu gelişmeler, Osmanlı İmparatorluğu'nu Rusya'yla sürekli savaş ihtimali içinde tutarken, Müslüman Kırım halkın da kitleler halinde Osmanlı topraklarına sığınmasıyla Osmanlı İmparatorluğu ilk kez bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalmıştı.[18]

Bu çerçevede, Osmanlıların elinde İran'ın Irak'ta yarattığı tehlikeye karşı bölgedeki eyalet askerleriyle mukabele etmekten başka olanak kalmamıştı. Osmanlıların bir diğer tehdit algısı ise, Doğu Anadolu'ya komşu bölgelerde Rusya'ya meyleden Gürcü Kartli-Kaheti Krallığı ile (İran ile Osmanlılar arasında sürekli taraf değiştiren) fiilen bağımsız Azerbaycan hanlıkları yönünden gelebilecek bir Rus ya da İran saldırısıydı (Ruslar 1770 yılında Zend Hanedanıyla ittifak arayışına girmişler, ancak sonuç alamamışlardı). Bu olasılığa karşı, Osmanlılar (Erzurum Eyaletine komşu) Revan Hanı Hüseyin Ali Han, (Van Eyaletine komşu) Hoy Hanı Ahmed Han ve (Çıldır Eyaletine komşu) Gürcü Kralı II. Erekle'ye mektuplar göndermiş, II. Erekle cevabî mektubunda Osmanlı İmparatorluğu'na bağlılığını teyid etmiş,[19] Osmanlılar da bu devletçiklere çeşitli hediyeler göndermişlerdi.

Doğu Anadolu sınırını bu şekilde güvence altına almaya çalışan Osmanlı İmparatorluğu, Irak'taki eyalet idaresi üzerindeki nüfuzunu güçlendirmeye çalıştı. Bu bağlamda, Bağdat Valiliğine önce Kütahya Valisi Abdî Paşa'yı atadıysa da, adıgeçenin Kölemenler üzerinde otorite kuramaması üzerine kısa sürede azlederek yerine bir önceki Vali Ömer Paşa'nın kethüdası Abdullah Paşa'yı tayin etti. Ayrıca Mardin Voyvodası Hasan Ağa'yı Kerkük ve Şehrizor Valisi olarak atadı.

Ardından Osmanlılar 1777 ilkbaharında Baban tarafından Erdelan'a taarruz etti. (Yeniden Osmanlı saflarına katılmış) Mehmed Paşa komutasındaki Osmanlı birliği 22 Nisan'daki Bane'deki muharebede Bane Valisi Salih Han'ı mağlup etti. İlerleyen Osmanlı birliğinin önünü kesmek isteyen Senendec Valisi Hüsrev Han da 5 Mayıs'ta Merivan-Senendec arasındaki muharebede 2-3.000 asker kaybederek büyük bir yenilgiye uğradı[20] İranlıların buna yanıtı ise Kelb-i Ali Han komutasındaki bir birlikle Musul civarını yağmalamak oldu.

Zend hanedanının Osmanlılar ve Ruslarla diplomatik girişimleri (1778)

[değiştir | kaynağı değiştir]
Osmanlı Padişahı I. Abdülhamid

1777 yılı geride kalırken Osmanlılar Doğu Anadolu, Musul, Kerkük ve Bağdat eyaletlerinin sınırlarında olası bir İran hücumu ihtimalini bertaraf etmiş, askerî açıdan caydırıcı bir üstünlük sağlamıştı. Buna karşılık, Bağdat Eyaleti ve Baban Sancağı çevresinde dönen iç çekişmeler nedeniyle Basra'yı İran işgalinden kurtarma gayesine eğilemiyordu. Dolayısıyla, Osmanlı İmparatorluğu ile Zend Hanedanı arasında sahadaki durum (kökten bir değişiklik olmadığı takdirde) kilitlenmiş vaziyetteydi.

Bu süreçte, Osmanlıların Bağdat Valisi Abdullah Paşa öldü ve yerine 4 Nisan 1778'de Kerkük ve Şehrizor Valisi Hasan Paşa atandı.[21] İki ülke de barış müzakerelerine meyletti. Bağdat'ta yapılan görüşmelerden somut bir sonuç alınamadı. Oysaki, Osmanlı Sultanı I. Abdülhamid Selim Sırrı Efendi'yi İran'a elçi olarak göndermişti[22] Bununla birlikte, Kerim Han'ın 1775-1776 arasında Basra'nın kuşatılması sırasında olduğu gibi oyalama taktiği uyguladığı izlenimi doğdu. Zira, Kerim Han Rusya'yla 1778 yılında Rusların Rumeli'den İranlıların da Doğu Anadolu'dan eşzamanlı taarruzunu öngören bir ittifak üzerinde mutabakata varmıştı.[23] Bununla birlikte, bu plan hayata geçirilemeden 2 Mart 1779'da Kerim Han öldü ve İran yeniden taht kavgalarına ve iç karışıklıklara sürüklendi.

Osmanlıların Basra'yı geri alması (1779)

[değiştir | kaynağı değiştir]
17. yüzyılın sonlarında Irak'ın güneyinde önemli bir güç olarak ortaya çıkan Müntefik aşireti

Basra'yı 3 yıl boyunca işgali altında bulunduran İranlılar bölgeye tam anlamıyla hâkim olamadılar. Öncelikle kentteki Muhammed Ali Han komutasındaki 12.000 askerlik İran garnizonu, kentin batısına doğru 1779 başında düzenledikleri harekâtta Osmanlı İmparatorluğu'na bağlı Arap aşiretlerinden Müntefik'in Şeyh Tamîr komutasındaki birlikleri karşısında büyük bir yenilgiye uğradı. Komutan Muhammed Ali Han da muharebede öldürülenler arasındaydı.[24] Ardından ise Kerim Han'ın ölümünün ardından Basra'daki İran yöneticisi Sadık Han geride kalan ve gücünü yitirmiş garnizonuyla çekilerek İran'daki taht kavgalarına girdi. Bunun üzerine, Bağdat Valisi Hasan Paşa, Numan Efendi komutasındaki bir birliği göndererek Basra'yı direnişsiz geri aldı. Basra'yı 1775-1776'daki kuşatmada Basra'yı İranlılara karşı savunan Mütesellim Süleyman Ağa ise serbest kaldıktan sonra Osmanlı İmparatorluğu'nca Vezirlik unvanı verilerek Ekim'de Basra Valiliğine atandı.

Savaş sonrası

[değiştir | kaynağı değiştir]
1856'da en geniş sınırlarında Umman İmparatorluğu
  • Osmanlı İmparatorluğu 1774 yılında Rusya'yla yıpratıcı savaştan yenilgiyle çıkmışken ve Kırım Hanlığı'nın akıbetiyle ilgili gailelerle meşgulken, İran'daki Zend Hanedanı'nın bu zafiyetten istifade etmeye çalışması sonucunda doğu cephesindeki bir savaşa hazırlıksız yakalanmışsa da, gerek askerî gerek diplomatik önlemlerle durumu dengelemiş, ardından konjonktürü değerlendirerek 1776'da kaybettiği Basra'yı geri aldı.
  • İran'daki Zend Hanedanı ise önemli askerî kayıplara uğramakla kalmadı, sadece üç yıl elinde tutabildiği Basra'yı da kaybetti ve Kerim Han'ın 1779'da ölümüyle (1794'te Kaçar Hanedanı'nın İran'a hâkim olmasına dek) 15 yıl boyunca iç savaşın içine yuvarlandı.
  • Osmanlı İmparatorluğu'nun sadece yerel kuvvetlerle kazandığı başarılara rağmen, Irak'taki yönetiminin ne denli zayıfladığını gördü. Zira, gerek Bağdat Eyaleti gerek Baban Sancağı içindeki çekişmeler sonucunda İran'a karşı sonuç alıcı hamleyi uzun süre gerçekleştiremedi.[25] Osmanlılar II. Mahmud dönemindeki yeniden merkezîleşme çabaları çerçevesinde 1831'de Bağdat merkezli Memlûk Hanedanı'na, 1834'te ise Musul'daki Celilî Hanedanı'na son vererek Irak'ı yeniden doğrudan hakimiyetleri altına aldılar.
  • Savaş sırasında işgale uğrayan Basra'da yaşayan birçok Iraklı tüccar Kuveyt'e göç etti ve burada gemicilik sektörünün gelişmesine katkıda bulundu.[26] İngiliz Doğu Hindistan Şirketi'nin de 1792'de giderek serpilen Kuveyt'e yerleşmesiyle, Kuveyt'in önemi Basra'ya nazaran giderek artmaya başladı.[27]
  • Bölgede İran'ı en büyük tehlike olarak gören Osmanlı İmparatorluğu ve Umman İmamlığı arasında Umman'ın 1775 yılında donanmasını Osmanlılar lehine Basra'ya göndermesiyle başlayan yakınlık ve fiilî ittifak Osmanlı-İran Savaşının bitiminden sonra da devam etti. Osmanlılar, Basra'nın savunması için (bölgede büyük bir deniz gücü bulundurmaktansa) yıllık ödemeler karşılığında Umman İmamlığı'nun donanmasından destek aldılar.[28] İki devletin ittifakı, Arap Yarımadası'nda ortaya çıkan Vehhabîlik tehdidine karşı da sürdü. Kavalalı Mehmed Ali Paşa 1824'te hacca giden Seyyid Saîd'e Mekke'de büyük bir karşılama töreni düzenletti. Keza, 1850'de tekrar hacca giden Seyyid Saîd, Osmanlı Devleti'nin Cidde Valisi Hasib Paşa'yı ziyaret etti,[29] aynı yılın Nisan'ında Hasib Paşa'ya yazdığı mektupta “Biz işlerimizi daima Devlet-i Aliyye ile uyum içinde yürütürüz” ifadesini kullandı.[30]
  • İngiliz Doğu Hindistan Şirketi'nin 1763'te Basra'ya, 1792'de ise giderek serpilen Kuveyt'e yerleşmesiyle, Basra Körfezi'ndeki İngiliz mevcudiyeti giderek kurumsallaştı ve pekişti. Osmanlılar 1830'larda Irak'ı yeniden doğrudan hâkimiyetlerine alıp Basra Körfezi'ne açılmak istediklerinde rakip olarak karşılarında bölgede uzun süredir yerleşmiş İngilizleri buldular.
  1. ^ "Arşivlenmiş kopya". 17 Kasım 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ağustos 2022. 
  2. ^ Zand Dynasty", Richard N. Frye, The Oxford Encyclopedia of the Islamic World, Oxford University Press (2009), ISBN 978-0-19-530513-5 s.90
  3. ^ Osmanlı Tarihi", İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Türk Tarih Kurumu, Ankara (1994), c.4/1, s.459.
  4. ^ XIX. Yüzyılın ilk yarısında Osmanlı-İran Siyasî İlişkileri (1774-1848), Sıtkı Uluerler, Fırat Üniversitesi, Elazığ (2009), s.53
  5. ^ "The Establishment of the East India Company Residency at Baghdād, 1798-1806", M. E. Yapp, Bulletin of the School of Oriental and African Studies, University of London, c. 30, Sayı: 2, s.323
  6. ^ "The Deterioration of Ottoman Administration in the Light of the Ottoman-Russian War of 1768-1774", Metin Bezikoğlu, Bilkent Üniversitesi, Ankara (2001), s.43
  7. ^ Trade in Basra in Mid-Eighteenth Century", Indrani Ray, Proceedings of the Indian History Congress (1980), c.41, s.796
  8. ^ "Iraq iv. Relations in the Safavid period"., Rudi Matthee, Encyclopaedia Iranica (Cilt: XIII, Fasikül:6), New York (2006), s. 561
  9. ^ "Zand Dynasty", Richard N. Frye, The Oxford Encyclopedia of the Islamic World, Oxford University Press (2009), ISBN 978-0-19-530513-5 s.90
  10. ^ "Karim Khan Zand: A History of Iran, 1747-1779", John R. Perry, University of Chicago Press (2015), s.186
  11. ^ "Commerce et Luttes de Pouvoir dans le Golfe 1620-1820" (Fransızca), Sultan bin Mohammedal-Qasimi, Al Qasimi Publications, Abu Dabi (1999), s.330
  12. ^ "The Political Role of the British Agency in Basra (1763-1779)", Bushra Kadhim Odah, University of al-Qadisiyah, (2020), s.5-6
  13. ^ "A Reformer on the Throne: Sultan Qaboos Bin Said Al Said", Sergey Plekhanov, Trident Press Ltd (2004), s.54
  14. ^ "Al-Arabiya haber sitesi, "A brief history on Oman and Iran", Mashari Althaydi, 26 Mart 2018". 3 Nisan 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Nisan 2022. 
  15. ^ "Tarih-i Cevdet", Ahmed Cevdet Paşa, Türk Tarih Kurumu, Ankara (1991), c.2, s. 55-57
  16. ^ Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dosya No: 1416, G. No: 57866
  17. ^ "Osmanlı Tarihi", Ziya Nur Aksun, Ötüken Yayınları, İstanbul (1994), c.2, s.427
  18. ^ "İslam Ansiklopedisi, "Kırım" maddesi, Türk Diyanet Vakfı, Ankara (2002), c.25, s.454". 20 Ekim 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Nisan 2022. 
  19. ^ "Tarih-i Cevdet", Ahmed Cevdet Paşa, Türk Tarih Kurumu, Ankara (1991), c.2, s.62-63
  20. ^ "Karim Khan Zand: A History of Iran, 1747-1779", John R. Perry, University of Chicago Press (2015), s.190-191
  21. ^ "Tarih-i Cevdet", Ahmed Cevdet Paşa, Türk Tarih Kurumu, Ankara (1991), c.2, s. 68-69
  22. ^ Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dosya No: 29, G. No: 1389
  23. ^ "Iranian relations with the Ottoman Empire in the eighteenth and nineteenth centuries", The Cambridge History of Iran, Stanford Shaw, Cambridge University Press (1991), ISBN 9780521200950, c.7, s.311
  24. ^ XIX. Yüzyılın ilk yarısında Osmanlı-İran Siyasî İlişkileri (1774-1848), Sıtkı Uluerler, Fırat Üniversitesi, Elazığ (2009), s.60
  25. ^ XIX. Yüzyılın ilk yarısında Osmanlı-İran Siyasî İlişkileri (1774-1848), Sıtkı Uluerler, Fırat Üniversitesi, Elazığ (2009), s.58-59
  26. ^ "Beyond the Storm: A Gulf Crisis Reader", Phyllis Bennis & Michel Moushabeck, Olive Branch Press (1990), ISBN 9780940793828, s.42
  27. ^ "Constancy and Change in Contemporary Kuwait City", ISBN 9781109229349 (2009), s.67
  28. ^ "A Reformer on the Throne: Sultan Qaboos Bin Said Al Said", Sergey Plekhanov, Trident Press Ltd (2004), s.58
  29. ^ Başbakanlık Osmanlı Arşivi, D.No: 72, S. 3488
  30. ^ "İslam Ansiklopedisi, "Umman" maddesi, Türk Diyanet Vakfı, İstanbul (2012), c.42, s. 143". 28 Ekim 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Nisan 2022.