Şablon:GM/2016-03-26
Malavi Gölü (eski tabir Nyassa Gölü), 560 km uzunluğu, 80 km'ye varan genişliği (ortalama 50 km) ve 704 m'ye kadar olan derinliği ile Büyük Rift Vadisi'nin en büyük göllerinden biridir. Yüzölçümü 29.604 km2'dir. Gölde dünyanın başka hiçbir sulak alanında bulunmayan canlılar yaşamaktadır.
Malavi Gölü, büyüklük bakımından Doğu Afrika'da sadece Tanganika ve Victoria Gölü'ne geçilir ve Yeryüzü'nün dokuzuncu büyük gölüdür. Gölden kaynaklanan akarsu, Shire Nehri'dir. Malavi Gölü'ne kıyısı olan ülkeler Tanzanya, Malavi ve Mozambik'tir. Gölün güney kısımları, geniş ve güzel plajlarıyla oldukça sevilir. Kuzeye doğru kıyılar dikleşir. Tamamen kuzeydeki Tanzanya kısmında Livingstone Dağları'nın 2.500 m yüksekliğe ulaşan dik duvarları gölün hemen yanından yükselir. Burada çok şiddetli rüzgarlar ve yüksek, tehlikeli dalgalar meydana gelir. Karşı tarafta bulunan Malavi kısmındaki Karonga ve Chilumba arası çok daha az sarpken Chilumba ve Nkhata Bay arası yeterince diktir. Malavi Gölü, balık türlerinin zenginliği ile (yaklaşık 1.500 tür) aquaristik (akvaryumculuk) alanda çok ünlüdür. Renk bakımından çok görkemli olan birçok tür, aquaristik alanda çok yaygındır. Bu balıklar, yumurtalarını ve yavrularını koruma amaçlı ağzında taşıyan Cichlidae familyasına (Cichlidler) aittir. İlginç olan ise, bu familyadan Tilapia cinsinin besin amaçlı ihracatta işe yaramasıdır. Bu balıklar ekonomik amaçlı sadece Malavi Gölü'nün en güney kısmında avlanırlar. Balıkçılar oyma kayıklarla da bu balıkları olta ile avlasalar da bunların miktarı ticareti yapılabilecek düzeyde asla değildir. Hemen kıyıdan ağ sallama ile balıkçılık çok daha yaygındır ancak balıkların büyük olanları burada bulunmaz. (Devamı...) |
Arthur Compton yada tam adıyla Arthur Holly Compton (d. 10 Eylül 1892 - ö. 15 Mart 1962), 1927’de elektromanyetik radyasyonun parçacık doğasını gösteren Compton etkisinin keşfi ile Nobel Fizik Ödülü kazanmış Amerikalı fizikçidir. Zamanında çok dikkat çeken bir buluştur. Işığın dalga doğası o zamanlarda iyi anlaşılmış olsa da ışığın hem dalga hem parçacık olabileceği fikri kolay kabul görmemiştir. Kendisi ayrıca Manhattan Projesindeki Metallurji Laboratuarının başı ve 1945 ile 1953 seneleri arasında St. Louis Washington Üniversitesi Rektörüdür.
1919’da Compton Ulusal Araştırma Kurulu tarafından ilk defa verilen iki burstan birini alarak yurtdışında eğitim görme fırsatı kazanmıştır. Gamma ışınlarının saçınımı ve absorpsiyonu konusunda çalışacağı Cambrigde Üniversitesi’ndeki Cavendish Laboratuarını tercih etmiştir. Daha sonraki araştırmaları sonucunda Compton etkisini bulmuştur. X-ışınlarını kullanarak ferromanyetizmi incelemi ve bu olayın elektron spinlerinin aynı hizaya gelmesi sonucu olduğu sonucuna varmıştır, ayrıca kozmik ışınlar üzerine çalışmış ve bunların prensipte pozitif yüklü parçacıklar olduğunu keşfetmiştir. 2. Dünya Savaşı sırasında ilk nükleer silahların geliştirildiği Manhattan Projesinde anahtar rollerden birini oynamıştır. Raporları projenin başlatılmasında önemli rol oynamıştır. 1942’de Metalurji Laboratuarının lideri konumuna gelmiştir ve sorumlulukları arasında uranyumu plutonyuma çevirecek reaktörleri üretmek ve tasarlamak, uranyum ile plutonyumu birbirinden ayıracak yolları bulmak ve bombanın tasarımını yapmak vardır. Compton Enrico Fermi’nin Chicago Pile-1 tasarımını öngörmüştür ve ilk nükleer reaktör olarak tasarım ilk defa 2 Aralık 1942’de çalıştırılmıştır. Metalurji Laboratuarı ayrıca Oak Ridge Tennessee’deki X-10 Graphite Reaktörünün tasarlanması ve işletilmesinden de sorumludur. Plutonyum üretimi Hanford alanındaki reaktörlerde 1945’de başlamıştır. (Devamı...) |