Şablon:GM/2019-05-17
Realizm veya Gerçekçilik, 19. yüzyılda ortaya çıkan bir sanat akımıdır. Bu yüzyılda gerçekleşen endüstriyel gelişmeler, toplumsal sınıfların belirginleşmesi, insanları duygular dünyasından gerçekler dünyasına itmiştir. Sanatçılar da bu gelişmelere tepki olarak Realist (gerçekçi) çalışmalar gerçekleştirmeye başladılar. Realizm, konuların idealist bir tarzda ele alındığı Romantizm’e bir tepki olarak başladı. Realistler sıradan veya gerçekçi temaları ortaya koyabilmek için teatral dramadan ve sanatın klasik formlarından uzaklaşma eğiliminde oldular.
Edebiyatta realizm ya da gerçekçilik, bir estetik ve edebî kavram olarak 19. yüzyıl ortalarında Fransa'da ortaya çıkmıştır. Nasıl ki romantizm klasisizme bir başkaldırı niteliğinde ise gerçekçilik yani realizm, hem klasisizme hem de romantizme karşı bir akım olarak ortaya çıkmış, başta Aleksandr Puşkin olmak üzere öncü Rus yazarlarla birlikte Rus edebiyatında yaygınlaşmıştır. Akımın ilk teorisyeni olarak görülen Jules-Français Champfleury'ye göre edebiyatta bir hareket olarak gerçekçilik 1848 sonrası bir fenomen haline geldi. Champfleury'nin açıklamasına göre edebiyatta realizm, objektif gerçekliği yeniden üretmeyi amaçlar ve romantik idealizasyon ya da dramatizasyon yapmadan, özellikle orta ya da alt sınıf toplumlar arasında günlük, sıradan faaliyetleri ve yaşamı göstermeye odaklanır. (Devamı...) |
Hannah Arendt (d. 14 Ekim 1906 - ö. 4 Aralık 1975), Almanya doğumlu Amerikalı siyaset bilimcidir. Çoğu kişi tarafında felsefeci olarak da bilinmekle birlikte, kendisi felsefenin "bireyin kendisi"ne dair sorunlarla uğraştığını söyleyerek bu sıfatı reddetmiştir. Siyaset bilimci olarak tanımlanmayı istemesinin sebebi çalışmalarının "tekil olarak insana değil, dünyada yaşayan ve dünyayı kaplayan insanlığa" odaklanmış olmasıdır.
Arendt, o zamanlar bağımsız bir şehir olan Aşağı Saksonya'nın Linden şehrinde (şimdiki Hannover'in bir parçası), seküler bir Yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi ve Königsberg (hayranı olduğu Immanuel Kant'ın şehri, bugünkü adı ile Kaliningrad) ile Berlin'de büyüdü. Martin Heidegger ile birlikte Marburg Üniversitesinde felsefe çalışan Arendt'in onunla uzun, fırtınalı romantik bir ilişkisi oldu. Bu ilişki, Heidegger'in Nazi sempatisi yüzünden zaman zaman eleştirilmiştir. Heidegger'den ayrıldığı dönemlerden birinde Heidelberg'e taşındı ve orada varoluşçu felsefeci Karl Jaspers'in danışmanlığında Aziz Augustinus'un düşüncesinde aşk kavramı üstüne bir tez yazmaya başladı. Arendt'in tez çalışması 1929 yılında yayınlandı ancak 1933 yılında Yahudi olduğu gerekçesi ile gerekli hocalık niteliklerine sahip olmadığı belirtilerek Alman üniversitelerinde ders vermesi engellendi. Bunun üzerine Paris'e kaçan Arendt orada edebi eleştirmen ve Marxist gizemci Walter Benjamin ile tanışıp onunla dost oldu. Fransa'da kaldığı süre boyunca Yahudi göçmenlere yardım ve destek sağlamaya çalıştı. (Devamı...) |